SİYAH

By poncikss1234

5.4K 2.8K 5.2K

Bazı anlar vardır ki hiç ummadığınız zaman birisi gelir ve sizi sıkıştığınız durumdan kurtarır. Hayatım bird... More

1- Adım
2- Zaman
3- Oda
4- Bakış
5- Kırılmış Fayans
6- Anlaşma
7- Sarılma
8- Yıkıldım Yıkıldık
9- Sigara Dumanı
10- Balo
11- Puzzle
12- Kalp
13- Alışkanlık
14- Hediye
15- Gülüş
16- Yüzük
17- Kar Tanesi
18- Mektup
19- Eski Ev
20- Deniz
21- Küçük Civciv
22- Tenime Yazılmışsın
23- Hastane koridorları
24- Yıldızlar
25- Güven
26- Araba
27- Haykırış
28- salıncak öpücüğü
29- Liyza
30- Kedi
31- Boşluk
32- Fotoğraf Albümü
33- Ayrılık
34-Siyah Gül Demeti
35- Geçmişin İzleri
36- Papatyalı Dere
37- Evlilik Teklifi
38- Kalabalık Düşünceler
39- Şirket Ziyareti
40- Yangın
41- Öğrenmeye Başlamak
42- Kız Çocuğu
43- Siz Kimsiniz?
44- Siyah Defter
45- Elmas'ın Günlüğü
46- Mezarlık Ziyareti
47- Doktor Kontrolü
48- Okunan Günlükler

49- Nikah Tarihi

23 11 0
By poncikss1234

"Yapraklar dalından düşmemeli, çok mu geç anladın? Yaprak dalına küsmemeli."

"Yalnızlığın durumunda ne yaparsın?"

"Yalnızlık diye bir şey yok. Yalnızlık sadece kendince yazdığın bir oyundur."

Elmas Yakan Anlatımıyla;

Beni takip ettiğini söyleyen adamı bir daha bahçenin çevresinde görmemiştik. Görseydik eğer, Güray onu buraya gömer, öyle içini rahatlatırdı. Kıyafet konusunda da hâlâ onunla anlaşamamıştık. Kendisi oturup düşünse zaten benim bir suçumun olmadığını anlayacaktı. Düşünmesine de aslında gerek yoktu. Aramızdaki güvene kendisinin ilk başta güvenmesi gerekiyordu. Bu konuda onunla daha fazla konuşmak istemiyordum.

Şöminenin yan tarafında bulunan tekli koltukta, tek başıma otururken herkesin uyuduğunu düşündüm.

Sahi saat kaçtı? Neden zaman kavramlarının benim için bir önemi yoktu?

Zaman kavramını en son hastanede uyandığımda bırakmıştım. En son hastanede Güray ve Kağan'ın yanımda olduğunu gördüğümde, zaman benim için durmuştu. Bir daha da saate bakmamıştım.

Sahi zaman, iyileştirmek için mi vardır? Yoksa iyileşmek için mi? Bu soru size aynı gelse de aslında çok derin bir soruydu. Bu soruyu başkasına sorduğumuzda güler geçer hatta dalgaya bile alırdı.

Zamanla siz tek başınıza  iyileştiyseniz eğer,  bu sadece tek başına mücadele ettiğiniz zamanları  ifade eder. Eğer zaman, sizi iyileştirdiyse o zaman siz hiç tek başına kalmamışsınız, yanınızda hep birilerinin  rüzgarını almışsınız demektir.

Ben hep yalnızdım.  Bunu da hep kabullenmiştim. Bazı insanlar yalnızlığını kabul etmiyor,  hep bir bahane üretiyorlardı. Ben yalnız olduğumu her zaman kabul etmiştim.  Yalnızlık bazen güzel bir durum olsa da aslında neye göre yalnız olduğumuzu bilmek, daha da güzel bir durumdu. Yalnızlık durumları herkese göre farklıydı. Mesela, ailem vardı ama yalnızdım. Birkaç arkadaşım vardı ama yalnızdım. Evim vardı, evimde yalnızdım...
Şimdi ise yalnızlıktan çok, çoğulluğum vardı. Evim var, yalnız değilim, ailem var yalnız değilim. Yalnızlık sadece kendimize  koyduğumuz  bir isimdi. O yalnızlığı kesinlikle zaman geçtikçe kendi kendine  çözermişiz, ben bunu şimdiki ailem dediğim insanlar ile  anlamıştım. 

Parkelerin gıcırtı seslerinden anladığım kadarıyla, salona birisi geliyordu. Yukarı doğru baktığımda ise Güray, uykusundan yeni uyanmış, paytak adımlar ile merdivenlerden inmeye çalışıyordu. Ona kıkırdadım ve bakmaya devam ettim.

En sonki basamağı da indikten sonra yanıma doğru yürümeye başladı. Bana bakıp ikili koltuğu gösterdiğinde, oturduğum tekli koltuktan ayağa kalkıp hemen karşıda bulunan çiftli koltuğa geçtim.

Güray'ın oturduğunu gördüğümde ben de dizine doğru uzanıp, bacaklarımı koltuğun dışına verdim ve konuşmadan nefes alışverişlerimizin sesini duyduk.

Sabahki küçük tartışmamızdan dolayı, benimle konuşmayacağını düşünmüştüm lakin düşüncem beni yanıltmıştı.

"Neden ayaktasın? Herkes uyuyor, tek başına burada ne yapıyorsun?" Diyen Güray, elini yanağımda gezdiriyordu. "Uyku tutmadı, biraz kendimle vakit geçirmek istedim." Dediğimde ise bir şey demedi.

Dizinde uzandığım için benim de uykum yavaştan gelmeye başlamıştı. Güray'a baktığımda ise bana baktığımı gördüm. "Dünkü konuyu açmak istemiyorum." Dediğinde, ona gülümseyip dizinden başımı kaldırdım ve koltuktan doğruldum.  "Dünkü konu, benim için konu bile değil." Dediğimde "Öyle mi?" Dedi. Ben de ona bakıp "Öyle." Dedim ve dağılmış olan saçlarına elimi koyup karıştırdım. "Senin için konunun ne olmasını istiyorsun?" Dediğinde ise "Konunun büyüklüğü ya da uzunluğu benim için önemli değil. Konunun sonunda, konuyu tatlıya bağlıyorsak eğer, o zaman benim için önemli." Dediğimde, Güray bana bakıp kafasıyla onay verircesine salladı ve konuşmaya devam ettirdi. "Peki dünkü olay, senin için ne ifade ediyor?" Dediğinde ise biraz düşünmeye karar verdim. "Aslında olay benim için bir şey ifade etmekten çok, senin yaptığın davranışların konusu, benim için önemli. Dün o adamı dövmediğinde açıkçası şaşırmıştım. Normalde asla sabırlı birisi değilsin." Dediğimde "Hım." Dedi ve yanıma doğru kaydı. "Öyle mi düşünüyorsun?" Dediğinde ise kafamla onayladım ve ayağa kalktım. "Kıyafet konusuna da kesinlikle girmiyorum. Daha önce sana net bir şekilde defalarca kez ifade ettiğimi düşünüyorum." Dedim ve Güray'ın da ayağa kalmasını bekledim. Kıyafet konusunda bir şey demedi. O da bu konuyu düşünmüş olmalıydı.

Güray'ın da koltuktan kalktığını gördüğümde beraber merdivenlere doğru yürümeye başladık. Odasına geldiğimizde ise kapıyı sessizce açtım ve karanlık odaya giriş yaptım. Arkamdan gelen Güray'ı hissederken vakit kaybetmeden direkt yatağa girdim ve yorganı kendime çektim.

Güray da yatağa uzanıp yorganı üstüne çektiğinde sırtımı dönüp uyumaya çalıştım. Gözlerim kapanıyor, kapansa bile saniyeler içinde kendi kendine açılıyordu. Güray'a doğru döndüğümde uyumaya çalıştığını gördüm. Onu biraz inceledikten sonra ben de gözlerimi kapattım ve uyumaya çalıştım.

Sabah saat dokuz buçuk;

Dışarıdaki kuşların yüksek çıkan cıvıltı sesleri, sanki yanımdaymış gibi kulağıma geliyordu. Yatakta bir oraya bir buraya döndüğümde, elim Güray'ın karnına doğru çarpmıştı. Hızla kendimi doğrultup Güray'a baktığımda, uyanmış beni izlediğini gördüm.

"Neden ses çıkarmadın? Yanlışlıkla sana vurdum." Dediğimde ise "Hissetmedim ki." Dedi. Ona şaşkın bakışlarım ile bakıp tamamen yataktan kalktım ve banyoya doğru gitmek için odadan dışarıya çıktım. Banyoya girdiğimde elimi yüzümü yıkadım ve havlu ile yüzümü kurulayıp dışarı çıktım. Mutfağa geçtiğimde ise Ateş'in masada oturduğunu gördüm. "Günaydın." Dedikten sonra o da bana "Günaydın." Dedi ve tebessüm etti. "Abim uyandı mı?" Dediğinde ise ben bir şey demeye kalmadan Güray'ın "Günaydın Ateş." Dediğini duydum.

Ateş de Güray'a cevap verdikten sonra bugün kahvaltıyı her zaman gittiğimiz yerde yapacağımızı konuştuk ve herkesin uyanmasını bekledik. Teker teker herkes mutfağa toplandığında planı bizimkilere söyledik ve hazırlanmak için odalarımıza dağıldık.

Beriz'in kaldığı odadan sesler yükselmeye başladığında merak edip onun odasına doğru yürümeye başladım. Kapıya gelmeden hemen önce Kağan, kapıyı kapatmış odasına giriş yapmıştı. Beriz'in odasının önüne geldiğimde kapıyı tıklattım, "Gel." Sesini duydum ve kapıyı yarım açarak içeriye baktım. Beriz yatakta oturmuş, ellerini şakaklarına koymuş kendi kendine konuşuyordu. Kapıyı tamamen açıp içeriye girdim ve kapıyı kapatarak onun yanına vardım. Beriz'e baktığımda gözlerindeki hüznü net olarak gördüm ve ona bir şey demeden sarıldım. Sarılışıma karşılık verdi ve benden ayrıldı. Ona bakmaya devam ettikçe, ağlamamak için kendini sıktığını gördüm. Ona ne olduğunu sormadım, soramadım.

Göz yaşları akmaya başladığında sessiz durmaya devam ettim. 

"Kötü bir gün olmasın diye kendi kendime ilk uyandığımda hatırlatıyorum, güzel uyanmaya çalışıyorum. Sonra Kağan geliyor ve bana kötü bir gün yaşatıyor. Ben bu adamla ne yapacağım?" Diye sorduğunda ona baktım ve "Bugün neler oldu? Anlatmak istersen dinlerim." Dediğimde ise gözyaşlarını sildi ve bana tam döndü. Ona dikkatimi verdiğimde ise kapı tıklatıldı  ve içeriye Kağan girdi. Kağan'ın da moralinin bozuk olduğunu gördüğümde, oturduğum yerden kalkıp kapıya doğru ilerledim. Kağan'ın omzuna elimi koyup bana bakmasını sağladım ve göz kırparak Beriz'in odasından çıktım. Kendi odama geldiğim de yarım kalan hazırlanmamı tamamladım.

Salona geldiğimde Güray, Ateş ve Liyza'nın oturmuş sohbet ettiklerini gördüm. Onların yanına vardığımda Güray'ın yanına oturdum ve ben de sohbetlerine dahil oldum. Kağan'ın moralinin bozuk olma sebebi, telefonuna gelen bir mesajı, Beriz'in okuyup yanlış anlamasıydı. Bunu Ateş bize laf arası söylediğinde anlamıştım. Çözeceklerinden emindim. Bu yüzden onları kendi hallerine bıraktım ve başka bir konu hakkında konuşmaya başladım.

Beriz ve Kağan'ın yan yana bizim tarafıma doğru geldiklerini gördüğümüzde hepimiz oturduğumuz yerden kalkıp sıra sıra kapıya doğru yürümeye başladık. Herkes ayakkabılarını giyindikten sonra, Güray kapıyı kilitleyip anahtarı cebine koydu.

Arabanın oraya geldiğimizde, Kağan da evin arka tarafına yürüyüp kendi arabasını getirdiğinde açıkçası şaşırmıştım. Güray'a dönüp arabanın nereden geldiğini sorduğumda ise dün Rüzgar'ın buraya geldiğini söyledi. Anladım dercesine kafamla onaylayıp, Güray ile arabaya bindik. Güray arabayı çalıştırmadan bizimkileri kontrol etti ve birkaç dakika onları bekledi. Herkes arabalara yerleştikten sonra arabayı çalıştırdı ve yola çıktık.

Favori mekanımıza geldiğimizde arabaları arkalı önlü park edip herkes aşağıya indi ve  birbirini bekledi.

Ben Güray'ı beklerken, Ateş Liyza ile konuşuyor, Kağan ve Beriz ise hiçbir şey konuşmadan yan yana duruyorlardı. Hep beraber olduğumuz bir ortamda küslüğün olmaması gerekiyordu. "Sanki siz Güray ile küsken böyle mi düşünüyordun?" Dediğinde iç sesime hak verip sustum. Hepimiz mekanın kapısının önüne geldik ve birbirimizle sohbet ede ede mekana giriş yaptık. Pencere kenarında bulunan büyük bir masaya geçiş yaptığımızda yerlerimizi aldık ve konuşmaya devam ettik.

Garson elindeki menüleri masaya koyup "Hoş geldiniz." Dedikten sonra oradan ayrıldı. Herkes menüyü ortasına koyup kendi aralarında konuşup karar veriyorlardı. Tek tabak şeklinde değil de ortak tabak almak, bana göre daha mantıklı olduğundan bizimkilere bu fikrimi paylaştım. Onlar da bu fikrin mantıklı olduğunu söylediğinde yiyeceğimiz kahvaltılıkların hepsinin büyük bir tabakta alınmasına karar verdik ve Güray garsonu çağırıp siparişleri verdi. Garson Güray'ı onaylayıp tahmin ettiğim yere, mutfağa doğru yol aldı.

Mekanın kapısının karşısında oturduğum için kimlerin geldiğini görüyordum. Dünkü adam, arkadaşları ile kapıdan içeriye geçtiğinde hemen kafamı eğip bana bakmamasını sağladım. Adam bizim masanın yanından geçtiğinde kafamı kaldırdım, göz göze geldik ve tebessüm ederek hemen arkamızda duran masaya doğru yol aldı.

Güray bana doğru eğilip bakmaya başlarken gözlerimi gözlerine kitledim ve bakmaya başladım. Kafasını iki yana sallayıp tebessüm ettiğinde açıkçası şaşırmıştım. Bir şey dememesi, ona göre bir davranış değildi. Ben de ona tebessüm ettim ve elimi elinin üstüne koydum. Kağan ve Beriz'e doğru baktığımda konuştuklarını gördüm ve derin bir nefes aldım. Aralarının iyi olmasını her şeyden çok istiyordum. Onlar bu yolda devam etmesini canı gönülden istiyordum. Birbirleri için yaratılmışlardı.

Yavaş yavaş sipariş ettiğimiz kahvaltı tabakları masaya konulmaya başlandığında, elimi Güray'ın elinden çektim ve ters olan tabağımı çevirdim. Çatalı da ambalajından çıkarttıktan sonra önümde duran peynirden birkaç tane aldım ve tabağıma koydum. Güray dikkatle beni izlediğinde ona Ne oldu?" Diye sordum. "Koyduğun miktar çok az, biraz daha koymalısın." Dediğinde ise "Yeterli bu bana." Dedim ve yemeğe başladım. Güray da tabağına koyduktan sonra herkes sessizce önündeki tabağa yoğunlaştı. O sıra garson geldi, tepsiyi masaya koydu ve sıra sıra tabakları masaya yerleştirdi. Kağan, garsona teşekkür ettikten sonrada garson masadan ayrıldı.

Sessiz geçen kahvaltının  ardından Kağan ve Güray kasaya doğru yürümeye başladı. Beraber bir şeyler konuştuğunu yürürken görmüştüm. Hepsinin birbiri ile anlaşması çok güzeldi. Aralarındaki bağın ne kadar güçlü olduğunu, yüz metre öteden görebiliyordum.

Beriz ile Liyza oturduğu sandalyeden kalkıp yanıma doğru geldiklerinde, ben de oturduğum yerden kalkıp onların yanında durdum. Liyza kulağıma doğru eğildiğinde ben de kafamı onun yanına doğru uzattım. "Dün seni rahatsız eden adam, yan masada yemek yiyor. Gördün mü?" Dediğinde bir şey demeden kafamı sallayıp ona baktım ve tebessüm ettim. 

Güray, kapıdan bana el salladığında kapıyı gösterdim. Beriz ve Liyza ile yürümeye başladık. Ateş'i bekliyorduk. Ateş lavaboya gideceğini söylemiş, on beş dakika olmuştu.  Endişelenmeye başlarken, Güray telefonunu çıkartıp Ateş'i aradı. Çalıyordu. Birkaç çalıştan sonra telefon açıldığında Ateş'in "Geliyorum abi, dışarıya çıkın." Dediğinde ise kahkaha attım. Demekki Ateş, lavaboda çok uzun kalıyordu.  Benim kahkahamdan sonra beni rahatsız eden adam, bana doğru bakıp tebessüm ettiğinde göz devirdim. Ne bu samimiyet? Anlamış değildim.

Evin Bahçesi, saat on dokuz  yirmi;

Demlediğimiz çay olduğunda, hazırlamış olduğumuz bardaklara doldurduk ve Beriz, tepsiyi eline alarak bana kapıyı açmamı söyledi. Kapıyı açtıktan sonra ise teşekkür edip bahçeye doğru yürümeye başladı. Ben de kapıları kapattıktan sonra bahçe kapısından dışarıya çıktım ve masaya doğru yürümeye başladım. Çayları Beriz dağıttıktan sonra yerine oturmuş, ben de çayımı masadan alıp yerime oturmuştum. Ateş'in "Abi ne zaman nikah için gün alacaksınız?" Dediğinde birden sıcak basmıştı. Elimi yelpaze niyetine kullanıp yüzüme doğru salladığımda, Ateş bana bakıp kahkaha atmıştı. "Ee Elmas Kaya olmak için neyi bekliyorsun?" Dediğinde ise ona onay verdim. Güray'a dönüp baktığımda düşünceli olduğunu gördüm ve "Sen ne düşünüyorsun?"Dedim. Gözlerini masadan ağır ağır çekip bana baktığında "Hangi tarihte olsun?" Diye sorduğunda ise düşünmeye başladım. "Dokuz Eylül olsun." Dediğimde ise Güray "Neden dokuz Eylül?" Dedi.  Omuzlarımı kaldırıp bilmiyorum derecesinde dudaklarımı büktüğümde "Anlaşıldı, benim seçmem gerekiyor." Dedi.

Tarih için de tartışmak bana göre çok mantıksızdı.  Ortak bir tarih düşünmek gerekiyordu. Güray ile bizim hiç ortak bir  tarihimiz yoktu.

Güray bana bakıp "Ortak bir tarih bulamadım. Ortak bir tarihimiz yok. Senin dediğin gibi olsun, dokuz Eylül güzel bir tarih." Dediğinde onay verip derin bir nefes aldım.

Bir yola girmiştik. Bu yolun zorluklarını hepimiz tüm iliklerimize kadar yaşamıştık. Bu zorlukların ardından böyle güzel bir  plan yapmak, gerçekten başardığımız anlamına geliyordu. Biz başarmıştık. Güray ile ben bu zorlu yoldan çıkmayı başarmış, kendi ayaklarımızın üzerinde durup, birbirimize  destek vere vere  o engebeli yolları arkamızda bırakmıştık.

Elmas Kaya olmama sadece iki gün vardı. Bu iki gündeki heyecanım gerçekten çok özeldi. Şimdiden hazırlıklarımızı yapmamız gerekiyordu.  Güray'a dönüp "Şimdiden hazırlıklarımızı yapmamız gerekiyor, haberin olsun." Dediğimde ise kaşlarını çatmış "Ne hazırlığı? Zaten her şey hazır merak etme." Demişti.

Neyin hazır olduğunu bilmesem de zevkime göre yapacağından hiç şüphem yoktu.  Nikah masasına oturduğum  zaman ve sonrası için  yeni hayatımın ilk gününe hoş geldiniz diye bağıracaktım.  Bu düşüncelerimi bozan seslerin olduğu tarafa doğru baktım. Dünkü adam, arkadaşları ile birlikte bahçenin önünden geçiyordu. Bizim seslerimizi duyan adam, bizim bahçeye doğru bakı ve gözlerini kıstı. Bana bakmaya başladığında elini kaldırıp selam verdi ve dış bahçe kapısının önüne geldi. Güray hiddetle oturduğu sandalyeden kalktı. Bahçe kapısının önüne
Gitti. Ben de Güray'ın yanına vardım ve adama ters ters baktım.

Adam ile Güray konuşmaya başladığında, onları dinlemeye başladım. Aralarında daha önce ne vardı? Arkadaşlar mıydı? Diye düşünmeden duramadım. 

Adam, Güray'a baş selamı verip bana da tebessüm ettiğinde elimi sallayıp onu kovdum. Neden yaptığımı bilmiyordum, sadece o adamdan haz almıyordum.

"Daha önce bu adamla arkadaş mıydın?" Diye sorduğumda bana bakmadan "Hayır bu adamı tanımıyorum, daha önce tanısaydım sana böyle davranabilir miydi?" Dediğinde ona hak verdim.

Ona doğru dönüp "Tanrus'ta seni tanıyordu, bana aynı bu adam gibi davrandı." Dediğimde ise bana ağır ağır döndü ve "Bu konunun sonsuza kadar kapalı olduğunu düşünmüştüm." Dedi. Ben de ona "Evet zaten bu konu kapalıydı. Arkadaş olsanız da olmasanız da bir yerlerden cesaret alıyorlar." Dediğimde bir şey demeden yürümeye başladı. Ona alttan alttan "Artık gücünü kullanmanın vakti geldi, geçiyor." Demek istemiştim. Anladığından emin değildim. O yüzden fazla üstelemedim ve ben de yürümeye başladım.

Bahçenin içinden geçtiğimizde Kağan ve Beriz'in tartıştıklarını gördüm ve hızlı adımlar ile oraya doğru yürümeye başladım. Kendi yerime geçip oturdum ve onları sessizce dinlemeye başladım. Kağan, Beriz'e "O kadını çok fazla tanımıyorum, hem ben de bilmiyorum bana neden böyle mesajlar atıyor?" Dediğinde, Beriz "O zaman o kadında senin numaranın ne işi var?" Diye soruyu Kağan'a sordu.

Kağan bilmiyorum dercesine baktığında, Beriz "Ben anlayacağımı anladım Kağan." Dedi ve sandalyeden kalkıp kapıya doğru yürümeye başladı. Ben de Liyza'ya kaş göz yapıp kalkmasını bekledim. Liyza anlamış olacakki benimle birlikte Beriz'in peşinden geldi. Beriz'in odasının önüne geldiğimizde hıçkırık sesleri, dışarıya kadar geliyordu. Kapıyı tıklatmadan direkt içeriye girdik ve Beriz'in yanına oturduk. "Sakin ol ve bütün olayı baştan anlat." Dediğimde Beriz "Şimdi değil, Elmas." Dedi. Ona "Tamam." Dedikten sonra sessizleştik.

Beriz konuşmaya başladığında, bütün dikkatimizi ona verdik.

-Sabah, Kağan buraya beni uyandırmak için geldi. Ben de uyandım ve yataktan doğrulup ona günaydın dedim. O da bana karşılık verdi. Eli dikkatimi çekmişti. Elinde telefonu vardı. Normalde asla benim yanıma geldiğinde ya da benimle bir yere çıkacağı zaman yanında telefonu olmazdı. Siz de biliyorsunuz ki, Güray abimle konuşup gün ayarlıyor, o yüzden telefona ihtiyaç duymuyor. İçime dert oldu ve ona neden telefonunu benden gizliyorsun? Dedim. O da telefonuna bakıp "senden bir şey gizlemiyorum, nereden çıkarttın?"Dedi. Ben de elimle telefonunu bana vermesini istediğimde, birden yüzü düşse de bana uzattı. Daha sonra şifreyi sesli bir şekilde söyledi. Ben de şifreyi girdiğimde direkt mesajlara girdim ve kaydedilmemiş bir numaranın mesajlarda en üstte olduğunu gördüm. Ona tıkladım ve mesajları okumaya başladım. Mesajlarda Kağan'ı çok özlediğini, onunla buluşmak istediğini yazan bir sürü uzun uzun mesajlar vardı. Ben de telefonu ona verdim ve bir şey demeden banyoya girdim. Sessiz olduğum için Kağan, benim sinirlendiğimi anladı ve birkaç açıklama yaptı. O açıklamalar bana geçmedi. Ona da söyledim, beni anlayacağını, belki de yanlışlıkla yazdığını söyledi. Ben de inanmadım. Olay bu kızlar.

Liyza konuşmaya başladı.

-Belki de gerçekten başka bir kişiye yazacaktı. Kağan'ın numarasına denk geldi. Olamaz mı? İstersen Ateş'e söyleyeyim, numaranın kime ait olduğunu bulsun. Hem ben onu tembihlerim, Kağan'a bir şey demesin, sadece bizimle iletişimde olsun.

Liyza'nın dedikleri Beriz ve bana mantıklı gelmiş, Liyza'yı onaylamıştık. Liyza Beriz'e "Kendini daha fazla yıpratma, Kağan da çok üzgün. Bu küçük olaylar yüzünden ilişkinize zarar vermeyin." Dedi ve bana bakıp " Ben Ateş ile konuşmaya gidiyorum. Size de biraz sonra haber veririm." Dedi ve kapıya doğru yürümeye başladı. Kapıdan çıktığında Beriz ile baş başa kaldık.

Liyza'nın haklı olduğunu Beriz'e söylediğimde, o da haklılık payı vermiş, Kağan ile konuşmak istediğini söylemişti. Ben de onu biraz gazlayıp Kağan'ın yanına şutlamış, Güray'ın yanına gitmiştim. Güray mutfaktan salona geçerken  gördüğümde seke seke yanına varıp sarıldım. Güray sarılmama şaşırmış olacakki "Bir şey mi oldu? Neden aniden gelip sarıldın?" Dedi. Ben de gülüp "Artık böyle." Dedim ve sarılışımı sıklaştırdım.

Liyza'nın benim kapımın önünde dururken ben de onun omzuna dokunup bana bakmasını sağladım. O da kapıyı izin isteyerek açtığında, içeriye girip kapıyı kapattım. Beriz'e de haber vermemiz gerektiğini söylediğimde o da onay verdi ve ona mesaj atmam gerektiğini söyledi. Ben de arka cebimden telefonumu çıkardım ve kilidini açtım. Beriz'i WhatsApp'tan buldum ve odama gelmesi gerektiğini, Liyza'nın çağırdığını yazdım. Çift tık olduğunda, Liyza'ya söyledim ve yatağıma oturduk. "Olay ne?" Dediğimde ise "Numarayı Ateş araştırdı." Dediğinde onay verdim ve kapımın çaldığını duydum. "Gelebilirsin." Dediğimde ise kapı açıldı ve içeriye Beriz girdi. Beriz de yatağıma oturduğunda Liyza konuşmaya başladı.

-Ateş, numarayı Kağan'dan aldı ve araştırdı. Araştırması bittiğinde bahçeye beni çağırdı ve numaranın kimin olduğunu söyledi. Numara şirkette çalışan Kağan'ın eski sekreteri. Eski sekreteri, Ateş'e sorduğumda ise onun hakkında kötü konuştu. Aklının alamayacağı şeyler yapmış. Şirketi batırmak için sisteme her şeyi yanlış girmiş bu da yetmezmiş gibi, Kağan'ı suçlamış. Kağan'da o sekreteri attırınca aklı başına gelmiş gibi Kağan'a yazıp durmuş.

"Vay kadına bak sen." Diyen Beriz'e gülüp "Hemen Kağan'ın odasına git ve konuş. Yoksa geç olur, haberin olsun." Dediğimde, Beriz Liyza'ya teşekkür edip hemen odamdan çıktı. Liyza bana dönüp "Acaba Kağan'ın kapısını dinlesek mi? Tartışma durumunda araya gireriz." Dedi. Ben de ona uyup hemen odamdan çıktık ve Kağan'ın odasının kapısının önüne geldik. Kapıya kulaklarımı yasladığımızda konuşmaları duymaya başladık.

"Bunu bana açıkça deseydin, ben sana zaten hak verirdim." Diyen Beriz, Kağan'ın cevabını bekliyordu. Kağan "Bu konuyu seninle ayrıntılı konuşmak istedim, sen benden uzaklaştın. Ben de seni rahat bırakmak istedim." Dediğinde sesler kesildi. Galiba sarılıyorlardı.

Kapının önünden ayrıldığımızda Liyza "Ben odama geçiyorum, sana iyi geceler." Dediğinde ben de ona iyi geceler dedim ve Güray'ın odasının önüne yürümeye başladım.

Güray'ın kapısını çalmadan açtığımda, Güray masada oturmuş, evrak okuyordu.

"Tatile gelmişsin, hâlâ çalışıyorsun." Demek istesem de demedim. Göz ucuyla bana baktı ve evrakını okumaya devam etti. Ben de karşı tekli deri olan koltuğa oturup onu izlemeye başladım. "Beni izlemen bittiyse, birkaç dosya var. Sen de benim sekreterim olduğun için yardım etmen gerekiyor." Dedi. Ben onun ne zaman sekreteri olmuştum? Bilmemezliğe vurmaktan zarar gelmezdi.

"Ben senin ne zaman sekreterin oldum? Hiç de bana söylemedin, Güray Kaya." Dediğimde, Güray tebessüm edip "Şimdi söyledim. İşinin başına dön." Dedi ve okuyacağım evrakı bana uzattı.

Evrakları okuyup cevap verdim ve Güray ile fikir alışverişi yaptım. İşimiz bittikten sonra yatağa girdim ve Güray'ı bekledim.

Bugün benim için çok yorucuydu. Çok uykum vardı. Gözlerimi kapattığımda, Güray'ın da yatağa geçtiğini, yatağın sol tarafının çöktüğünden anlamıştım. Ona doğru dönüp sarıldım ve uyumaya başladım. O da bana sarıldığında " iyi geceler, Güray Kaya." Dedim. O da kıkırdadıktan sonra "İyi geceler, Elmas Kaya." Dedi ve sustuk.

"Kaya gibi arkamda  duran kadını, soyadımla şahlandırmak benim görevim."
"Güray Kaya"

Yakan'ı bir kenara bırakmadım, Kaya'yı da Yakan ile birleştirdim. "Elmas Yakan Kaya"

"Hüznünü gördüğüm kadını, bebek gibi sevdim."

"Kağan Dağ"

"Her koşulda yanımda Dağ gibi duran adam var."
"Beriz Tuna"

"Ateş gibiyim. Aa! Zaten ben Ateş'im."
"Ateş Kaya"

"Ailemin hepsi mi çatlak olur? Evet hepsi çatlak."
"Liyza Yamaç"

Merhaba arkadaşlar. Nasılsınız? Ben çok iyiyim. Dediğim gibi yavaş yavaş sonlara doğru geliyoruz. Siyah'ın ikincisinin tasladığını yaptım. Siyah bir bittikten sonra onu yayınlayacağım.

Sol yıldızı parlatmayı unutmayın🌟

Sizi seviyorum, iyi okumalar diliyorum.

Medya; Güray ile Elmas gibi düşünebilirsiniz 🧿✨

Continue Reading

You'll Also Like

1.6M 57.5K 56
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Lavinia: Sana vermem gereken bir ceza vardı. Defne: Tobe hasa Defne: Ben ned...
2.5M 79.1K 59
İtalyan bir mafya... Başka açıklamaya gerek var mı? Ters köşelere doyamayacağınız. Her an şaşırarak sürükleneceğiniz bir kitap hayal edin.. Sonra oku...
YUVA By _twclr

Teen Fiction

656K 32.8K 49
Amelya 20 yıl sonra aslında ailesinin gerçek olmadığını intikam için bebeklerin karıştırılmasına nasıl bir tepki verecek gelin hep birlikte okuyup öğ...
1.6M 52.6K 24
"Zorla evlendik farkındasın değil mi?" dedim dehşetle. Umursamadı ve gözlerimin en derine bakıp, belimde olan eli belimi okşamaya başladı. "Evet kar...