Ölü Ruhun Çığlığı

Von sucveraskolnikov

21.5K 2.7K 916

"Her yol bir son, ölü doğmuş ruhların hapsolduğu bedenlere." Nilüfer, kirpiklerine kadar yalnızlığa batmıştı... Mehr

Okumadan Önce
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
Final
🌿 "müzik listesi."
🌿 "müzik listesi."
🌿 "müzik listesi."
...ve teşekkür."

21

386 55 9
Von sucveraskolnikov

Bölüm parçaları »»

Sting - Shape On My Heart

Poets Of The Fall - Where Do We Draw The Line (bu şarkıyı dinleyin, ne yapıp edip dinleyin)
~

Nilüfer, akşam yemeğinden kalan bulaşıkları makineye dizmiş ve hemen babasına iyi geceler deyip odasına geçmişti.

Çalışması gereken dersler ve hazırlanması gereken işler vardı. Bu yüzden babası alışmıştı onun odasına kapanmasına, her şeye rağmen kızının bir şeyler için uğraşmasına seviniyordu. Eski halinden onlarca kat daha iyiydi bu.

Yorgunluğu, ruhsuzluğa tercih ederdi.

Bu yüzden akşamları televizyonun sesi kısık ama en azından kızı eskisinden daha mutlu oluyordu.

Ancak Nilüfer'in bu günkü plânı, ders çalışmaktan biraz daha farklıydı. Sürekli olarak saatini kontrol ediyor, Barlas'ın bugün söylediklerini unutmadığını umuyordu. Sadece hayalinde tam olarak mutlu olduğu bir yere Barlas'ın da gelmesini istemişti.

Çalışma masasının olmayan tozlarını elindeki ıslak bezle beşinci kez silmişti ki telefonu o tanıdık melodiyle çaldı. Elindeki ıslak mendili dalgınca masanın üzerinde bıraktı ve tek kişilik yatağının üzerindeki telefonunu eline aldı.

Ekranda beklediği ismi görünce kalbinin hızlı atmasını engelleyemedi ancak her zamanki gibi yenemediği bir alışkanlıkla çello sesinin bitip baterinin başlamasını bekledi, şarkının en sevdiği kısmı gelmişti ki bu sefer kapanmasından korkarak hızlıca ekranı kaydırıp düzenlemeye çalıştığı nefesini dışarı verdi.

"Alo?"

"Nilüfer? Sözleştiğimiz gibi seni kafenin önünde bekliyorum. Evinden çıktın mı?"

Genç adamın sözleri şimdiden oyuna başladığını gösteriyordu. Nilüfer yatağına daha rahat bir şekilde oturup kulaklıklarını taktı.

"Evet, şimdi köşeyi dönünce oraya varacağım. Kafeyi bu kadar kolay bulabildiğine sevindim, şehrin en yüksek yerinde çünkü. Yıldızlara daha yakın olmak için buraya gelirim ben."

"İç güdü diyelim, manzara şimdiden çok güzel."

"Evet evet, sen bir de terasını gör."

"Birazdan beraber çıkarız. Şu gelen siyah paltolu sen misin?"

Nilüfer omuz silkti.

"Evet, sen de kapının önünde dikiliyorsun, içeri gitseydin keşke. Güneş batıyor, hava soğuyacak."

"Olsun, ben de yeni geldim zaten. Buraları bilen sensin, rezervasyon gerekiyordu yanlış hatırlamıyorsam. Bizi alırlar mı içeriye?"

"O işi hallettim ben. Zaten çok sık geldiğim için tanıyorum artık buradakileri.

İşte şimdi içerideyiz ve merdivenleri çıkıyoruz. Eğer üşümezsen terasta yeriz."

Barlas cevap verdi.

"Benim için sorun yok, rüzgarı severim."

"Tamam... Merdivenleri çıktık ve kafenin en güzel kısmına geldik. Burada en fazla on masa var ve şu anlık hepsi boş. Ne tuhaf."

Telefonun ucundan genç adamın gülüşü duyuldu.

"Şanslı günümüzdeyiz desene. O zaman en uçtaki masaya geçip menüleri isteyelim."

İki genç de hızlı düşünüyordu.

"Tamam... Ben domates çorbası ve soslu makarna söylüyorum. Tatlıya sonra karar veririz."

Genç adam bugün yediklerini düşündü.

"Ben de aynı çorbadan ve sonrasında... Önereceğin, güzel bir yemeği var mı?"

"Tüm makarnaları çok güzeldir ama eminim aklından geçen her yemeği en güzel şekilde hazırlarlar. Aşçısına güveniyorum bu kafenin."

"O zaman ben de peynirli makarna alırım, yemeyeli uzun zaman oldu."

"Manzarasını beğendin mi? Tüm şehir ayaklarının altında ve gökyüzü de tam başının üstünde gibi. Şu anda güneş batıyor, sen bir de hava kararınca gör burayı. Sanki tüm yıldızlar burada toplanmış gibi."

Barlas gözlerini kapattı ve Nilüfer'in anlattıklarını hayal etti. Eksik bir şey vardı, daha çok sevdiklerinin yanında olmasını istiyordu. Bencil adamın tekiydi.

"Evet, tıpkı söylediğin gibi ve merdivenlerin hemen yanında müzik köşesi var. Çok rahatsız etmeden bir şarkı çalıyor... Şey..."

Genç kız hayale müdahale etti.

"Poets Of The Fall dinledin mi hiç? Eğer biliyorsan o grubun bir şarkısı çalabilir."

"Hayır, daha önce dinlememiştim."

"O zaman biraz bekle, bir şarkı açacağım."

Genç kız yataktan kalkıp yeni aldığı dizüstü bilgisayarını açtı ve şifresini yazarken konuştu.

"Gelirken görmedik ama alt katında da küçük bir kitaplık var, yemekten sonra oraya gidip kitaplara bakarız. Olur mu?"

"Çok isterim... Ve bir de şey olsun mu?" Genç adam yutkundu ve söyleyeceklerinin kulağa ne kadar tuhaf geldiğini umursamadı. "Kafenin yakınlarında bir mezarlık... Tuhaf ama bence olmalı."

Nilüfer'in bilgisayar klavyesinde gezinen elleri dondu. Annesi ve ablasını düşündü. İçinden bir ses, Barlas'ın bu isteğinin sadece onlar için olmadığını söylüyordu.

Onun da kaybettiği birileri vardı.

"Bence de... Hem sevdiklerimize daha yakın oluruz. Sen... Eğer özel bir soru olmayacaksa mezarlıkta kimleri bıraktığını sorabilir miyim?"

"Bu yemeğin tadını kaçırmak istemem... Kafeden çıktıktan sonra konuşsak?"

Genç kız tıpkı sabahki gibi fazla zorlamaması gerektiğini biliyordu ancak merakı gittikçe büyüyordu. Bilgisayarına daha önce yüklediği şarkılarına göz gezdirirken konuştu.

"Peki... Sen bilirsin, yemeklerimizi yerken bunu dinleyelim."

Kulaklarını çıkartıp telefonu hoparlöre aldı. Bu sırada Barlas'ı düşünüyordu ve de söylediği mezarlığı...

Birçok kişinin korktuğu ve korku filmlerinin en popüler mekanlarından biri olan mezarlıklar eğer sevdiğiniz birini kaybetmiş ve orada bırakmışsanız sizin için tamamen anlamını yitiriyor ve bambaşka bir şeye dönüşüyordu.

"Yemeğini bitirdiysen kalkalım mı?"

Barlas'ın sözüyle daldığı hayalden çıktı ve şarkının yarısının çoktan bittiğini gördü.

"Peki... Tatlıyı başka bir gün yeriz. Şimdi ne yapmak istersin?"

"Saat geç oldu, şehrin yarısı uyudu. Evine bırakayım seni."

"Ama baştan söyleyim, taksilerden hoşlanmam ben. Otobüs durağına kadar yürüyelim."

Şehrin en yüksek noktasında bir otobüs durağı bulabileceklerini sanmıyordu Barlas ama hayal, Nilüfer'in hayaliydi. Ona ayak uydurdu.

"Tamam, bu şarkıyı indirmek istiyorum. Adı ne demiștin?"

Yaklaşık yirmi dakika boyunca yürüdükleri durağı ve telefonda olduklarını unutup müzikler hakkında konuştular.

Barlas, hayal kurmanın bu denli güzel olacağını tahmin etmemişti. O kadar uzaktı ki hayaller ona. Çok eskiden bir yerde okumuştu.

"Kâbuslar, hayallerin gri bulutlardan doğmasıyla oluşur."

Onun şansına hep gri bulutlar denk geliyordu, hiç kendi isteğiyle Sedef'in dahil olmadığı bir hayal kurmamıştı. Bu ilkti.

Telefonu kapatmadan önce birbirlerine yemek için teşekkür ettiler ve yeniden buluşmak üzere sözleştiler.

Ama ikisi de bunun hayali mi yoksa gerçek bir buluşma olacağını dile getirmemişti.

Barlas, Beyaz Diş'i sevmeyi bıraktı ve köpek, bunun eksikliğiyle kuyruğunu sallayarak odadan çıktı. Genç adam yatağına girerken gri bulutların yerini beyazlara bıraktığını hissediyordu.

Önünde güzel günler vardı.

Weiterlesen

Das wird dir gefallen

338K 27K 40
*Asker Kurgusu* Güneş Milan Aksu, annesinin günlüğünü okuyarak babası hakkında herhangi bir bilgiye ulaşarak onu bulmak ister. Fakat günlüğü okurken...
17K 9K 85
ON HANEDAN On Hanedan, bir Türk fantastik kurgu romanı. Yerli yazarlarımızın ısrarla uzak durduğu bu tür, aslında okuyucuyu daima diğerlerine göre da...
538 90 18
Zeki ve yetenekli bir mimar olan Balca ülkesine geri döner ve bir ünlü şirkette çalışmaya başlar. Geçmişte hayatını mahveten iki insan bir anda tekra...
20.8K 954 25
Kalp hastası olan bir çocuk ve onu deliler gibi seven bir kız. Çocuğun adı Olcay kızın ise Riva. İkiside okulda çokça beğenilip kıskanılıyorlar. Ve b...