Affet Beni

By gayeozdmr_

2.2M 73.1K 8.1K

[ Affet Beni, Sev Beni'nin ikinci ve devam kitabıdır. ] ♧ Açığa çıkan doğruların bitirdiği bir aşk. Can yakan... More

Affet Beni
1. BÖLÜM ♧ YOK OLUŞ
2. BÖLÜM ♧ UMUT
3. BÖLÜM ♧ HAYAL KIRIKLIĞI
4. BÖLÜM ♧ BEKLEYİŞ
5. BÖLÜM ♧ NEFRET
6. BÖLÜM ♧ GRİ
7. BÖLÜM ♧ ARKADAŞ
8. BÖLÜM ♧ FEDAKARLIK
9. BÖLÜM ♧ KORKU
10. BÖLÜM ♧ YALANLAR
Küçük bir not ;)
11. BÖLÜM ♧ SEÇİM
12. BÖLÜM ♧ BELA
13. BÖLÜM ♧ ÖLÜM
14. BÖLÜM ♧ ŞANS
15. BÖLÜM ♧ ROL
16. BÖLÜM ♧ DEĞER
17. BÖLÜM ♧ MÜHÜR
18. BÖLÜM ♧ DELİ
19. BÖLÜM ♧ BUZDAĞI
20. BÖLÜM ♧ TESADÜF
21. BÖLÜM ♧ ARAF
22. BÖLÜM ♧ SARHOŞ
23. BÖLÜM | 1. KISIM ♧ LİSTE
23. BÖLÜM | 2. KISIM ♧ BANA AİT
24. BÖLÜM ♧ BEDEL
25. BÖLÜM ♧ DUMAN
26. BÖLÜM ♧ DÜĞÜM
27. BÖLÜM ♧ ÜMİT
28. BÖLÜM ♧ SAHTE
29. BÖLÜM ♧ SOĞUK
30. BÖLÜM ♧ KALP
31. BÖLÜM ♧ GEÇMİŞ
32. BÖLÜM ♧ YABANCI
Gelecek Bölümlerden Kesitler ;)
33. BÖLÜM ♧ BAŞTAN ÇIKARTMAK
34. BÖLÜM ♧ İLK SEFER
35. BÖLÜM ♧ HATA
36. BÖLÜM ♧ FOTOĞRAFLAR
37. BÖLÜM ♧ İKİNCİ ŞANS
38. BÖLÜM ♧ KARANLIK
39. BÖLÜM ♧ CEHENNEM
40. BÖLÜM | SEZON FİNALİ ♧ YEMİN
Gelecek Bölümlerden Kesitler - 2 ;)
41. BÖLÜM ♧ HUZUR
42. BÖLÜM ♧ İKİ KELİME ON ÜÇ HARF
43. BÖLÜM ♧ SEV BENİ
44. BÖLÜM ♧ MUM IŞIĞI
45. BÖLÜM ♧ ESPRİ
46. BÖLÜM ♧ SEÇENEK
47. BÖLÜM ♧ KARDEŞLİK
48. BÖLÜM ♧ SIR
49. BÖLÜM | 1. KISIM ♧ CEZA
49. BÖLÜM | 2. KISIM ♧ YALVARMAK
50. BÖLÜM ♧ SÖZ
51. BÖLÜM ♧ AİLE
52. BÖLÜM ♧ MEZAR
53. BÖLÜM ♧ ACI
54. BÖLÜM ♧ SİYAH
55. BÖLÜM ♧ CENNET
56. BÖLÜM ♧ AFFETMEK
57. BÖLÜM ♧ KORUYUCU
58. BÖLÜM ♧ SEVGİ
59. BÖLÜM ♧ KARDEŞ SÖZÜ
60. BÖLÜM ♧ NİKÂH
61. BÖLÜM ♧ İKNA
62. BÖLÜM ♧ İHANET
63. BÖLÜM ♧ AYRILIK
64. BÖLÜM | 1. KISIM ♧ AŞK
64. BÖLÜM | 2. KISIM ♧ GİTME
Bir Soru&Bir Duyuru :)
65. BÖLÜM | FİNAL ♧ MUTLULUK
ÖZEL BÖLÜM ♧ 1
ÖZEL BÖLÜM ♧ 2
SEV BENİ BİR YAŞINDA!
ÖZEL BÖLÜM ♧ 3
ÖZEL BÖLÜM ♧ 4

ÖZEL BÖLÜM ♧ 5 | SON |

27.6K 896 135
By gayeozdmr_

Playlist: Shinedown - Second Chance 

Keyifli okumalar! :')

▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬

Geçmişimi, bugünümü ve geleceğimi düşünüyorum. Geçmişi geçmişte bırak, derler ama bu benim için pek mümkün değil; çünkü geçmişim aslında bugünüm. Bunu çok düşündüm. Bazen hala daha düşünüyorum. Aras'a ve çocuklarıma ne zaman baksam "Acaba," diyorum. "Acaba geçmişte Aras'ı affetmeseydim şimdi bu kadar mutlu olabilecek miydim? Hayallerimi gerçekleştirmek yerine içimde daima bir pişmanlıkla mı yaşayacaktım?" Bunları düşündükçe hemen cevaplarını buluyorum. Zaten tek bir cevabı var bu sorularımın. Evet.

Eğer Aras'ı affetmemiş olsaydım bugün burada olmayacaktım. Bu kadar mutlu olmayacaktım. Eymen olmayacaktı. Beren olmayacaktı. Ama diyorum ki iyi ki Aras'a o ikinci şansı vermişim. İyi ki onu bırakmamışım, iyi ki o da beni bırakmamış. Çünkü biliyorum ki Aras benim bir parçam, canım, her şeyim.

"Anne! Anneeeee!"

Beren'in sesi kulağıma dolduğunda düşüncelerimden hızlı bir şekilde sıyrıldım. Beren koşarak bana doğru yaklaşırken bir yandan da koluyla yanaklarını kuruluyordu. Telaşla oturduğum yerden kalkıp küçük kızımın yanına gittim ve onu kucaklayıp kollarımla sıkıca sardım. "Bebeğim," diye fısıldadım. "Yine ne oldu? Ağabeyin mi bir şey yaptı?"

Beren başını bir kez salladığında yüzünü boynuma gömdü ve boynumu gözyaşlarıyla ıslatmaya başladı. Kucağımda onunla birlikte Eymen'in odasına doğru yürüdüm. Adeta babasının bir kopyası olan altı yaşındaki oğlum, odasında battaniyeler ve yemek masası örtüleriyle kurduğu çadırın içindeydi. "Eymen?" diye seslendim ona. Cevap vermedi. Derin bir iç çekip Beren'i kucağımdan indirdim ve tek dizimin üzerine çöküp Eymen'in çadırını araladım. Eymen kollarını göğsünde kavuşturmuş bir şekilde içeride Çağla'yla birlikte oturuyordu. Ona her zaman yaptığım gibi uzun uzun baktığımda "Anne ya Beren sürekli bizi rahatsız ediyor!" dedi. "Her şeye karışıyor. Değil mi Çağla?"

Çağla'ya baktım. Beste'nin yüz şekli, Enis'in ise gözlerini almıştı. Aynı Beste gibi dümdüz, kahverengi saçları vardı. Beş yaşında çok ama çok güzel küçük bir kız çocuğuydu. Beste'nin evlenmeden önce "Çocuk değil kariyer yapacağım!" lafının en büyük inkârıydı Çağla.

"Evet, Azra teyze!" dedi Çağla. "Beren az önce kolumu ısırdı!"

Gülmemek için kendimi zor tuttuğumda bu sefer Beren'e baktım. Masum masum, tatlı suratıyla bana bakarken "Öyle mi kızım?" diye sordum. Omuzlarını silkti. "Ama onlarda beni yanlarına almıyorlar anne!" dedi.

"Çünkü sen daha küçüksün!" dedi Eymen.

Beren omuzlarını düşürüp "Çağla da küçük," diyerek ona karşılık verdi.

Çağla Eymen'in yanında "Ben senden büyüğüm bir kere!" diye bağırdı.

"Ama abim hepimizden büyük!"

"Ay yeter! Güzel çocuklarım, canlarım, ciğerlerim iki dakika tartışmadan duramıyor musunuz siz? Ha oğlum?"

"Beren bizi rahatsız etmezse durabiliriz anne."

"O senin kardeşin Eymen."

"Off!"

Derin bir nefes aldım. Eymen ve Beren yeri geldiğinde çok iyi anlaşan iki kardeşken bazen iki düşmanmış gibi davranabiliyorlardı. Eymen altı yaşındaydı. Beren ise ondan iki yaş küçüktü. Aralarında çok yaş farkı yokken daha iyi anlaşmaları gerekmez miydi?

Gözlerimi birkaç saniyeliğine yumup parmaklarımla alnımı ovuşturdum. Kendi kendime "Sakin ol Azra," diye mırıldandım. "Sakin ol!"

"Güzelim?"

"Baba!"

Beren yanımdan ayrılıp Aras'a doğru koştuğunda çöktüğüm yerden kalktım ve sesin geldiği yöne doğru döndüm. Aras, Eymen'in oda kapısının önünde Beren'i kucaklayıp art arda yanaklarına onar tane öpücük bırakırken bir yandan da parmaklarıyla kızımın karnını deşermişçesine onu gıdıklıyordu. "Özledin mi babayı prenses?" diye sordu Aras. Beren başını sallayıp minicik kollarını Aras'ın boynuna doladı. Eymen yapmış olduğu çadırından adeta şimşek hızıyla fırladığında o da tıpkı Beren gibi Aras'ın kucağına atladı. Aras ikisini birden sıkıca tuttu. "Oğlum," diye mırıldanıp alnından öptü Eymen'i. Sonra o muhteşem gülümsemesini takınıp "Yokluğumda annene ve kız kardeşine göz kulak oldun, değil mi?" diye sordu.

"Tabii ki oldum baba! Erkekler gibi!"

"Aferin benim oğluma!"

Aras, Eymen'in siyah saçlarını karıştırıp kucağından indirdi. Daha sonra Beren'i bir kez daha yanağından öptü ve onu da yere indirdi. "Güzellik," dedi Çağla'ya. Çağla koşarak Aras'ın yanına gitti. "Naber?"

"İyi Aras amca... Ay pardon Aras abi."

"Ha şöyle aferin. Amca demek yok!"

Gözlerimi devirdim. Aras'ın kömür karası gözleri kısa bir anlığına benimle buluştuğunda kalbim sanki onu ilk kez görüyormuşum gibi tekledi. Buna hala alışamamıştım. Hayatımın sonuna kadar onu ne zaman görsem böyle hissetmeye devam edeceğimi biliyordum. "Hadi bakalım," dedi Aras. "Siz oyununuza devam edin tamam mı?" Üçü birden başlarını sallayıp çadıra girdiklerinde Aras yanıma yaklaşıp elimi tuttu. Yürümeye başladığında peşinden gittim. Eymen'in odasından çıkarken "Eymen kardeşinle iyi anlaş!" diye uyardı Aras Eymen'i.

"Tamam baba!"

Aras'la birlikte küçük oğlumuzun odasından çıktığımızda Aras kollarıyla beni sıkıca sardı ve o an anladım ki üç gün burada yokken onu ne kadar da fazla özlemişim. "Güzelim," diye fısıldadı. Elleriyle yüzümü tuttu. Gözlerimi yumdum ve "Seni çok özledim," dedim. Yüzünü göremiyor olsam da gülümsediğini biliyordum.

"Ben de seni çok özledim."

Aras'ın dudaklarını dudaklarımın üzerinde hissettiğimde kollarımı boynuna dolayıp kendimi onun kollarına teslim ettim. Dudakları nazikçe ama tutkulu bir şekilde dudaklarımın üzerinde hareket ederken ve her şey çok güzelken Beren'in ağlayan sesi kulaklarıma doldu. "Anne! Baba!"

Aras'ı hızla kendimden uzaklaştırdım. Küçük kızımız hemen yanımızda gözlerini dikmiş bize bakarken Aras bir kahkaha attı. Ayağımı bacağının üzerine geçirdim, kahkahasını duymazdan gelmeye çalıştım. "Yine ne oldu hayatım?"

"Abim hep Çağla'yla oynuyor. Benimle hiç oynamıyor!"

"Prenses," diye fısıldadı Aras ve yanıma çöküp Beren'in minicik elini tuttu, ardından öptü. "O zaman bizde üçümüz oynayalım. Ne dersin?" diye sordu.

"Gerçekten mi?" diye heyecanla yerinde zıpladı Beren.

Aras gülerek "Gerçekten," diye karşılık verdi.

"Biz de çadır kurabilir miyiz baba?"

"Elbette kurabiliriz. Hatta daha büyük ve güzel bir çadır kuracağız, tamam mı?"

"Yaşasın!"

Aras, Beren'i kucağına alıp ayaklandığında gülümseyerek arkalarından yürüdüm ve bir kez daha böyle bir aileye sahip olduğum için şükrettim.

*

"Enis! Elimin tersini yiyeceksin sıfatının ortasına!"

Beste, Enis'in elinden tabağı almaya çalışırken Enis ısrarla baklavasını yemeye devam ediyordu. Baklava dolu ağzıyla "Ne var Beste?" diye bağırdı. "Ulan şurada iki üç dilim baklava yiyelim dedik, gözümüzden döktün."

"İki üç dilim mi? İki üç mü? Bu on üçüncü baklavan! Şeker komasına gireceksin geri zekâlı!"

Enis omuzlarını silkti. "Napayım? Azra da bu kadar güzel yapmasaydı."

Aras bir kahkaha patlattı. Gözlerimi devirmeden edemedim. "Ee şey..." diye mırıldandım. "Aslında onu ben yapmadım. Hazar aldık."

Enis ağzındaki baklavayı çiğnemeyi birkaç saniyeliğine bırakıp yüzüme baktı. Ama hemen sonra "Aman neyse," dedi ve işine kaldığı yerden devam etti.

Beste başını iki yana sallayarak sırtını salıncağın yastığına yasladı ve yerdeki bir ayağıyla bahçemizdeki salıncağı sallamaya başladığında "Erken yaşta şeker hastası olur ve göbeğin senin önünden giderse valla boşarım seni!" dedi.

Enis ağzındaki baklavayı yuttu. Beste'nin burnunu sıkıp "Kıyamazsın ki sen bana," diye fısıldadı. Hala çocuk gibiydiler ve hala birbirlerini deli gibi seviyorlardı. Evlilik aşkı öldürür, lafı kesinlikle yalandı. Beste ve Enis, Aras ve ben evlendikten sonra birbirimizi daha çok sevmiştik sanki.

Aras beni kendine çekip kolunu omzuma attığında alnıma küçük bir öpücük kondurdu. "Ne kadar güzel değil mi?" diye sordu Aras. Yüzüne baktım. "Bu kadar büyük bir aile olmamız?" dedi. Gülümseyerek onu başımı sallayarak onayladım. Sonra başımı omzuna yaslayıp Beste ve Enis'in didişmelerini izledim. Beste eskiden de yaptığı gibi Enis'in kolunu dişlerken gülümsemem genişleyerek bütün yüzüme yayıldı.

Gerçekten de Aras'ın dediği gibi büyük bir aileydik biz. Kocaman... Beste, Enis, Berkay, Doruk, Savaş, Ceren, annem ve babam, Altan Bey, Süreyya abla... Hepimiz bir aradaydık. Her zaman bir arada olacaktık.

"Biz geldik!"

Berkay'ın sesini duyduğumda başımı Aras'ın omzundan çektim ve hızla ayaklandım. Önce Berkay ve eşi Sanem bahçe kapısından girdiler, ardından da Doruk ve onun eşi Ebru. Onlara doğru hızla yürüyüp Berkay'a sıkıca sarıldım. Sonra Doruk'a sarıldım ve ikisinin de eşleriyle görüştüm. Berkay beni kolunun altına alıp yürürken "Cerenler daha gelmedi mi?" diye sordu.

Tam o anda bahçe kapısı yeniden açıldı ve "Biri Ceren mi dedi?" diye bağırdı Ceren ve kolunda Savaş'la birlikte içeri girdi. Savaş ağzı kulaklarında "Kim onun adını anarsa anında orada bitiyor," diye mırıldandı. Ceren gözlerini devirip dirseğini Savaş'ın karnına geçirdi.

Berkay'dan ayrılıp ikisine de sıkıca sarıldım. Beste, Doruk'un yanından bizim yanımıza geldiğinde Ceren'in koluna girip "Duyduğuma göre evleniyormuşsunuz," dedi. Savaş "Doğru duymuşsun!" diye bağırırken Ceren başını iki yana sallayıp "Yok öyle bir şey," dedi. "Savaş mı uyduruyor bunları?"

"Valla ben Savaş'tan duydum," dedi Beste.

"Savaş'ın laflarına inanmayın siz. Evlilik düşünmüyorum," dedi Ceren. Ardından hafifçe öne doğru eğilip sessiz bir şekilde "Hem daha evlilik teklifi bile etmedi ki," diye mırıldandı.

"Oha öküz!" diye bağırdı Beste.

Enis bir baklavayı daha ağzına atmış, Doruk'la selamlaşırken "Bana mı dedin hayatım?" dedi. Beste onu duymazdan geldi.

"Evlenme teklifi etmeden evleniyoruz diye ortalıkta niye geziyor ki bu?" diye sordum. Ceren omuzlarını silkip "Aman erkek milleti işte," diye mırıldandı ve yanımızdan ayrılıp Savaş'ın yanına gitti.

Beste'yle bende bizimkilerin arasına karıştığımızda evimizin bahçesinde kahkahalarla saatlerce bir arada vakit geçirdik.

Saat gece yarısını geçtiğinde ilk ayaklanan kişi Doruk oldu. Ellerini bacaklarına vurup "Biz artık kalkalım. Yarın erkenden işe gitmem lazım," dedi.

"Bir dakika... Ee şey bir dakika!" Savaş oturduğu yerden kalktığında her birimize teker teker baktı. "Birkaç dakika daha otur Doruk," dedi. Doruk omuzlarını silkip kalktığı yere geri çöktü ve Ebru'yu kolunun altına aldı.

Hepimizin gözü Savaş'ın üzerindeydi. Savaş elini saçlarının arasından geçirdi, Ceren'e doğru birkaç adım attı. Ceren oturduğu yerde huzursuzca kıpırdandı ama yine de yüzüne küçük bir gülümseme yayıldı.

"Şey... Biliyorum belki daha romantik bir şey bekliyorsun," dedi Savaş. Gözlerini Ceren'den ayırmadan tek dizinin üzerine çöktü, elini ceketinin iç cebine soktu ve bir yüzük kutusu çıkarttı. Ağzım neredeyse kulaklarıma varırken elimi göğsümün üzerine bastırıp Aras'a sarıldım. "Ama benden romantik olmamı beklemen aptallık olur. Zaten Allah'ın her günü odun diye diye adımı oduna çıkardın ama ben böyleyim kızım napayım."

"Savaş..."

Savaş parmaklarının arasında tuttuğu yüzük kutusunu açtı. Ceren ellerini ağzına götürüp kocaman açılan gözleriyle Savaş'ın gözlerinin içine baktı. "Sen ve ben..." diye fısıldadı Savaş. "Biz aynıyız. Sen ve ben... Biz birlikte güzeliz. Ceren... Benimle evlenir misin?"

"Evet!"

Beste yerinde sıçrayıp bağırırken Enis onu tuttu ve "Sana sormadı balkabağım sakin ol," diye mırıldandı. Beste büyülenmişçesine Savaş ve Ceren'e bakarken Enis'e sarıldı. "Çok hoş," diye fısıldadı.

"Savaş ben..."

"Biliyorum... Korkuyorsun. Ama sana yemin ederim ki seni hayal kırıklığına uğratmayacağım. Ben... Seni seviyorum ve seninle evlenmek istiyorum." Savaş dizinin üzerinde ilerleyip Ceren'in elini tuttu. "Beren, Eymen ve Çağla gibi bizim de çocuklarımız olsa fena olmaz mı?" diye sordu. "Bizim de elimizde yüzüklerimiz olsa, sana karım diyebilsem? Ha?"

Ceren eliyle gözünden düşen bir damla yaşı yok etti. Başını hızla aşağı yukarı sallarken "Tamam!" diye bağırdı. "Tamam. Tamam!"

"Evet be!"

Savaş dizinin üzerinden kalkıp Ceren'i kucakladı ve dudaklarıyla dudaklarına yapıştı. Hepimiz arkadaşlarımızın mutluluklarına ortak olurken onları alkışladık.

*

Yıldızlar, simsiyah bir örtüyle örtülmüş gökyüzünü aydınlatırken gözlerimi gökyüzüne dikmiş, öylece bakıyordum. Şehir bütün güzelliğiyle karşımızdaydı ve ben bir kez daha ailemle buradaydım. Tepede...

Buraya dair o kadar çok anım vardı ki. Ve hepsi de Aras'a aitti. Belki de bu yüzden geçmişimi unutamıyordum çünkü geçmişim Aras'tan ve onunla olan anılarımdan ibaretti. Her şeyde o vardı. Yürüdüğüm sokaklarda, çalıştığım okulda, evimde, tepede... Her yerde.

"Baba?" diye seslendi Eymen.

"Efendim oğlum."

"Annemle nerede tanıştınız?"

Yan dönüp elimi yanağıma yasladım ve gözlerimi Aras'a diktim. Aras da benim gibi döndüğünde gözlerimin içine baktı. "Okulda," diye yanıtladı.

"Nasıl tanıştınız?"

"Oyun oynarken."

Başımı iki yana sallarken gülümsedim. Beren parmaklarını saçlarıma dolayıp çekiştirirken "Ne oyunu?" diye sordu. "Saklambaç gibi mi?"

"Kör ebe gibi..."

"Nasıl yani?"

"Yani... Oyun boyunca gözlerim bağlıydı. O yüzden çok erken göremedim annenizi. Ama sonra gözlerim yavaşça açıldığında onu gördüm ve sobelendim."

Beren uzandığı yerden kalktı. "Sonra ne oldu?" diye sordu.

"Sonra anneniz ebe oldu," dedi Aras. Kömür karası gözleri gözlerimin üzerindeydi. "O beni görmez oldu. Bana inanmaz oldu."

Eymen Aras'ın kucağına oturdu. Tıpkı Aras'ınkiler gibi olan kömür karası gözleriyle babasının yüzüne baktı. "Sana niye inanmadı ki?" diye sordu.

"Çünkü oyun oynarken annenizi biraz üzmüştüm. Hani sen kardeşini oyun oynarken hep üzüyorsun ya hani öyle işte."

"Anladım," diye mırıldandı Eymen.

"Ama..." dedi Aras. Eymen'i yanağından öpüp kollarıyla sıkıca sardı. "Sonra birbirimizi yeniden bulduk ve daha çok sevdik. Sizin gibi dünya tatlısı iki çocuğumuz oldu. Ben dünyanın en şanslı adamı oldum."

Beren ellerini saçımdan çekip Aras'ın yanına gittiğinde ona sarılıp dudaklarını yanağına bastırdı. "Ve en yakışıklı babası..." diye fısıldadı.

Eymen küçücük elini bana doğru uzatıp "Sende gel anne," dedi. Gözyaşlarımla dolan yeşillerimle Aras'a ve kucağındaki çocuklarıma uzun uzun baktım. Oğlumun bana uzattığı elini tuttum ve onların yanına gittim. Aras üçümüzü birden kucakladı ve kocaman yüreğiyle üçümüzü birden sevdi.

Eymen'i ve Beren'i alınlarından öptü, bana doğru yaklaşıp dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Geri çekildiğinde birbirimize sıkıca sarılı bir vaziyetteyken "Sizi seviyorum," diye fısıldadı.

"Bizde seni seviyoruz baba," dedi Beren ve Eymen.

Gülümsedim. "Ya beni?"

"Seni de seviyoruz anne!"

"Bende sizi seviyorum. Her şeyden çok..."

Ve biz buyduk. Aldığımız onca yaraya rağmen bugün burada birbirimize sarılarak huzuru ve mutluluğu buluyorduk.

▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬

Affet Beni'nin 4. özel bölümünü yayımlamamın üzerinden iki ay geçmiş. Oysaki bölüm sonunda sizi çok fazla bekletmeyeceğimi söylemiştim ama bir türlü son bölümü yazamadım. Ta ki bugüne kadar. Uzun zamandan sonra SevBeni&AffetBeni klasörümü açtım ve  yeniden yazdım. Yazdıkça onları yazmayı ne kadar özlediğimi anladım. Çünkü onlar benim ilk göz ağrılarım ve her zaman benim için çok değerli olacaklar. 

Hepinize teker teker şimdiye kadar yanımda olduğunuz için teşekkür ediyorum. İyi-kötü birlikte önce Sev Beni'nin finalini verdik, şimdi de Affet Beni'ninkini veriyoruz. Umuyorum ki kitaplarım sizde bir yer etmiştir, size bir şeyler kazandırabilmişimdir. İkinci bir şans vermek gibi... 

Aras'ı, Azra'yı, Beste'yi, Enis'i, Berkay'ı, Doruk'u, Ceren'i, Savaş'ı, ufaklıkları unutmamanız dileğiyle... Kendinize iyi bakın! Kocaman kocaman öpücükler ve sevgilerimle...

-Gaye ÖZDEMİR

Continue Reading

You'll Also Like

3.5M 129K 72
Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum... "1 yıl, sadece 1 yıl sonra burdan herkesin seni bir ölü olarak...
742K 14.7K 21
༺༻ Bütün hakları saklıdır "Ben geldim" Gülümseyerek ve son harfi uzatarak kurduğum cümle ile o da gülümsedi. Sandalyesini biraz masadan geri çekti...
2.8M 81.8K 93
Aşk... Gurur... Her şey bir iddia ile başlasaydı... Sizce bu iki kelimeden kazanan hangisi olur? Hangisi daha yoğun yaşanır? Hangisi bizi daha ço...
596 297 30
Bizi yaşamadıklarımız değil yaşama ihtimalimiz varken yaşayamadıklarımız öldürdü.