Dynamite Plans

131 16 0
                                    

Çardağa oturduk. Will ve Gerald da sürüsü olan alfa kurtlardandı. Troy ile yakın arkadaşlardı. Troy ve Will karşıya, Gerald da sandalyeye karşıya oturunca ben de Johnny ve Blake'in arasına oturdum. Blake bankın ucuna oturuyordu ama Johnny bacaklarını açmış rahatça oturuyordu ve aralarında sıkışıyordum. Öne çıkıp masaya yaklaştım.

"Hızlı olmalıyız çünkü pek zamanımız olduğunu sanmıyorum."dedim üç adama bakarak.

"Haklısın evlat,"dedi Gerald. "Yarın gece saldırmak istiyorum. Yarın gece. Hemen."

"Aceleci olma Gery."dedi Troy. "Disiplini iyice kurduğumuz zaman saldıracağız. Kaç güvenilir adamın var Will?"

"8."dedi Will. Çok konuşkan biri değildi.

"Bende 6."dedi Gerald. "Troy'da 10. Etti 24."

"Bu kadar adam yetecek mi?" Dedi Johnny. Endişeli falan değil, gevşek bir tavırla söylemişti bunu.

"Bu kadar adamla ağızlarına edeceğiz, Troy'un tembel oğlu."dedi Gerald.

"Kızma, Gery amca, elbette edeceğiz."dedi Johnny.  Gerald ona bir bakış attı.

"Onları etkileyerek birkaç adamı içeri sokabilirim."dedi Blake. "Aklınızda ne olduğunu söyleyin."

"Dinamitle binayı patlatacağız."dedi Troy kararlılıkla. "Gündüz vakti."

"Olmaz."dedim düşünmeden. Blake dirseğiyle karnıma vurdu.

"Aklı karışık."dedi benim devam etmeme izin vermeden. "Birazdan döneriz."

Ayağa kalkıp başıyla dışarıyı işaret etti ve ben de peşinden gittim. Çardaktan 3 metre kadar uzaklaşınca durdu.

"Ne olmaz?"dedi katı bir sesle.

"Victor ölemez."dedim. "Niye konuşmama izin vermiyorsun?"

"Üzgünüm ama birini seçmen gerek. Victor mu Jeff mi?" Sesinde hiç anlayış yoktu. Konuşmaya değmeyeceğini anladığımdan arkamı döndüm ama kolumdan tuttu.

"Ne istiyorsun?"

"Sen ne istiyorsun asıl? Herkesi  kurtaramazsın."

Bunu zaten biliyordum. Victor benim yüzümden ölecekti. Ya da Jeff. Jeff'e bunu asla yapmazdım ama Victor... yapabileceğim bir şey olsaydı mutlaka yapardım.

"Ağlıyor musun?"diye sordu yaklaşarak.

"Hayır."dedim. Sadece gözlerim dolmuştu. Yüzümü ondan çevirdim ve Johnny ile göz göze geldik. Beni gördüğünde birden ifadesi değişti. Sanırım üzülmem bile büyük olaydı.

"Özür dilerim."dedi Blake.

"Ağladığım falan yok. Kolumu bırak. Dönelim."

"Bana bak. Claude, özür dilerim."

Kolumu çekip çardağa yürüdüm. Çaktırmamaya çalışarak elimin tersiyle gözlerimi sildim. Üzgün olmaktan çok öfkeliydim. Herkese öfkeliydim. Haksız olsam da bunu değiştiremedim.

Çardağa çıkıp kenarda olan Johnny'e kaymasını söyledim. Garipseyerek kaydı ve yerine oturdum. Ortada sıkışmak istememiştim.

"Bir planımız var."dedi Troy. "Sürüyü disipline sokmak için gidiyoruz. Geldiğimizde konuşacağız ve yarın uygulayacağız. Gidelim beyler."

Troy, Gerald ve Will çardaktan çıkıp kamyonetlwrine binerken Blake geldi ve Johnny sanki o oturmasın diye kenara kaydı. Blake ters ters bakarak karşıya geçti.

"Ne oldu?"diye sordu.

"Akşam öğreneceğiz."dedi Johnny.

"İyi."

"Uzun süredir uğramıyordun."dedi Johnny, Blake'e. Blake pas vermeyince bana döndü. "Uzundiş sürüsünü yok ettik. Paul'u öldüren bendim."

"Ben de neden tekrar peşime düşmediklerini merak ediyordum."dedim. "Sevindim."

"Seni kötü yaralamış. Nasıl iyileştin?"

"Vampir kanıyla."dedim çekinmeden.

"Sana kan mı verdiler, sen mi aldın?"

"Onlar vermiştir."dedi Blake. "Claude'a düşkündürler."

"Yardım sadece."dedim. Blake neden bir anda cephe almıştı ki?

"Güzel yardımmış."dedi Blake. "Çok güzel."

O günü düşünmek acı vericiydi. Nerede olduğumuzu hatırlamıyordum ama Victor'ın dudakları benimkilerdeyken Jeff'in bizi görmesinin onu ne kadar yaraladığını o söyleyene kadar düşünememiştim. Barın önünde o ikisini gördüğümde müdahale etmekten alamamıştım kendimi. Ama Jeff benim gibi değildi. Acısını dışa vurmazdı.

Farkında olmadan masaya koyduğum ellerimin üstüne bir el konunca kendime geldim. Blake bana bakıyordu ve masadaki elimi ellerinin arasına aldı.

"Onu kurtaracağız, Claude. Lütfen daha fazla üzülme."

"Bir dakika!" Dedi Johnny birden. "Onlar sevgili mi? Sizin aranızda..."

"Büyük bir aptalsın, Jony."dedi Blake. "Ve sırası değil."

"Tamam, pardon. Ne bileyim, yanında kim olsa ona asılıyor gibisin, kalbime edip duruyorsun."

"Kalbine mi?"dedi Blake şaşkınca. "Hadi canım, ciddi mi?"

Johnny'nin yüzü kıpkırmızı kesildi. "Beynime. Beynime diyecektim."

Blake elini çekip yüksek sesle güldü. "Ben de bu salak neden garip garip davranıyor diyorum. Bana aşıkmış!"

"Kapa çeneni! Beyinsiz ibne. Herkes duysun mu istiyorsun?"dedi Johnny ona uzanıp omzuna vurarak.

"Tamam tamam."dedi Blake. "Sonra konuşalım bunu."

Ne kadar eğlendiği gözlerinden belliydi. Umarım ben de yarın böyle mutlu olacaktım.

Yarım saat sonra planlarının detaylarını da halleden Troy, Gerald, Will üçlüsü geldi.

"Dinleyin."dedi Troy. "Öğle vakti 15 kurt binaya dinamit yerleştirecek. 2 saat sonra siz üçünüz binaya girip arkadaşınızı kurtaracaksınız. Sizden 20 dakika sonra dinamitler patlayacak. 20 dakikanız olacak. Fazla değil. Yapabilir misiniz?"

"Niye ben de gitmek zorundayım?"dedi Johnny.

"Sürüden değil misin? Seni seçtim."dedi babası.

"Güzel seçim. Birbirimizi korumaz mıyız, Jony?"dedi Blake sırıtarak. Johnny ters ters baktı.

Planda kafama yatmayan şeyler vardı ve gergindim. Çok yüzeysel gelmişti. Bu "Jeff'i alıp çıkacağız''la aynı şeydi. Umarım her şey anlattıkları kadar kolay olurdu.

MEDYUM | bxbWhere stories live. Discover now