Kırmızı

By soul_suckers

5.5K 616 681

Bir adam celladına aşıktı. Bir kadın onu arayan divaneye aşıktı. Ve aşk, bu ikisine hayrandı. ××××××××××××... More

Benim Olmayana Aşığım
Ürpertici His
Kırmızı Gözlü Adam
Kerem
Bir Rüya Gibi
Gizli Diyarın Gizli Komşusu
Korku
Rüya
Mor Gözler
Yaşlı Misafir
Karanlığın Efendisi'nin Kalbi
Sen Nesin Böyle?
Tek Bir Damla Kanın
Temas
Uyanış
Gerçekler
Gerçekler 2
Hepsi Yalan
Sevgilim
Kıskançlık Ve Öfke
Git ARON
Kalp kırıklığı
Belki De Aşktan'dı
Peşindeler

Bırakma Beni

109 13 5
By soul_suckers


××××××××××××××××××××××××××××××××

Senin için senden vazgeçiyorum kadınım.

Aron


××××××××××××××××××××××××××××××××

                                  <  23 >

Aklımda büyük bir soru vardı. Beni durmadan yiyip bitiriyor ama ben bir türlü buna cevap veremiyordum. Aklım almıyordu yaşadıklarımı. Aklım almıyordu Arona kurduğum cümleleri. Neden böyle yap-

Onlar sana acımadı.

Evet, acımadı deme gereği duydum yine iç sesimi bölerek gelen sese. Artık alışmış, bu sesin nereden geldiğini bir türlü anlayamamaya başlamıştım.

Bakış açısı

Aron tahtında öylece oturmuş Mahber ve Keremin ona bakışını görmezden gelmeye çalışıyorken kalenin salon kapısı büyük bir gürültü ile açıldı ve telaşlı bir Sidelya belirdi. Aron, gördüğü yüz ile heyecanla doğrulurken onun Sidelya olduğunu anlayıp geriye yaslandı ne kadar sevdiğine benzeyen bu ruhu görmüş olduğundan dolayı oluşan  heyecan olsa da. "Majesteleri"

Tahtın önünde durdu ve selâm verdi. Kaşları çatıldı Aronun "Sidelya? Noldu?" Sidelyanın ismini duyan İris Aronun zihnine yavaşça izin isteyerek yerleşti. Aronun ruhu olmasına rağmen onu bırakıp gitmemişti İris, bedenini bırakıp gitmemişti.

"Veranın yanına gidemiyorum" İkili hızla doğrulurken Aron öylece dalgın dalgın izledi yeri. Biliyordu böyle olacağını, anlamıştı ama iş işten çoktan geçmişti. Bağlı gibi geliyordu elleri. "Güç tarafını seçti Sidelya. Elimizden bir şe-"

"Ne saçmalıyorsunuz siz?" Sidelya bir hışımla Arona bağırmaya başladı. İris korkuyla bedenin dışına çıkarak Sidelya'nın yanında belirdi. Farketti yanında duran ruhu ve ona baktı Sidelya. Anladı hatasını. "Ö-özür dilerim ama, ama Vera çaresiz durumda". Atmayan kalbi hüzünle tekledi Aronun. Bildiğini başkasından duymak yalnızca özlemini ve acısını artırmaya yetmişti. "Elimizden bir şey gelmez" dedi soğukkanlılıkla. Sidelya şaşkınlıkla onun cümlelerini dinlemiş ve Veradan vazgeçtiğini düşünmüştü ama gördüğü titreyen yumruk olmuş eller haykırdı ona tersini. Bir şey yapamıyordu Aron, elinden bir şey gelmiyor ve bu onu mahvediyordu. Görmezden gelemiyordu sevdiği kadını. "Bir şey yapamaz mıyız?" sevdiğine döndü Sidelya "İris, lütfen"


Aron, birbirlerine aşk ile bakan ruhlara bakarken tebessüm etti. Acı dolu bir tebessümdü bu. Kendi yüzünü ve Vera'nın yüzünü bu denli görmek onu az da olsa huzura erdirmişti. Farkındaydı hepsi bu acı dolu tebessümün altında yatan asıl dehşeti, biliyordu hepsi ama kralları gibi bağlıydı elleri.

"Tek kurtuluş Vera. Bizi yanına yaklaştırmıyor. Yanına gitmeye çalışsak bile kül oluruz, amacımız hepten çöpe gider. Yalnızca beklememiz lazım, umarım Vera her şeyin farkına varır" Dedi Mahber ve derin bir iç çekişle gözleri kızarmış olan kralına baktı.

Vera

Bir terslik vardı, hem de büyük bir terslik. O iki kişinin ardından etrafım garip tipli insanlarla dolmaya başlamıştı. Markete gitsem dahi peşimden ayrılmıyorlar sanki saklanabilirmiş gibi yüzlerini duvara dönüyorlardı. Adeta etrafım salaklarla dolup taşıyordu ve ben aralarında kafayı yemek üzereydim.

Yalnız hissediyordum kendimi. Ne Sidelya vardı yanımda ne de Murat. Aronun hayalini bazen kuruyor olsam da o ses buna asla izin vermiyordu. Asıl anlamam gereken şey oydu, o ses kime aitti.

İç çektim oturduğum koltukta. Anlamaya çalışmak için bir adım atmam lazımdı ve o da Aronun hayalinden geçiyordu. Düşündüm Aronu. Yüzünü, bakışlarını, ellerini, sesini, kok-

Onlar sana acımadı.

"Kimsin sen?" Bu sorumu beklemiyor olacak ki bir müddet ses gelmedi. Beni büyüsü altına almıştı, bunun farkındaydım ama kim olduğunu bilmiyordum.

Ben senim

Kaşlarım alayla havalanırken bu sesin sahibinin beni zerre tanımadığını anladım. Büyüsü sınırlı olmalıydı ki sadece beni etkisi altına almaya çalışıyordu Sidelya'yı benden uzaklaştırarak.

"Öyle mi? Sen bensin yani? O zaman söyle bakalım-" Aklıma gelen soru yüzümde ki tebessümü sildi. "Bu yaşıma kadar aradığım şey ne?"

Cevap yoktu. Saniyeler, dakikalar hatta saatler geçti. Cevabın gelmeyeceğini anlayıp kendime ve anneme yemek yapmış hatta ardından banyo dahi yapmıştım da o zaman gelmişti cevap. Saçımda olan ellerim duyduğum sesle anında vücuduma dolandı. Onun gördüğünü sanmıyordum, çünkü ruhum değildi.

Bu yaşına kadar aradığın şey kasanda sakladığın kolye

Kasada olan kolye hakkında nasıl bilgiye ulaştığını bilmemek sıktı canımı. Ellerim saçlarımdan düşmüş öylece dururlarken benden başka birinin daha hakkımda fikir sahibi olması içimde patlamaya hazır öfkeyi kaynatırken sular yüzümden akıp bedenime yayılıyordu ama ateşim geçmiyordu. Bedenim alev alev yanıyorken başımı geriye attım ve gözlerimi kapadım.

Dudaklarımda bir tebessüm oluşurken tekrar işittim sesini.

Ben senim, söylemiştim. Kanıtım da var.

Aklımdan geçeni bilmiyor olması bir gerçeği yüzüme vurdu. Artık duymuyordu beni. Hissediyordum, damarlarımda gezinen gücün o arzu dolu şehvetini biliyordum. Aklıma, zihnime ve mantığıma hücum eden o sıcaklık yüzümde ki tebessümü büyütürken dudaklarım benden bağımsız aralandı.

"Evet, haklısın-" gözlerim keskin bir şekilde açılıp duşakabinin buharlı yüzeyinde gözüken gözlerime kenetlenirken onun çığlığını işittim kulaklarımda. Gördüğüm gözlere şaşırma fırsatım dahi olmamıştı. Değişmişti gözlerimin rengi, bir tarafı siyah bir tarafı beyaz olması garipti ama şuan algılayamıyordum.

Siyah gözlerimin kenarlarında ki simsiyah damarlar yol almıştı yanağıma, bembeyaz gözlerim siyah gözlerim gibi göz bebeklerimi ortadan yok etmişti.

Duyuyordum onun çığlığını. Kendisini ben olarak tanıtan o ses acılar içindeydi. Yüzümden silinmeyen tebessüm ile suyu kapatarak vücuduma havluyu sarıp rahat bir tavırla odama ilerledim. Dudaklarımdan dökülen daha Önce duymadığım müziğin ritmi kulağıma hoş gelirken onun çığlığı adeta bir kuş ötüşü gibiydi. Giyindim hızla kıyafetlerimi ve odada bulunan aynaya ilerledim.

Gözlerim tekrar bir bakış attığım o an sağ elim benden bağımsız kalkmış ve hemen sağımda bulunan boşluğa gitmişti. Avucumun içine giren boyunla döndüm ona ve nihayet gördüm onu. "Demek o fare sensin" bedeninin her yeri yara bere ve yanık izi olmuş adama dikerken tüm bedenim ile ona döndüm ve onu büyük bir güçle ardında kalan duvara fırlattım.

Ses çıkmaması önemliydi benim için. Annemin sesi duyarak rahatsız olması isteyeceğim son şey bile değilken parmaklarımı şıklattım ve etrafımıza kalkan ördüm. Artık kaçacak yeri yoktu, anlamış gibi çığlıklar atmaya başlarken ona doğru adımladım. "Kes o sesini!" sustu ve gözlerime baktı. "Benim için savaşıyordunuz değil mi?" aklıma gelenler öfkemi daha çok artırırken avuçlarımın içinden siyah alevlerin yükseldiğini gördüm ve dibinde durarak diz çöktüm.

"Ö-öldürmeyin beni". "Nedenmiş o?". "B-ben-" cevapsız olmasına kahkaha atarken boynundan tutup ayaklandırdım onu. Sırtı duvara yaslanmış ve duvarın bir yerini çatlatmıştı, umursamadım. "Bana acı verdin!" dişlerim arasından tıslıyor onun boynunun avucumdan çıkan alevler ile yanmasını izliyordum.

"Canımı yaktın!". "Ö-özü-r-" cümlesini acıdan tamamlanamıyorken ondan duyduğum tek bir kelime anında elimi çekmeme neden oldu. "K-kralllık-"

"Neyden bahsediyorsun, anlat!" ağlaya ağlaya boynunu tuttu düştüğü yerde. Sinirden delirmek üzereydim. Dudaklarım arasından öfke ile bir bağırış çıktığı gibi saçlarım havalanmış ve o duvara çarpmıştı geriye oturduğu yerden giderek. "ANLAT DEDİM!"

"B-beni öl-öldürürse-seniz ü-ülke de y-yok o-olur" Bu duyduğum güzel haberle kaşlarım düz bir çizgi halini alırken sorumu sordum. "Ülken benden ne istiyor?"

"G-gücünüzü". "Bunun için mi beni büyülediniz?" yalnızca başını salladı ve beni çıldırttı. Derin bir nefesi zorla da olsa ciğerlerime çekerek alevle harmanlanmış elimi yavaşça yumruk yaptım. Artıyordu öfkem. Sevdiklerimden beni ayıran, bana acı çektiren bu milleti tümden yok etmek istiyordum.

" Ne zamandır beni istiyorlar?". "Asırlardır" tek kaşım havalandı ve önünde diz çöktüm. "O savaşta kimin yanında oldular?" tereddütle dursa da gözlerime bakması anında şakımasına neden oldu "Adaros'un" duyduğum isim nedensizce öfkemi daha çok harmanladı. O kişiyi yalnızca bir kere görmüş olsam dahi gücüm ondan nefret ediyor olacak ki adamın ensesinden sertçe tutarak bizi bir an da ormanın en derinliklerine götürdü.

Şaşıramadım, çünkü şaşırmama fırsat olmadan gücüm beni etkisi altına alarak adamı bir köşeye oyuncak gibi fırlatıp avuç içlerini açarak yerden yukarıya kaldırdı. Beraberinde kalkan toprak, toprakla beraber su ve yanlarında duran ateş gözlerimi büyütmeye yetmişken bedenimin yorgun düştüğünü hissediyordum. Ruhum sidelya'nın olmamasıyla yorgun hale gelmişken şimdi yaşadığım tüm bunlar başımı döndürmeye yetti.

Yerden yükselen tüm o her şeyle berber hayvanların sesleri ormanda duyuldu. Karıncanın sesini dahi duyuyorken bir kaç hayvan arkama geçti. Ellerim durdu ve dudaklarımdan garip cümleler döküldü. Ne dediğimi anlıyordum ama bu dili de ilk defa duyuyordum.

"Bahra bağüşla gat iyah sarrat etraha disvata kastas"
(Bana bahşedilen güç ile sizlere emrediyorum, o dünyayı yok edin!)

Cümlem bittiği gibi korkuyla kendimi hareket ettirmeye çalıştım. Bu yalnıştı ve ben yapmamam gereken bir şeyi yapmak üzereydim. Katil olucaktım, tüm o canlıların hakkına girecektim.

Dur, dur yapma!

Desemde beni dinlemedi gücüm. Sesimi duymuyor gibiydi. Haykırdım, bağırdım ama o beni umursamadı. Çaresizce öylece durmuş ne yapacağımı düşünürken ormanın derinliklerinde bir çift gözle göz göze geldim. Aron, onu görmemle bile kalbim yavaşladı yavaşça, aklıma ilişti her şey. Pişmanlığımı düşündüm.

"Yapma" dedi gücüm. Dinlemedim onu ve baktım o gözlere.

Katil olmayacağım. Masum insanların katili olmayacağım.

"Yapma Vera!" bağırıyordu bana ama onun gibi umursamadım. Bana verilen bu gücü kötü amellerimde kullanmak istemiyordum. Bu bir hediyeydi, lanet değildi ve anlamam gerekirdi.

Bu lanet değil. Bu bir armağan.

Tebessüm oluştu yüzümde. Yorgun ve bitkin bir haldeyken bedenimi kontrol eden gücüm yavaşça sakinleşmeye başladı.

"Ben bir hediye miyim?" şaşkın geliyordu sesi. Sanki bu cümlemi kimseden duymamış gibi mutlu olmuştu. Merhamet oluştu ona karşı yüreğimde.

Sen bana hediyesin.

"Ben sana verilen hediyeyim"

Bana bırak. Gücünü kötüye kullanma. Çocukları düşün, annelerini ve babalarını düşün. Onlara yazık değil mi?

Bedenime gerilmiş kaşlarım yavaşça havalanmıştı merhametle. Dudaklarım büzüldü eski halime tezat.. Aron ve dostlarım öylece durmuş bana bakarken fısıldadı gücüm bir çocuk gibi.

"Yazık, yazık"

Tebessüm ederek başımı salladım gücüme. Yan yana gibi duruyor olsak da o benden daha baskın geliyordu. Gücü büyüktü ama güç duygularımızın yanında bir hiç kalıyordu adeta .

Lütfen, her şey düzelecek söz veriyorum ama savaşla değil. Tüm bunlar savaşlar ile düzelmeyecek. Biz bunu düzeltemeyiz ama ilahi adalete bırakabiliriz, güven bana.

Kendimi bir odanın içinde gibi hissediyordum. Yanımda biri vardı ve o birisi gücümdü. Yüzünü göremiyor, bedenini seçemiyorken dumanımsıydı. Sağ elimi yavaşça sol eline doğru hareket ettirdim. Yüzümde ki tebessüm silinmiyor aksine daha çok büyüyorken elini avucumun içine aldım. Almamla karanlık oda aydınlığa ulaşırken onu gördüm, gücümü.

Gözlerim gördüğüm güzelliğim karşısına büyürken dudaklarım aralanmış ve onun up uzun saçlarına ve altın sarısı, zümrüt karışımı gözlerine takılı kalmıştım. Üzerinde adeta beyaz bir ışık varmış gibiydi, bembeyaz bir yapıda olan gücüm aynı bendi. Sidelya gibi o da bana benziyordu.

Üzerinde beyaz ve morumsu uzun bir elbise varken kollarının bilek kısmı yerlerde sürünüyordu. Buna rağmen ter temizdi. Bakışları keskin, kaşları benim gibi hilal ve sıktı. Merhametle dolu bakıyordu, hüzünlüydü bir yanı. İç çekerek bir adım attım ona. Bedeni ile bana dönmüş ona yaklaşmamı izliyordu.

İzir verir misin?

Neden böyle bir cümle kurdum bilmiyorum ama başı yavaşça eğilmiş ve kabul etmiş gibi bana doğru bir adım atmıştı . Aramızda kalan son adımı birbirimize bakarak atarken bedenlerimiz bir bütün oldu. İç içe giren bedenimizin ardından kendimi o yorgunluğun içinde biraz daha buldum. Ruhum bu gücü taşıyamıyor gibiydi.

Titriyordu ellerim ayaklarımla. Bacaklarım birbirine çarpıyorken gözlerimi araladım, araladığım gibi hala da bana şaşkınlıkla bakan Aronu gördüm. Kaşlarım yavaşça havalanmış ona öylece bakarken bir adım attı bana. Sanki kendi bedenime döndüğümü, güçle birleştiğimi anlamış gibiydi. Gözlerimi açtığım o an havada duran tüm her şey eski yerlerine dağıldı. Eski haline dönen dünyanın ardından başım dönüyorken dudaklarımdan dinmeyen dualar ile gözlerim kapandı. Bedenim geriye doğru düşmüş ama bir çift el düşmeme engel olmuş ve beni sarmalamıştı.

"Beni bırakma Vera"

Bölüm Sonu

Continue Reading

You'll Also Like

37.5K 1.6K 20
UYARI: Kitap içerisinde nude gönderme gibi olaylar var, etik kurallarınıza uymuyorsa okumanızı tavsiye etmem. Şahsıma edilen en ufak hakarette engell...
94.8K 731 42
gözyaşlarımı dinlemeden bir anda içime girdi dudağı dudağımda bir eli göğsümde diğer eli kadınlığımdaydı...
99.6K 5.4K 20
❝ Konserdeki Sevgilim: Mine, üç ay. Konserdeki Sevgilim: Sadece üç ay çıkıyormuş gibi davranacağız. Konserdeki Sevgilim: O kadar. Siz: Üç ayın sonun...
1.7M 75.1K 62
Aile problemleri yüzünden evden kaçmış ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, aynı zamanda sinir hastası olan Pare, ucuza gelsin diye ikinci el...