Mltimedya: Maya
*
Karsimda duran adam, gözleriyle birilerini etkisi altina alabilirdi. "Onun bana ait oldugunu nasil anladin?"
"Sadece bir takim önsezilerim var." Dudaklarinda küstahca bir gülümseme belirdi. "Seni gördügümde tasima bandina bir kugu gibi daliyordun."
"Icgüdülerin olagan üstü dogrusu." Valizimi kendime dogru cekerken, parmaklarim onunkilere dokundu, sirittigini görünce yüzüm ates gibi yanmaya basladi. "Tesekkür ederim."
"Istanbul'a hosgeldin Asli Önal." Bunu söyledikten sonra Beren beni orada birakarak yanimdan uzaklasti.
Sanki bir dagi cekiyormusum gibi, büyük bir yorgunluk icinde bagajimi sürüklüyordum.
"Arya!"
Yorgun ve umut verici bir halde, sese dogru döndüm. Arkamda, parlayan gözleriyle ve kocaman tebessümüyle Maya duruyordu. Beni kendine dogru cekti ve kollarim onun incecik belini sardi.
"Uzun zaman oldu kuzen, seni cok özledim."
Gülümsedim, "Bende seni ozledim, canim."
"Yolculugun iyi gecti mi?" diye sordu.
Karsi tarafta arkadas cevresi etrafini sardigi Beren'i gördüm. "Kücük bir türbülans atlattim."
"Gel annemlerde seni bekliyor." Gülümseyen üclüye dogru onu takip ettim. Nihat amcam, Canan yengem ve Maya'nin kardesi Mert bizi bekliyorlardi.
"Seni gördügüme cok sevindim tatlim, hosgeldin." dedi Canan yengem ve bana sarildi. Ardindan amcam bana dogru egildi ve "Gel bakalim, amcaya sarilmak yok mu?" dedi.
"Seni görmek cok güzel Arya abla." Mert ne kadarda büyümüstü gecen seneden beri. Her sene birkac kez onlar bize ziyarete New York'a gelirlerdi, fakat biz uzun zamandir vatanimiza ayak basmamistik. En son abimin cenazesi icin gelmistik. Birden icim burkuldu bu aniyi hatirlayinca, ama hemen toparladim kendimi. Zaten gelme kararim da cok sasirtmisti amcamlari. Ancak cok sevinmislerdi ve onlarla yasamam icin israr etmislerdi.
"Seni bu sefer baya büyümüs gördüm Mertcim."
"On üc oldum Arya abla, ama yasima göre olgun biriyim."
"Olgun mu?" diye homurdandi Maya. "Sen hala legolarinla oynuyorsun."
"Sadece mühendislik gelecegim icin biraz alistirma yapiyorum. Annem, bir gün kizlarin benim zekama bayilacaklarini söylüyor."
Mert bana bakip kaslarini oynatti.
Canan yengem oglunu kendine dogru cekti. "Bu cocuk kendini kücük bir Romeo zannediyor." dedi.
Maya erkek kardesine bakti. "Ve Romeo'ya ne oldugunu biliyorsun, degil mi?"
*
Amcam arabayi sürerken, aile üyeleri bana pes pese sorular sormaya ve her bir soruyla alakali olarak ilgimi cekecek haberler vermeye basladilar. Onlara saatler önce beynimin lapaya döndügünü anlatmak istedim, ama bunun yerine sadece gülümsedim ve basimi salladim.
Ne güzel, ne ilginc bir sehir Istanbul. Aksam karanliginda sadece isiklar güzüküyordu. Her yer isil isil, bana göz kirpiyordu sanki. Sonra gözüme Kiz Kulesi ilisti.
"Bence orada bir zamanlar bir prenses yasiyormus." dedim kendi kendime. "Belki kizgin bir ejdarha tarafindan tutsak edilmisti. Sonra nihayet günün birinde prensi onu kurtarmak icin geldi."
Yanimda oturan Mert elime dokundu. "Ben seni her zaman korururum, Arya abla."
Korunmaya ihtiyac duydugum cok fazla zaman olmustu, Fakat artik bunlarin sona ermesini istiyordum. Istanbul'da kalacagim günler benim icin bu yeni baslangici isaret ediyordu. Artik sikintilar ve umutsuzca yapilmis hatalar olmayacakti hayatimda.
Ve kesinlikle artik hayatimda dramaya yer vermeyecektim.
"Iste geldik!"
Agirlasmis uzuvlarimla Maya'nin ardindan arabadan indim ve isiklarla aydinlatilmis kücük park yerinden gecerek yeni evime dogru ilerledim.
"Pekala kemanini alabilirim." Mert, elimdeki kilifa uzandi.
"Hic sorun degil." Onu baskasinin ellerine birakmaya güvenemezdim. Ayaz bu enstümani ortaokuldayken almisti. Ona fazla alisamadi ve dördüncü sinifa giderken bana verdi. Kemanim icin, yanan bir eve bile girebilirdim.
Önümdeki ilk basamaga dogru ilerlerken, kuyrugunu sallayarak nöbet tutuyormus gibi oturan cikolata rengindeki sadik Labrador cinsi köpegin üzerine basmamak icin yan tarafa dogru cekilmek zorunda kaldim.
"Cok sevimli bir köpek." Hayvanin yumusak basini oksadim.
"Ismi Bob," dedi Maya kapiyi acarak. "O da sadece bir ziyaretci. Yan komsumuzuna ait ama genellikle bizle takilir."
Amcam ve Mert esyalarimi üst kata götürürken, Maya ve Candan yengem bana etrafi gezdirdi.
Ev sicacik, samimi bir yerdi ve son derece büyüktü. Burada mutlu bir aile yasiyordu. Bunu daha kapidan girer girmez anlayabiliyordunuz. Keder ve pismanliktan olusan bir ortami paylasmak zorunda olmayan insanlardi bunlar.
"Arya'yi üst kata götür ve kalacagi yeri göster." Yengem, sirtimi bir anne sefkatiyle sivazladi. "Uyandiginda büyük, güzel bir kahvalti hazirlamis olacagim."
Maya ve ben meseden yapilmis merdivenlerden ciktik, tahtaya degen ayakkabilarim cilanin parlakligini körlestiriyordu.
Ikinci katta Maya bana, kapali kapinin ardinda robot seslerine benzer gürültülerin geldigi kardesinin odasini gösterdi. "Mert'in odasindan mümkün oldugunca uzak durmani öneririm." dedi ve yüzünü eksitti.
Mert'in odasindan iki kapi ötedeki Maya'nin odasina baktik. Sari duvarlari, kisiligiyle dogal bir uyum icindeydi.
"Annem senin catida düzenlenmis odayi tercih edecegini düsündü. Rahatsiz edilmeden kendi halinde olmak isteyebilecegini söyledi. Oradan da, su anda cikmakta oldugumuz en üst kattanda hicbir sey duyulmaz."
Yukari cikildikca merdivenler giderek yükselip daraliyordu ve yorgun vücudumun her bir hareketiyle büyük bir caba sarf ediyordum. En üst kata vardigimda, pencereden iceri ay isigi vuruyordu.
"Evin ilk sahibinin kizinin buraya tirmandigi ve denizci olan nisanlisini burada bekledigi anlatilir." Maya pencerenin önüne dikildi, dudaklarinda bir gülümseme belirdi. "Bir keresinde kiz, nisanlisinin dönüs tarihinin belirlendigini ögrenmis ve ondan bir mektup almis. Beklemis, beklemis." Sesi, yürek burkan bir fisiltiya dönüstü. "Iki hafta boyunca sadece denize bakmak disinda hicbir sey yapmamis ve en sonunda aci gercegi kabul etmek zorunda kalmis."
Bogazin uzandigi ufka dogru baktim. "Teknesi kayalara carpmis ve onu bir daha geri dönmemek üzere suyla dolu bir mezara mi sokmus?"
"Hayir." Maya gözlerini kirpistirdi. "Adamin denizci hisleri berbatmis ve kizin kocasi olmak istiyorsa, tipki babasi gibi ayakkabici olmak zorunda oldugunu anlamis." Bikkin bir sekilde bana bakti. "Sen biraz karamsar birisin, öyle degil mi?"
Ben henüz yanit vermeden Maya pencereden mutlu bir sekilde döndü, kahverengi at kuyrugu havada keyifli bir salinim yapti, "Bence senin ihtiyacin olan sey kesinlikle bu sehir. Kesinlikle cok seveceksin."
"Umarim." Onun bu heyecanli haline bakarak gülümsedim. "Kesinlikle bunun icin ugrasacagim."
"O halde iyi geceler. Yorgun oldugunu biliyorum, bu yüzden susup dinlenmene müsaade edecegim." Bana tekrar sarildi ve beni öylece, önünde durup ardindaki büyük karanligi düsündügüm pencerenin önünde birakarak, parmak uclarinda odayi terk etti.
Pijamalarimi bile giymeden yataga daldim ve sirt cantami alip, icinden kardesimin seyahat günlügünü cikardim.
Dizüstü bilgisayarimda Händel usulca calarken kendime engel olamayarak defterin yumusacik deri kapagini oksamaya basladim, sonra ilk sayfayi actim ve Ayaz'in o tanidik el yazisini gördüm. Büyük harflerin kivrimi kücük harflerin egimi ona aitti.
Ayaz Önal'in Seyahat Günlügü
Ögrenci Degisim Programi
Istanbul, Türkiye
Kardesim icin düzenlenen cenaze töreninin ardindan, annem günlügü bana vermisti. Iki gün sonra ögrenci degisim programina kabul edildigimi onaylamak üzere beni aradilar. Ayni ülke. Ayni sehir. Burada olmak Ayaz'in cok hosuna gitmisti, hatta okul bittikten sonra da birkac kez gelip gitmisti.
Odaya yerlestikten sonra sunu anladim ki secmelerdeki parcam abim icin olacakti. Onun Istanbul'u icin. Simdiye kadar, günlügündeki her resim bestem icin ilham kaynagi olmustu. Parcanin sadece bir sona ihtiyaci vardi.
Günlügünün ilk sayfasini ezberlememe karsin, kelimeleri tekrar tekrar okudum.
~Istanbul'a vardim. Her seye bakmak, her seyi yapmak icin sabirsizlaniyorum. Burasi harika bir yer.
Bu beni rahatsiz eden son sayfaydi. Gezi günlügü, seyahatine dair aldigi notlarla ve birkac tane de fotografla doluydu. Fotograflarin her biri özenle aciklanmisti. Fakat sonlara dogru, sayfanin orta yerine yapistirilmis denize karsi arkadan cekilmis tek basina bir bank fotografi vardi. Hicbir aciklama ya da yorum yoktu. Kardesimin o defter üzerinde biraktigi her bir noktayi görmek istiyordum. Onun hissettiklerini hissetmek istiyordum. Bir seyler... hissedebilmek. Ayaz'in ayak bastigi her yere gidecek, oralari kendi gözlerimle ve abimin sözleriyle görecektim. Nihayet o yalniz banki buldugumda, bestemin final kismini yazmak icin ihtiyac duydugum seyi bulacagima inaniyordum.
Ve belki gittigim her yerde Ayaz'i bulacaktim. Günler gectikce onun bende biraktigi aci büyüyor, fakat hatiralari azaliyor gibiydi. Bu olmazdi. Buna izin vermeyecektim.
Yorgun gözlerim, giris kismini yazdigi son cümleye dogru sürüklendi.
Kitabi kapattim. Lambayi söndürdüm.
Ben de buranin harika bir yer olmasini istiyordum.