İkinci Veliaht...

7K 522 103
                                    

Medyadaki Irina... iyi okumalar :}

Çatıya ineli dakikalar olmuştu ama Liki hala kendini uçuyor sandığından bana yapışıp kalmıştı. Nick girişlerin güvenilir olup olmadığını kontrol etmek için gitmişti. Bense Liki'yi kendine getirmeye çalışıyordum. Nasıl biri ki savaşırken tam bir savaşçı ve korkusuz, sıradan zamanda ise küçük bir çocuk gibi. Sanırım bu hali daha tatlı.

"Liki artık topla kendini, bak güvendesin."

"Güvende miyim? Güvende miyim? Beni vampirlerin ele geçirdiği, insanların kalmadığı, ay ışığının bile aydınlatmadığı bir ülkeye getirdin. Gerçekten güvende miyiz? Bu Nick denilen adam ne yediriyor, ne içiriyor sana? Çünkü şuan ona çok ihtiyacım var..."

"Dayanabileceğinden şüpheliyim?" diyerek yanımıza gelen Nick ile Liki söylenmeye devam etti.

"Sana uyup buraya gelende kabahat, Ema sana söylüyorum biz bir araya gelemeden bu herif bizi öldürecek."

"Yapma Liki, ona değilse bile bana güven. Hı?" bunu o kadar şirin sormuştum ki, bu sesin kendimden çıktığına şüphe ettim ama neyse ki işe yaramıştı. Liki ayağa kalkıp, üstünü başı sildikten sonra yanıma gelip, elimi tuttu.

"Hadi gidelim." gülümseyişi, bakışları, mimikleri o kadar tatlıydı ki benimle yaşıt olduğuna inanmak zordu. Tam tamam anlamında kafa sallayacakken, Nick hızla gelip, bunu ensesinden tuttuğu gibi çıkışa sürükledi. Liki bana ulaşmak için ne kadar çırpınsa da, Nick'in elinden kurtulmak o kadarda kolay değildi.

Sonunda ikisi de kavgayı kesip, aşağı inmeyi başardığımızda boş ve sessiz sokaklarda ilerlemeye başladık. Gerçekten de hiçbir yaşam belirtisi yoktu. İnsanlar neredeydi ya da hiç insan kalmış mıydı? Uzun bir süre yürüdükten sonra üç yollu bir yol ayrımına geldik. Nick soldan gitmenin mantıklı olacağını düşünürken, Liki ise sağdan gitmenin mantıklı olacağını düşünüyordu.

"Sana diyorum, içgüdülerime güvenin. Buradan gitmemiz gerek..."

"O iç güdülerini az önce çatıdan inerken paçandan aşağı akmadı mı?" Nick'in söylediğine gülmemek için dudaklarımı bastırırken, Liki ona gülmeme daha da sinirlenip;

"Ben buradan gidiyorum, sen istediğin cehenneme git."

"Bana uyar..." Nick soldan, Liki sağdan gideceği sırada ikisi de aynı anda kollarımdan tutunca biran ikiye ayrılacağım sandım.

"Sen çok oluyorsun ufaklık. Ema'yı bırak hemen." Nick bu sefer çok ciddiydi.

"Veliaht olduğumu unutuyorsun, Ema ve ben birbirimize bağlıyız. Yani senin onun bırakman gerek."

"Bırak yoksa..."

"Yoksa..." ikisi de tam burun buruna gelmişlerdi ki, elleri kılıçlarına gitti. Şuan gerçekten inanamıyorum. İkisinin de ciddi ciddi kavga ettiklerine inanamıyorum. Özellikle Nick'in. Ne zamandan beri kontrolünü kaybetmeye başlamıştı. Onun gibi kontrollü ve her zaman dikkatli biri şuan çocuktan farkları yoktu. Hızla ellerimi ikisinden de kurtarıp, ilgilerini üzerime çektim.

"İkinizi de inanamıyorum. Her an vampirlerin saldırısına uğrayacağımız bir yerde, ikinizin aptal bir yol ayrımı için mi kavga ediyorsunuz?"

"Bunun için değil!" İkisi de aynı anda aynı cevabı verince ne diyeceğimi bilemedim. Bunun için değilse ne için, ben yüzümden mi? Şaka yapıyor olmalılar...

"Bakın ne diyeceğim, siz ikiniz burada kozlarınızı paylaşın. Ben ise istediğim yoldan gideceğim." diyerek ikisini de orada ortada bırakıp, tam orta yoldan ilerlemeye başladım. Çok geçmeden ikisininde söylene söylene peşimden geldiğini görmek gülümsetmişti. Umarım bu halleri fazla sürmez.

Underworld #wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin