Underworld #wattys2016

By dmteks

144K 10.8K 1.7K

Hani derler ya her ne olursa olsun hayat devam ediyor. Aslında devam eden hayat değil, bizleriz. Yaşananlar b... More

Başlangıç...
Veliahtlar...
İlk Veliaht...
Bir Bütün Ol...
İkinci Veliaht...
Cennetten Bir Parça...
Bir Tutam Acı...
Cadıların Laneti...
Son Veliaht...
Rüya Değil, Gerçek...
Değişmeyen Şeyler...
Beklenmeyen Anlaşma...
Beklenmedik Plan...
Adsız Bölüm 15
Özlem...
Işığın Gerçek Sahibi...
Seçim Zamanı...
Kaybedilenler Elbet Geri Gelir...
Gerçek Hikaye...
MÖ: 2061
Gerçek Aşk!
Birlik...
Sona Doğru...
Final

Koruma...

5K 410 35
By dmteks

Merhaba millet. Uzun zaman oldu biliyorum. Son zamanlarda olan olaylar yüzünden yazmak pek içimden gelmedi. Beklettiğim için özür dilerim. Umarım bunun telafisi bir olur. İyi okumalar.

Medyadaki parça : Within Temptation - Memories

İrina ve Dyagon...

Ema'dan

Argona'ya verdiğimiz zarardan sonra hızla üsse geri dönük. Her şey tam da istediğim gibi gitmişti. Fakat Eric'te bir gariplik vardı. O diğerlerine göre daha dağılmış görünüyordu. Tüm askerler sevinç çığlıklarıyla birbirlerini kutlarken, hızla Eric'in yanına gittim.

"Sen iyi misin?" dediğimde Tres kolundaki yarayı temizlerken, o bana sırıtarak;

"Hayatımdaki en dişli kadınla tanıştım." dedi. Bunun üzerine Tres koluna sertçe bastırıp canını yaktı.

"Yardım etmeye mi, öldürmeye mi çalışıyorsun?"

"Bilmem henüz karar veremedim." diyen Tres'in Eric'e neden bu kadar kızdığını anlamamıştım ama aralarında ki uyumu seviyordum.

Eric ve diğerlerinin iyi olduğuna emin olduktan sonra etrafta Nick'i aradım ama görünürlerde yoktu. Liki askerlerle tepinirken araya girip, ona sordum. Sistem odasına doğru gittiğini söyledikten sonra bende peşinden gittim. Kalabalıktan uzaklaştıkça sesler azalıyor, sakinliğe doğru ilerliyordum. Sonunda sistem odasına vardığımda Kris ile Nick'i savaş görüntülerini izlerken buldum. Patlamadan sonra ki anların bir kısmını kameralara kaydetmiştik. İşimize yarayacak ne varsa kullanacaktık. Beni gören Kris gülümseyerek selam verdikten sonra odadan çıktı. Sanki Nick'le beni yalnız bırakmak istiyor gibi.

"Görüntüler nasıl? İşimize yarayacak bir şey var mı?" bana bakmadan hala görüntüleri izlerken;

"Bilmiyorum, biraz zaman alacak gibi ama olmasını umuyorum."

"Peki sen iyi misin?"

"İyiyim, böyle bir savaşta yaralanacak değilim."

"Doğru ya!" sanki kendi kendime konuşuyormuş gibi hissediyordum. Aramızda görünmez bir duvar oluşmuştu ve bu beni inanılmaz rahatsız ediyor.

"Nick ben--"

"Onu bulabildin mi?" dediğinde Leo'da bahsettiğini anlamıştım. Hala yüzüme bile bakmaması git gide canımı sıkıyordu. Oturduğu koltuğu kendime çevirip, bana bakmasını sağladım.

"Artık yüzüme bile bakamayacak kadar mı huzursuz ediyorum seni?" dediğimde bir şey demeden sadece gözlerime baktı. Bir saniye bile ayırmadan sadece baktı. Hemen arkasından bir şey demeden hızla yerinden kalıp kapıya yöneldi.

"Nick!" diye ona seslendiğimde bana dönmeden öylece durdu. Bunu istemiyorum, benden kaçmasını, uzak durmasını istemiyorum.

Nick'ten

"Nick" ondan kaçmak için elimden geleni yapıyordum. Bir kere söyledikten sonra artık kendimi durdurmakta zorlanıyordum. Ona bakmak bile aklımı başımdan alırken, sevdiğimi söyledikten sonra yanında durmakta zorlanıyorum. Bana yaklaştığını hissediyordum ama ona bakmaya cesaretim yok. bir artık eskisi gibi değiliz.

Ben bunları düşünürken, sırtımda hissettiğim sıcaklık ile uyuştum. Kafasını bana yaslamış, kollarını belime sarmış bedenini hissetmek muhteşemdi. Böyle devam ederse ondan uzak duramayacağım.

"Böyle yapma, sen bana arkanı döndüğünde kendimi tek başıma karanlıkta kalmış gibi hissediyorum. Tüm dünya bana sırt çevirse de sen çevirme. Bir tek senin gidişin canımı yakıyor." bana ne yapıyorsun Ema. Sen kararını verdin, seçimini yaptın. Lütfen bana bunu yapma.

"Ben sana istesem de sırt çeviremem. Ömrümün sonuna kadar yanında olacağıma söz verdim. Fakat..."

"Fakat?" devamını duymak için kafasını kaldırdığında bana baktığını hissediyordum. Eğer gözlerine bakarsam bunu yapmam. En iyisi şimdi yapmak.

"Fakat artık yalnız değilsin. Ben olmasam bile yanında olacak biri var. Sadece senin mutlu olmanı istiyorum. Eğer bu seni benden ayıracaksa, buna şimdiden alışmam gerek. Çünkü yanımda olduğun her saniye sana daha da çok bağlanıyorum." sonra zor da olsa kollarını benden ayırıp, ondan uzaklaştım. Arkama bile bakmadan oradan giderken, şu kadarcık zamanda bile sıcaklığını kaybetmek çok canımı yakmıştı. Buna alışmak zorundayım diyordum ama neden yapamıyorum.

Ondan tamamen uzaklaştığıma emin olduktan sonra adımlarımı durdurdum. Buraya kadar bile nasıl geldim emin değilim. Elimle duvardan destek olup, diğer elimi kalbimin üzerine koydum. Bunun bu kadar acı vereceğini asla bilemezdim.

"Bu da cadıların laneti olabilir mi?" kendi kendime mırıldanırken, duyduğum sesle hızla arkama döndüm.

"Cadıların sana aşk büyüsü yaptığını mı söylüyorsun?" sırtını duvara yaslamış, elleri cebinde Kris bana bakıp, dalga geçiyordu. Bu halim ona keyif verir gibiydi. Dar koridorda hemen karşındaki duvara yaslanırken;

"Bağlılık yemini bozduğumda bile bu kadar canım yanmadı. Neden olmasın?" dedim. Olumsuz anlamda kafasını sallarken bana gülmeye devam ediyordu. Bu "sen ümitsiz bir vakasın dostum" demekti.

"Hey söylesene Kris. Sence verdiğim karar doğru mu?"

"İlk defa verdiğin bir kararı sorguladığını görüyorum ve yine ilk defa yenildiğini görüyorum." yenilmek! Kris'in söylediği şeyle bir süre susup, sadece düşündüm. Gerçekten yenilmiştim. Bu sırada düşüncelerimi bölen yine Kris olmuştu. Yanımdan geçerken, eliyle omzuma dokunup;

"Benim tanıdığım Nickholas savaşmadan ve o savaşın sonunu görmeden asla yenilgili kabul etmez. Sakın beni yanıltma dostum!" dedikten sonra yavaşça yanımdan uzaklaştı. Savaşmadan, yenilmek.

Bu bana göre değildi. Bunu yapamazdım ama onunla nasıl savaşacağımı, onu nasıl geri alacağımı bilmiyorum. Bunu yapacak gücüm var mı onu bile bilmiyorum. Fakat...

Fakat yineden denemek istiyorum. Denemeden kaybedersem, kendimi asla affetmem. Ema'yı geri almak istiyorum!

Eric'den

Yatağa uzanıp savaşın yorgunluğunu atmak isterken, aklıma savaş alanında olanlar geldi. O turuncu saçlı soylu kız ve söyledikleri. Bunları düşünmek bile gülümsetiyordu.

Baskın başladığında, art arda bombaları patlatmaya başladık. Benim olduğum cephede altmışa yakın asker vardı. Diğerleri de dört bir yana dağılmış aynı saldırıyı yaparken, içler büyümeden kaçmak için zaman kolluyordum. Argona'nın bu kadar büyük ve görkemli bir şehir olacağını düşünmemiştim. Surları kalın ve devasaydı. Bir onlara zarar veremezdik ama Ema'nın söylediğine göre Nick'in olduğu taraf zayıf noktaydı. O oradan bilgi alırken, biz ilgiyi üzerimize çekecektik.

Başarmıştık da. Argona'nın küçük bir ordusu üzerimize gelirken, bunu kolayca atlatacağımızdan emindim ama beklenmedik bir anda ortaya çıkan o soylu kız işleri biraz karıştırmıştı. Turuncuya yakın bakır saçları ve kırmızı rujuyla inanılmaz güzel görünüyordu. Soylu da olsa vampir vampirdir derdim ama onda farklı bir çekicilik vardı. Sonunda gözlerimi ondan ayırdığımda bizi süzen gözleriyle karşı karşıya geldim.

"Bu küçük ve aptal ordunuzun cidden bu şehre zarar vereceğini düşündüğünüze inanamıyorum. İnsan ordularının daha iyi olduğunu sanırdım." kendinden emin tavırlarıyla karşımızda dikilirken, bu çekiciliğinden etkilenmemek imkansızdı ama ne olursa olsun onun vampir olduğunu biliyordum ve ona yenilemezdim. Bu sırada hemen önümde ki askerlerden birine hamle yaptığı sırada hızla askeri kenara itip, kılıcına kılıcımla karşılık verdim. Havada buluşan kılıçlarımız öylece dururken, bir gereğinden fazla yakındık. O haliyle daha da güzel görünüyordu. Soylu çekiciliği bu olsa gerek. Acaba diğer kızlara yaptığım kurlar onda da işe yarar mı? o an bunu denemeye karar verdim.

"Bir soyluya göre fazla iyi görünüyorsun." dediğimde buna çarpık bir gülümseme sunup;

"Sende bir insana göre fazla iyisin." dedikten sonra hızla benden uzaklaştı. Kılıcını birkaç kez salladıktan sonra hamle yapmak için hazır pozisyona geçti.

"Sıradan bir insan olmadığım için olabilir mi?" dediğimde ikinci hamlesini yaptı. Onu aynı hızla durdururken, göründüğünden çok daha güçlü olduğunu fark ettim. Tüm gücüyle saldırmamasına rağmen onu durdurmakta zorlanıyordum. Fakat bunu belli edemezdim.

"Yoksa şu veliaht denilen şeylerden misin?" dedi dalga geçer gibi.

"Şey mi? Bak buna aldım işte. Arkamızdan şey diye mi konuşuyorsunuz? Bu şeyin bir adı var." ara vermeden dövüşmeye devam ederken, hala konuşuyorduk. Savaşmaktan çok gücümüzü test eder gibiydi. Hala ciddi bir hamle yapmamıştı.

"Peki o zaman neymiş bu şeyin adı?" dediğinde onunda ilgisini çektiğimi anlamıştım. Bu iyiydi, çünkü etkilenen bir kız hassas olurdu. Onu yenmem kolay olacak!

"Bunu ancak beni yenersen, söylerim." dediğimde bu hoşuna gitmiş gibi gülümsemeye başladı. Bunu çocukları buradan uzaklaştırmak için kullanacaktım ama işler hiçte umduğum gibi gitmemişti. Gerçek gücünü kullanmaya başladığını onu engellemem oldukça zorlaşıyordu. Sonunda Nick'ten gelen haberle geri çekilme haberini aldık. Bende Ema'ya haber verdikten sonra kaçmak için doğru zamanı kolladım. Bu sırada arkamdan yaklaşan vampiri benden önce soylu vampirin engellediğini görünce şaşırdım. Bu kadar çabuk aşık olmasını beklemiyordum. Ona en çarpık ve etkileyici gülümsememi sunarken;

"Aklından ne geçiyor bilmiyorum ama yanlış bir fikre kapılma. Benim rakibimi benden başkası öldüremez. Bu benim soyumun bir geleneğidir. Adil bir dövüş."

"Vampirlerin "adil" kelimesinin ne anlama geldiğini bilmediklerini sanıyordum." dediğimde geri çekilerek, kılıcını ikinci bir hamle için havaya kaldırdı.

"Bu, bu zamana kadar gerçek bir soyluyla karşılaşmadığını gösterir." dedikten sonra hızla bana koşup beklemediğim bir atakla beni kolumdan yaraladı. Sanırım o hamleyle yaralamak yerine kafamı bile uçurabilirdi ama bunu yapmamıştı. Kolumun durumu canımı sıkarken bunu ona belli edemezdim. Ama artık gitmem gerekti. Birkaç adım geri gidip, uygun mesafeyi bulduktan sonra centilmence eğilip, ona selam verdim. Bu yaptığıma gülerken;

"Bu yenilgiyi kabul ettiğin anlamına mı geliyor?"

"Tabi ki hayır. Böyle adil bir savaşı başka bir zaman, başka bir yerde devam edeceğiz demek oluyor. O zaman sizi mutlaka öldüreceğim. Şimdi izninizle..." dedikten sonra cebimdeki tuşa basıp, onlar ve aramızda küçük bir patlamaya neden oldum. Soylu kız ve vampirler anında siper alırken, biz hızla oradan uzaklaştık. Tepeye vardığımızda son kez arkamı dönüp bakmak istedim. Diğer vampirler peşimizden koşarken o hala orada öylece durup bana bakıyordu. O bir vampirdi, hemde soylu ama nedense bu garip bir şekilde hoşuma gitmişti.

Yatakta yan dönüp, camdan dışarıyı izlerken gökyüzüne baktım. Buraya geldiğimden beri ilk defa yıldızları bu kadar net görüyorum. Hayatım boyunca vampirlerden nefret etmiş, onları en acımasız şekilde öldürmüş ve bunu yaparken de zevk almış olan ben, ilk defa bir vampiri öldürme fikri canımı sıkıyordu. Bunu yapacaktım ama yapmadan önce onu tanımak istiyorum. Gerçekten adil olduğunu söyleyen bir soyluyu.

Sabahın ilk ışıklarıyla uyandığımda kendimi oldukça iyi hissediyordum. Dünkü başarımızın etkisi olmalı diye düşünürken, içeri hızla giren Liki ile huzurum kaçmıştı.

"Hazırlan dostum, Argona iadeyi ziyaret yapmaya geliyor."

"Siktir!" dedikten sonra hızla üstümü giyip, Liki'nin peşine takıldım. Aşağı indiğimde tüm takımın hazırda beklediğini gördüm. Gözlem odasının kamerasından gelen kalabalığını görünce istem dışı sıkı bir küfür ettim. Buna gülen Ema'ya döndüğümde rahat tavırları dikkatimi çekti.

"Şimdi ne yapacağız?" diyen Tres ile herkes ona döndüğünde bunun cevabını en az benden onun kadar merak ediyordum.

"Tamda beklediğim gibi... Onlar gücümüzün o geceki kadar az olduğunu düşündükleri için saldırı yapıyorlar. Bu sefer onlara istediklerini vereceğiz. Hiçbirinin sağ dönmesine izin vermeyin!" dedikten sonra kendinden emin bir tavırla hızla odadan çıkıp, savaş alanına koştu. Askerlerle birlikte son hazırlıları yaparken ona yetiştik. Tüm birlik burada değildi. Anlaşılan Ema'nın yine gizli planları vardı. Sadece ona güvenip, peşinden gidecektim.

İrina'dan

Sonunda onlarla karşı karşıya geldiğimizde bu vampirlerin diğer öldürdüğümüz vampirlerden farklı olduklarını fark ettim. Daha iyi ve güçlü görünüyorlardı. Argona'nın farkı bu olmalıydı.

"Ema." diyerek ona seslendiğimde bunun ne yapalım demek olduğunu anlamış gibi;

"Acıyın!" dedi. Buna hepimiz gülümserken, ilk adımı onların atmasını beklemeden saldırdık. Görünüşleri gibi yetenekleri de iyiydi ama bu bizi durdurmaya yetmezdi. Onlar pervasızca bize saldırırken, diğer grup askerler beklenmedik bir yer çıkıp, etraflarını sardık. Buna onlar bile şaşırırken, bu işin çabuk biteceğine emindim. Ta ki onlarında gizli planı ortaya çıkana kadar.

Ema ve Leo'nun arkadaşlarını öldüren soylu Victor ve yanında getirdiği beş soylu ile durum hiçte iyi değildi. Soylular acımadan askerlerimizi katlederken, Ema'nın kötü olduğunu hepimiz hissediyorduk. Victor'a olan öfkesinin mantığının önüne geçmesi hepimizi korkutuyordu. Ben bunları düşünürken o soylulardan biriyle burun buruna gelmişti bile.

"İrina ona yardım et." diye bağıran Eric ile hızla önümdeki vampirleri öldürüp, peşinden koştum ama ben daha oraya varamadan Ema aldığı bir darbeyle yere yığıldı. Bunu ben dahil gören tüm veliahtlar şok içinde izlerken, hepimiz silahlarımızı bırakmış öylece dona kalmıştık. Onu öldürmemişti ama öldürmek üzereydi. Bir şey yapmamız gerekti ama sanki tüm vücudum donmuş gibi hareket edemiyordum. Victor pisliği bunu keyifle izlerken, soylu kılıcını havaya kaldırdı. Tam ona saplayacakken, hızla eline saplanan bir bıçakla elinde ki kılıç yere düştü. Sinirle etrafına bakarken, kalabalığı yara yara bize doğru koşan Leo'yu gördüm. Nick'te Ema'ya ulaşmak için büyük çaba sarf ederken Leo'nun yaptıkları tüm savaşı durdurmuştu.

Öyle güçlü ve öyle hızlı ilerliyordu ki onu durdurmak imkansız gibiydi. Önüne çıkan vampir insan ayırmadan acımasızca ezip geçiyordu. Bağırışı, herkesi ürkütürken, bende hızla Ema'ya ulaştım. Hemen arkamdan gelen çocuklarla Ema'nın etrafını sarmıştık. Soylular dahil kimsenin ona ulaşmasına izin vermeyecektik. Ta ki Leo üzerimizden atlayıp, ona ulaşana kadar.

Ona ulaştığında kollarının arasına alıp, iyi olduğunda emin olmuş gibi bir oh çekti. Bu hareketi beni de rahatlatırken, o Ema'yı kucağına alıp, bir adım attı. Onu alıp, gitmek istiyordu ama çocukların buna izin vereceğini sanmıyordum.

"Onu bırak Leo!" diyen Eric tüm öfkesini Leo'ya çevirdiğinde, Leo da en ufak bir huzursuzluk yoktu. Tam tersine tüm öfkesini Eric'e yönlendirmiş gibiydi.

"Önümden çekilin, yoksa sizi öldürmek için hiç tereddüt etmem." Leo bunu kesin bir dille söylemişti ama bizimkilerin onu bırakmaya niyeti yok gibiydi.

"Bakın kimler gelmiş. Demek artık tarafını seçtin Leo." Victor diğer soyluların önüne geçerken, Leo ve Victor arasında kalmıştık resmen. Bu durumun bu kadar karışacağını hiç beklemezdim. Leo ve Ema'yı arkamıza aldıp, Victor'a karşı birlik olurduk.

"Ben her zaman onun tarafındaydım Victor. Sadece bu zamanın gelmesini bekliyordun." Leo'nun söylediğiyle Victor gülmeye başlarken;

"Aslında haklısın. Zamanı geldiğine göre ikinizi de öldürmem de sorun olmaz sanırım." diyerek bize bir adım daha yaklaştı. Bunun olmasına izin veremezdim. Asla! Hemen önüne geçip, kılıcımı havaya kaldırdım.

"Biz buradayken onlara dokunabileceğini mi sandın?" dedim kendimden emin bir tavırla ama içten içe deli gibi korkuyordum. Ölmekten değil, Ema ve arkadaşlarımın zarar görmesinden.

"Siz küçük veletler Tanrının Işığı olmadan bir hiç olduğunuzu anlamadınız mı hala?" dediğinde tam bir şey diyecekken, Tres'in hızla yanıma gelip, kılıcını havaya kaldırdığını gördüm ve büyük bir ateş dalgası...

Gözlerimi açtığımda Tres'in Victor ve bizim aramızda büyük bir ateş duvarı ördüğünü fark ettim. Bunu yapmayı ne zaman öğrendi diye ona bakarken, o da kendinden emin tavırla;

"Ema ister yanımızda olsun, ister olmasın. O nefes aldığı sürece biz asla yenilmeyeceğiz." dedi. Sonra Leo'ya dönmeden;

"Leo onu al ve git buradan. Biz sizi koruyacağız." dedi. Leo da olanların şaşkınlığıyla bize bakarken, bunu beklemediği her halinden belliydi. Eric bile itiraz etmek yerine duruma odaklanmış gibiydi. Tam bu sırada Leo'ya arkadan yaklaşan bir vampiri Liki hızla durdurdu.

"Eğer sana bir zarar gelirse, Ema hepimizin canına okur. Şimdi Tres'i dinle ve onu alıp git buradan." dediğinde Liki'yi ilk de fa bu kadar ciddi konuşurken, gördüğümü fark ettim.

"Gerçekten iyi gösteri..." diyen Victor ile önüme döndüğümde Tres'in yaktığı ateşin hızla söndürmüştü. Bu sırada iki soylu resmen uçarak Leo ve Ema'nın yanına ulaştığında, Liki'nin onları durdurmaya zamanı kalmamıştı. Diğer yandan Victor bana doğru bir atak yaptığında Ema ve kendimi koruma arasında sıkışıp, kalmıştım. Bu kadar soyluyla baş etmek imkansızdı.

Victor onlardan önce davranıp, tam hamle yapacakken onu durduran güçlü bir kılıç sesiydi. Kafamı kaldırdığımda beni kurtaranın Dyagon olduğunu görmek şaşırtırken, Leo ve Ema'ya yardım eden ise Nick olmuştu. O da tüm gücüyle iki soyluyu birden geri püskürtürken, Eric ve Liki de ona yardıma gitmişlerdi.

Beni kurtaran Dyagon'a mı yoksa Ema için tüm gücünü ortaya koyan Nick'e mi şaşırmam gerektiğini bile şaşırmıştım. Birden her şey karman çorman olmuştu. Hızla kendimi toparlamak istedim ama kimin yanında olmam gerek, kimin tarafında savaşmam gerekti emin değilim. Bu sırada;

"Leo daha ne kadar orada dikileceksin. Ema'yı al ve git. Gerisini biz hallederiz." diyen Dyagon ile nihayet kendime gelmiştim. Ema'yı korumam gerekti. Hızla onların yanına gidip, Ema'ya baktım.

"Bana yardım et Ema. Senin ve sevdiğin kişi için bunu yapmama yardım et. Bana gücünü ver!" içimden ettiğin duayla birlikte kılıcımı kaldırıp, gözlerimi kapattım. Bunu yapabilirim diye kendi kendime verdiğim gazdan sonra hızla kılıcımı yere sapladım. Soylularla aramıza uzun, büyük ve derin bir çukur açmıştım. Daha doğrusu yer yüzünü ayırmıştım. Buna önce şaşıran soylular;

"Bunun gerçekten işe yarayacağını mı düşüyorsun?" diyerek dalga geçmeye başladıklar. Hemen ardından soylulara dönüp;

"Tres, Liki sanırım yardımınıza ihtiyacım var." dedim. İkisi de ne olduğunu anlamış gibi yanıma gelip, yerlerini aldılar. Liki rüzgarın gücüyle iki soyluyu havaya kaldırdı. Onları havanın içine hapsederken, Tres açtığım çukurun içinde dev bir ateş yaktı. Öyle ki ateş büyüdükçe çukurun içinde lavlara dönüştü. Liki zor tuttuğu için soyluyu da lav dolu çukura attığında onlar için en acı dolu ölümü yaşatmıştık. Bu Leo Ema'yı alıp, hızla yanımızdan uzaklaştı. Onların güvenle uzaklaştığını gördükten sonra diğer soylulara döndük. Dyagon hala Victor ile savaşırken, Nick ve Eric kalan üç soyluyu durdurmaya çalışıyorlardı.

Eric biriyle savaşırken, diğeri haince tam arkasından saldırıya geçti. Tres hızla ona koşarken, ondan önce başka bir soylu kız vampir ortaya çıktı. Beklenmedik bir şekilde Eric'i kurtardığında bu kadar vampirin bizim yanımızda olmasına şaşırdım. Kendi aralarında bile iç savaş yaşıyorlardı resmen. Eric şaşkınlıkla turuncu saçlı soyluya bakarken, onunda böyle bir şey beklemediği belliydi ta ki durumu anlayıp ona gülümseyene kadar. Eric b ir vampire üstelikte bir soyluya gülümsemişti.

"Demek sen bile bize ihanet ettin Alvina?" demek adı Alviya'dı.

"İhanet sevdiğin birine yapılırsa, ihanet olur. Ben sana ihanet edemem Victor. Sadece benim rakibimi benden başkasının öldürmesine izin veremem." dediğinde Eric ile aralarında garip bir anlaşma varmış gibi hissettim. Bu sırada ellerini yumruk yapıp sıkan Tres'e gözüm takıldı. Bu durum hiç hoşuna gitmemişti. Gerçi hiçbirimizin gitmemişti ya.

"Şimdiden söyleyim, ben uzun ilişkilerin adamı değilim. Yani niyetin ciddiyse, benden umudu kes." Eric ayağa kalkarken ona bizim Eric'imiz gibi yaklaşıp şaka yapınca buna daha çok şaşırdım. Bir vampire şaka yaptığına bile inanamıyorum.

"Uzun süreli bir ilişkiyi kaldırabilecek kadar çok yaşayacağını sanmıyorum." vampirde ona aynı samimiyetle yaklaşınca Tres'in öfkesi daha da belirginleşmeye başladı. Öyle ki ellerinden çıkan ateş tüm bedenini kaplamaya başladığında bir şeylerin ters gittiğini anladım.

"Nick!" diye bağırmamla, dövüştüğü soyluyu kenara itip, hızla bize döndü.

"Lanet olsun!" diye söylendiğinde;

"Tres hayır!" diyerek Eric ona doğru koşmaya başladı ama ona ulaşamadan Tres büyük bir ateş topuna dönüştü. Bu öylesine büyüktü ki etrafında ki her şeyi içine alıp, yakıp kavuruyordu. Liki ve ben hızla geri çekildiğimizde, Eric ateşin yaydığı sıcaklığa rağmen ona ulaşmaya çalıyordu. Bu durumda ne yapacağımızı bilmiyorum ama yanında olmak istiyorum.

"Bekle, yanacaksın!" diye bağıran soylu kıza;

"Onu benden başkası durduramaz." diye cevap verdi Eric. Bir önceki olayı hatırlarsak, sanırım haklıydı.

"İrina bir şey yapın, yoksa insanlara da zarar verecek." Nick'in uyarısıyla hızla Liki'ye dönüp, Tres'in yaydığı ateşi hava kütlesine hapsetmesini söyledim. Onun gücüyle ateşin yayılmasını önleyecektik ama yine yanına yaklaşabilecek tek kişi Eric'ti.

Liki dediğimi yapıp, kalan son gücünü de Tres'in yaydığı ateşi toplamaya harcarken, ona yardım edememek canımı sıkıyordu. Bu sırada durumun kontrolden çıktığını gören soylular;

"Lanet olsun Victor bize bunlardan bahsetmedin. Onlar güçlerini kullanabiliyorlar." diyerek hızla oradan uzaklaştılar. Soyluların kaçtığını gören diğer vampirler de onları takip edince, savaş neredeyse sona ermişti. Fakat hala Tres'i durduramamıştık.

"Tres beni dinle. Benim Eric. Lütfen gücün seni kullanmasına izin verme. Onu bir tek sen yönetebilirsin. Lütfen Tres, durdur bunu." Eric bir şekilde ona ulaşmaya çalışıyordu ama kendi yaydığı güç o kadar güçlüydü ki onu duyduğuna bile emin değildim. Eric de bunu fark etmiş olacak ki, kendi gücünü ortaya çıkarıp ona doğru yürümeye başladı.

"Eric dayanamıyorum." bu sırada ter içinde kalmış Liki'ye döndüm. Bugün yeterince güç kullanmıştık ve o sınırlarını zorluyordu.

"Güçleriniz hala tam açığa çıkmadı. Bu kadar zorlamanız iyi değil." Nick haklıydı, bu yüzden bu kadar zorlanıyordu Liki ama başka yolu yoktu. Onu zorlayan Tres'in git gide artan gücüydü.

"Peki bu ateş kız neden daha güçlü?" diyen kız vampir ile, Nick farkında olmadan ona da cevap verdi.

"Tres güçleri çok küçük yaşta fark etti ve kullanmaya başladı. O diğerlerinden farklı. Bu hali bile gücünün tamamı değil." dediğinde buna ben bile şaşırmıştım. Ne yani bundan fazlası mı vardı?

"Eric bir şey yap!" Liki artık son demlerini yaşarken, Eric bir hamlede ateş topunun arasına girmeyi başardı. Artık onu göremiyorduk. Hepimiz nefesimizi tutmuş, onlardan gelecek en ufak bir haberi beklerken biranda ateş topu havaya karıştı. Bununla birlikte Tres, Eric'in kucağında yerde baygın yatarken, Liki de birden yere yığıldı. Hızla onu tutup, kendine getirmeye çalıştım ama gelecek gibi değildi.

"Sakin ol İrina, o iyi." diyen Nick ile biraz olsun rahatladığım da etrafta Victor, Dyagon ve Alvina dışında vampir kalmadığını fark ettim.

"Bugün oldukça eğlenceliydi. Ema'nın bunları kaçırması üzücü." diyen Victor ile Nick tüm öfkesiyle ona döndü. Tam adım atacakken Dyagon onu durdurdu.

"O senin başedebileceğin bir rakip değil." Nick, bir onu durduran kola birde Dyagon'a baktıktan sonra hızla onu kendinden uzaklaştırdı. Bunu o da biliyordu ama Ema söz konusu olunca kendini kaybediyordu.

"O zaman bu güzel gün için size teşekkür ederim. Daha sonra mutlaka devamı gelecek." diyen Victor bir anda ortadan kayboldu. Sonunda bir nebzede olsa rahat etmiştik.

"Şimdi ne yapacağız? Artık Argona'ya geri dönemeyiz. Ayrıca neden size yardım ettim ki. Ah lanet olsun buna bulaştığıma inanamıyorum." soylu kız burada olduğuna isyan ederken;

"Söylenmeyi kes. Sanki başka şansın vardı." diye kızdı Dyagon. İkisinin arasında garip bir bağ var gibiydi.

"Peki şimdi ne yapacağız?"

"Buna Leo ve Ema karar verecek." diyen Dyagon ile tüm ilgimiz ona toplanırken;

"Yani onların balayından dönmelerini bekleyeceğiz." demesiyle yeni hedef o olmuştu. Nick tüm öfkesiyle ona bakarken, bu duruma hiç ama hiç mutlu değildi. Fakat buna rağmen onun mutluluğu için Leo ile gitmesine izin vermişti. Ben bize geri döneceğine emindim ama Nick'in çektiği acıyı gözlerinde görmemek imkansızdı. Askerler Liki ve Tres'i üsse taşırken, bizde onlara yardım ediyorduk. Nick'e döndüğümde biraz daha burada kalacağını söylemişti. Sanırım Ema'yı bekleyecekti.

Ayrılmadan son kez arkamı döndüğümde Nick'in umut dolu bakışları ve Dyagon'un anlamlandıramadığım gözleriyle karşılaştım. Herzaman ki çapkın bakış ve çarpık gülümsemesinin yerini daha anlamlı ama tam çözemediğim bakışlar almıştı. Bugün beni kurtardığı için ona teşekkür bile etmemiştim, etmeliyim onu bile bilmiyorum.

"İrina." adımı söyleyen Eric ile ona döndüğümde gitmek için beni beklediğini fark ettim. Yanına gidip, kolunun altına girerken, onlarla olmanın beni gerçekten mutlu ettiğini hissettim.

Farkında olmadan birbirimize öyle bağlanmışız ki, bunu onları kaybetme korkusu yaşarken daha iyi anlamıştım. Şuan sarıldığım Eric, Tres ve hatta Liki bile bana gerçek bir aile veren kişilerdi.

Gözlerini kapatır da hayal kurarsın bazen, olmasını istediğin bir sürü şey geçirirsin aklından. O anın tasvirini yapmak gerekirse, yaşanmamış olanı istemektir aslında. Belki de bu sayede geleceği var etmiş oluruz. Bende hayal ediyorum. Ema, Nick ve çocuklarla uzun bir gelecek istiyorum. Kendi kaderimi kendim yazmak istiyorum.

Peki ama bu gelecek hayalimde neden Dyagon denen vampir de var?

Continue Reading

You'll Also Like

343 101 5
"ne olur olsun Kayla Dives" dedi bana şefkatli gözlerle bakarak."Ne olursa olsun iki elimiz kanda bile olsa birbirinizi ve kardeşlerimizi bırakmıyaca...
7.2K 400 17
Bazen aşk için yanlış kararlar alabiliriz. Bazense doğru kararlar alabiliriz. Fakat bu hikaye mutlu sonla bitmiyor mutlu sonsuzluk ile bitiyor...
3.3K 290 31
İnsanları denek olan kullanan bilim adamı yanlış adamı esir almıştır. Kendi eliyle bir canavar yaratmıştır. Bir mafya bu canavarı esir alıp aşık olmu...
862K 35.9K 33
Maral orman yolunda kaza yapar, ve gözleriyle görmese inanamayacağı şeyler yaşar. Artık doğaüstü bir varlığın tutsağıdır... Bu varlık onu zorla tutup...