Bruce'tan
Banyoda ılık suyun altında öylece durdum. Başıma gelenler üzerine düşünüyordum ama düşündükçe daha baş edilmez hâle geliyordu. Sevilmek, gerçekten sevilmek için ne yapmam gerektiğini bilmiyordum ve asla öğrenemeyecektim sanırım. Tamamen umutsuzdum. Belki de artık pes etmeli ve yalnız bir adam olarak öleceğimi kabullenmem gerekiyordu.
Suyu kapatıp kabinden çıktım. Kıyafetlerim yatağımın üstündeydi. Bir havluyla saçlarımı kurutarak odama döndüm. Her odanın ayrı banyosunun olması bu evin en iyi özelliğiydi. Yoksa Claude ve tüm sevgilileriyle uğraşmak zorunda kalırdım.
Boxer'ımı giydiğim sırada kapı açıldı ve biri içeri daldı. Beni gördüğünde ikimiz de irkildik.
"Ne oluyor amına koyayım? Çıksana!"dedim kendime geldiğimde. Siyah, ikiye ayrılmış saçları ve yeşil gözleri tanıdık gelmemişti.
"Özür dilerim!" dedi. "Çıkamam. Arkamı döneyim, olur mu?"
"Pardon? Niye çıkamazsın?"dedim ve sweetshirtümü giydim. Sonra aklıma onun gay olabileceği geldi. "Arkanı dön."
"Pekâlâ." dedi ve kapıya doğru döndü. "Blake ben. Claude'un arkadaşıyım. Sen de Bruce olmalısın."
"Evet, benim."dedim. Doğru ya, daha az önce Claude'a Blake'in kim olduğunu sormuştum. "Ne oldu?"
Eşofmanımı da giyip saçımı taramak için banyoya gittim. Tarağı alıp döndüğümde yatağıma oturmuştu.
"Birinden saklanmam gerekti, uzun hikaye. Sonra anlatırım istersen."dedi. Garip bir havası vardı ama böyle hissetmemin sebebini anlamıyordum.
"Sevgilin mi? Ayrılmıştınız değil mi? Claude söylemişti."dedim hatırlayarak. "Üzgünüm."
"Johnny mutlu değildi. Ben de değildim."dedi ama düşünceliydi. "Ama toksik sayılmazdı ilişkimiz. Seviyordum."
"Ben de ayrıldım, sevgilimden. Gwen. Eski sevgilisine döndü." Tekrar üzülmeye başlamadan önce havluyu sandalyenin üstüne attım.
"Sevgililik belki de gereksizdir. Evlenmeyi düşünene kadar siktir edip kafana göre yaşamalısın."dedi biraz düşündükten sonra. "Ben öyle yapacağım, en iyisi bu."
"Hah, bu şerefsizce. Ben uzun ilişki insanıyım. Bağlanırım ve kolay kolay bırakamam."
"Faydasını gördün mü?"dedi gülümseyerek. Yeşil gözlerini benimkilere dikmişti. Bir an gerildiğimi hissettim.
"Bir sik gördüğüm yok."Dedim. Gülümsemesi büyüdü. "Neye gülüyorsun?"
"Hiç, sadece.. Boşver. Johnny gitmiştir, çıkabiliriz sanırım."Dedi ve kalkıp kapıya yürüdü. Ben de arkasından gittim. Hemen arkasındayken bir anda bana döndü. "Bence akşam içmeye gitmeliyiz. Bilirsin, ayrılıklara."
Yakınlığımızdan çekinerek hızlıca düşündüm. "Güzel fikir."dedim. Başıyla onaylayıp kapıyı açtı. Koridora çıktığımız anda aşağıda olanları fark edip merdivenleri koşarak indik. Axel, Claude'u duvara dayamış, öldürme niyetiyle boğmaya çalışıyordu. Tişörtünden tutup geriye çektim. Sendelediğinde şaşkındı. Gözleri öfkeyle yere düşen Claude'a kaydı. Claude baygındı. Onu arkaya ittirdiğimde Blake ona yumruk attı.
"Claude!"diyerek yanına koştum ama kötü durumdaydı. Boğazında şerefsiz piçin parmak izleri vardı. Kafasını dizime koyup uyandırmaya çalıştım, nabzı düşüktü. "Hey, uyan, Claude!"
O sırada Jeff hızlıca yanımıza geldi. Elindeki giymek için zaman harcamadığı sweatshirtü kenara attı. Claude sanki onu hissetmiş gibi kıpırdandı ve gözlerini açtı. Kesik kesik nefes alıyordu. Jeff onu tutup doğrulmasını sağladı.
"İyi misin? Çok üzgünüm. Nasılsın?"dedi Jeff. Endişesi sesinden belli oluyordu. Claude konuşamadı. Boğazına dokundu ve yüzünü buruşturdu.
"İyisin, Claude. Geçecek. Bu şerefsize haddini bildirelim." Ayağa kalktım ve Blake'in yere serdiği Axel'in yanında dikilip ne yapmamız gerektiğini düşündüm. "Onu öldürelim mi?"
"Ne?"dedi Blake şaşkınca. "Öldürmek mi?"
"Hmhm. Öldürelim gitsin."Dedim ama ne kadar ciddi olduğumu bilmiyordum. Öncekinde isteğimle yapmamıştım, sadece Claude için yapmak zorundaydım.
"Bunu yapabileceğini hiç sanmıyorum."dedi neredeyse gülerek. Şu an gergin olması gerekmez miydi?
"Sen yap."dedim.
"Daha iyi bir fikrim var. Onu kurtlara verelim ki elimizde bir koz olsun."
Claude öksürdü. "Evet,"dedi. "Bruce, önceki için çok üzgünüm ve tekrarı olmasını istemiyorum."
"Önemli değil."dedim. "Sen iyi misin?"
"Bu ilk değildi."dedi. Jeff ona sarıldığında kafasını sevgilisinin omzuna koydu. Jeff olmasa asla toparlanamayacağını biliyordum.
"Benimle gelmek ister misin?" Blake'in sorusuyla kendime geldim. Ona döndüm, anlamamıştım. "Bu baygın adamı tek başıma taşıyamam. Hem sonra da beraber takılırız. Konuştuğumuz gibi."
Bir an ne diyeceğimi bilemedim. Sanırım benimle flört ediyordu ama ben erkeklere ilgi duymuyordum ki. Duyuyor muydum? Hayır.
"Bilmiyorum, biraz yorgunum."dedim emin olamayarak. Ben gay değilim, diye düşündüm. Gözlerini devirip bana yaklaştı ve kısık sesle konuştu.
"Sana yürümüyorum. Sadece takılalım. Eski sevgililerimize içelim."
"Hey, öyle düşünmemiştim zaten."dedim hızlıca. Alaycı bir ifadeyle güldü. "Takılalım, tamam."
"Tamam."
Claude kendine geldiğinde Axel'i güzelce bağlayıp arabaya bindirdik. Kendimi vahşi hissediyordum ama umursamadım. Blake'le birlikte onu daha önce yolundan geçmediğim kurtalara götürmek için arabadaydım. Garip ortamı dağıtmak için Blake'le aramdaki şeyleri de umursamama kararı almıştım. Belli ki iyi bir sevgili değildim. Neden daha kötüsü olmayayım ki? Sadece kafama göre hareket edecektim. Birkaç flört sorun değildi. Ama bunun Blake'i ilgilendiren bir tarafı da yoktu tabii.
"Umarım Johnny ile karşılaşmam."Dedi. Gözünü yoldan ayırmamıştı. Siyah saçları alnına düşüyordu.
"Kötü mü bitti?"
"Evet."
Axel arkada kıpırdanıp iniltiye benzer sesler çıkarıyordu. Ona karşı içimde bir gram bile acıma yoktu.
"Önceki diye bahsettiğiniz neydi?"diye sordu birkaç dakika sonra. Biraz düşündüm ve Hektor'u hatırladım.
"Barda biri Claude'u öldürmeye çalışıyordu. Onu bıçakladım, öldü."
Şaşırdı. "Seni hafife almışım."dedi gülümseyerek.
"Alma derim."
"Ne dersen o."
Sonunda garip bir yerde durduk. Blake inip yaşlı bir adamla konuştu, sonra iki iri adam gelip Axel'i aldı. Blake arabaya gelirken arkadan biri ona seslendi. Genç, sarışın çocuğu gördüğümde onun Johnny olduğunu tahmin ettim. Blake ensesini kaşıyarak onun yanına gitti. Ne konuştuklarını duymuyordum ama Johnny sinirli görünüyordu. Blake elini çocuğun koluna koyduğunda ittirdi. Blake çocuğa yaklaştı, sanırım özür falan diliyordu. Johnny ondan uzaklaştığında hızlıca arabaya gelip bindi ve anında çalıştırdı.
"Ne oldu?"diye sordum.
"Johnny'i de sikeyim, boktan sevgisini de."Dedi bana bakmadan. Arabayı hızlı kullanıyordu. "Ne yapabilirim ben? Daha kendisinden emin bile değil. Korkağın teki. Yöneliminden utanan korkağın teki!"
"Sakinleş, Blake."dedim. "Olabilir. Senin kadar rahat davranamaması onun hatası değil."
"Anlamıyorsun. Beni sevmiyor. Sadece zevki için benimle."
Johnny'i tanımadığım için sessiz kaldım. Blake birkaç dakika sonra hızı normale düşürdü. Ceketinin cebinden sigara paketini çıkardı ama tek eliyle içinden almayı beceremedi. Paketi elinden alıp bir tane çıkardım.
"Çakmak nerede?"diye sordum.
Cebinden çıkarıp verdi. Sigarayı yakıp ona uzattım.
"Sen de al."dedi. "Nereye gidiyoruz?"
Paketi elimde çevirerek düşündüm. "Sarhoş olmakta kararlı mısın?"
"Belli ettiğimi sanıyordum. Yakınlarda bildiğim bir bar var."
"Gidelim o zaman."dedim. "İkimiz de içersek nasıl döneceğiz?"
"Merak etme. Ben bir şeyler düşünürüm."
Bu alışık olmadığım yanıt karşısında apaçık şaşırdım. Claude'la olan arkadaşlığımda veya ilişkilerimde bir şeyleri düşünmek ve ayarlamak hep benim görevimdi. Ya da ben bir şekilde üstlenmiştim. İlk defa bir şey yapmama gerek olmaması karşısında garip bir rahatlık hissettim.
"Gerçek anlamda tanıştığımız gün yaptıklarımız biraz saçma sanki."dedim sessizliği bölerek.
"Hayır, çok daha saçmalarını yaşadım ve şu an arkadaşım yok. Yani sana ihtiyacım var demek bu."
"Pekâlâ. İyi geldi." Paketten bir sigara çıkarıp cebindeki çakmağı aldım. Temasım karşısında belli etmemeye çalışarak gülümsedi.