lie next to me

29 0 0
                                    

Jeff'ten,

Bruce o kadar sinirliydi ki kendimi bırakıp onu sakinleştirmek zorunda kalmıştım. Arabayı çok hızlı kullanıyordu.

"Kaç dakika geçti? Kafayı yemek üzereyim."

"Axel ne alaka?"dedim tedirgince. "Onu kurtlara vermek aptallıktı. Bizim hatamız."

"Tabii ki bizim hatamız!"

Yutkundum. Sesi o kadar kötüydü ki şu ana kadar ne hâle geldiğini tahmin edemiyordum. Gözlerimin dolmasını engelleyemedim. Claude kaybetmek istemediğim tek kişiydi. O varken başka kimseye ihtiyacım yoktu. Ama giderse benim için de her şey biterdi.

"Hey, Jeff, iyi olacak."dedi Bruce beni fark edince. "Sonunda.. nerede?"

Zar zor bulduğumuz alanda Claude'un arabasını hemen fark ettim. Yaklaşınca hemen arabadan indim. Karanlıkta onu bulmak zordu ve gözlerim deli gibi onu arıyordu. Bruce bir yere koştuğunda hemen arkasından gittim. Claude yerde yatıyordu. Her yeri kan içindeydi. Korkuyla yanına çömeldim. Kulağımı burnuna dayayıp nefesini kontrol ettim. O kadar zayıftı ki..

"Hastaneye gidelim."dedim. "Bruce, hızlı olmalıyız."

Elimi hafifçe sevgilimin bembeyaz kesilmiş yüzünde gezdirdim. Yüzüne düşmüş uzun sarı saçlarını geriye attım. Onu böyle görmek çok ezici bir histi.

"Neredeler? Johnny!"diye bağırdı Bruce. Gidip kapıya tekme attı ama etrafta kimse yoktu.

"Bruce! Önce Claude'a bakmalıyız!"dedim.

Claude gözünü çok az açtı. Yanında olduğumu bilmesini isteyerek ona gülümsemeye çalıştım.

"Gelmişsin."dedi.

"Evet, geldim. İyi olacaksın, tamam mı?"

"İyiyim."dedi ama inandırıcı değildi. Gözyaşım yanağına düştüğünde hızlıca sildim.

"Seni seviyorum."dedim ve dudaklarını öpmek için yaklaştım.

"Hayır."dediğinde durdum.

"Neden?"

"Yapamam."

Anlamayarak çekildim. Bruce da geldiğinde onu olabildiğince yavaş kaldırdık. Arka koltuğa yatırdık. Rahat olmayacağını bildiğimden Bruce'tan önce ben şoför koltuğuna geçtim.

"Nasıl buldunuz?"diye sordu Claude. Sesi kısıktı ama anlaşılırdı.

"Blake bara gelip kontrol etmemizi söyledi. Kendisi gelemedi çünkü Johnny'e olan öfkesi ağır bastı. Yerini bulurum demişti. Belki bulmuştur."dedi Bruce. İkisinin konuşması o kadar öfke doluydu ki Blake, Johnny'i bulduğu anda öldürecekmiş gibiydi.

"Bulamaz."dedi Claude. "Johnny.."devam etmediğinde dönüp iyi mi diye baktım. Gözlerinin dolu olduğunu ve dikiz aynasından onun da bana baktığını gördüm. "Seni seviyorum Jeff."

Bir sorun vardı ama sorgulamadım. Onu öpmeme izin vermemişti ve şimdi beni sevdiğini söylüyordu. En azından iyi, diye düşündüm.

,

Hastaneye geldiğimizde Claude'u bir sedyeye alıp götürmüşlerdi. Birkaç saat oturup dalgınca bekledik. Neler olduğunu çok merak ediyordum. Axel nasıl serbest kalmıştı? Johnny neden Claude'dan nefret ediyordu?

"Johnny, Blake'in eski sevgilisi olduğuna göre... Johnny, Claude'dan neden nefret etsin?"dedi Bruce da sesli düşünerek. O böyle söylediğinde mantıklı gelmişti.

"Blake ve Claude arasında bir şey olduğunu düşündü."dedim. Bu kötü hissettirmişti.

"Çok saçma."dedi Bruce. "Claude'un gözü kimseyi görmüyor, senden başka."

Bundan emin değildim ve içten içe çok rahatsız oluyordum. Daha fazla düşünemeden kapı açıldı ve doktor dışarı çıktı. Hemen ayağa kalktık.

"Hasta şu an iyi. Çok yorgun ama herhangi bir risk yok. Kaburgalarında iki çatlak var, dinlenmesi gerekiyor. Çok yormamak kaydıyla görebilirsiniz."

Kibarlık yapmayı umursamadan hemen odaya girdim. Claude kafasında kare bir bandaj, burnunda bant ve ışıkta netleşen tüm morluklarıyla yatıyordu.

"Hey, nasıl hissediyorsun?"dedim bir koltuğu yatağa yaklaştırıp oturarak. Bruce da içeri girmiş, kapıya yaslanmıştı.

"Çok beceriksizim."dedi. Aklım gittikçe karışıyordu.

"Şimdi bunları düşünme." Elimi serum takılı elinin altına koyup tuttum.

"Johnny hem beni öldürmek istedi hem de kurtardı. Blake'e ulaşabilir misin? Boşuna uğraşmasın. Bu arada, telefonu kayıp."

"Nasıl bu kadar eminsin?"dedi Bruce.

"Johnny ve Axel.. gitti. Bir daha onu göremeyeceğimi söyledi. Ne yaşadım bilmiyorum, çok karmaşık."

Bruce başını salladı. "Yorulmamaya çalış, ben halledeceğim. Sakın kalkma ve o piçler hakkında endişelenme."dedi ve dışarı çıktı.

Konuşmak istediğinden emin olmadığımdan sessiz kaldım. Çok yorucu bir günün ardından bu kadar olay beni fazla yormuştu. Claude ise ruhsal olarak yorulmamı sağlıyordu.

"Jeff,"dedi tatlı sesiyle. "Eve gidebilirsin, dinlenirsin. Ben iyiyim."

"Hayır, gidemem. Seninle kalacağım."dedim. Ondan her ayrılmama başına bir şey geliyordu. Risk alamazdım.

"Uykun var ama."dedi. Bu durumdayken bile beni düşünmesi çok tatlıydı. Ona kızgın kalamıyordum. "Yanıma yat."

"Olmaz, bir yerini acıtabilirim. Sen uyu, sabah konuşuruz."dedim. Olanları çok merak ediyordum ama uzun uzun konuşmadan önce dinlenmeliydi.

"Yanıma gel."dedi uzatarak. "Öpmek ve sarılmak istiyorum."

Daha fazla ısrar etmeden kenara yattım. Ona dönüktüm. Değmemeye çalışıyordum ama bana yaklaşmaya çalışırken canı yanınca ben ona yaklaştım. Gülümsedi. Elimi beline koydum. Gözlerini kapattığında üstüne eğilip dudaklarını nazikçe öpmeye başladım. Karşılık vermesi beni rahatlatmıştı.

Kapı açıldığında geri çekilecektim ama Claude öpmeye devam edince bırakmadım. Kapı birkaç saniye içinde tekrar kapandı. Sonra mecburen çekildim. Nefesini bu kadar uzun tutması zararlı olabilirdi.

"Hemen iyileşmek istiyorum."dedi. "En son ne zaman yattık? Çok zaman geçti."

"En fazla bir gün."diye düzelttim. "Ve sen 3 hafta dinlenmek zorundasın."

Çocuk gibi gözlerini büyüttü. "3 hafta mı? 3 hafta dayanamam. Of! Bir çözüm bul."

Güldüm. "Bulurum." Boynundan yumuşakça öpüp tekrar yattım. "Uyu hadi."

"Cidden, 3 hafta çok fazla. Neyse ki işten ayrılmışım. Nasıl geçti günün barda?"

"Güzel."dedim. Klaus ve diğerleri iyi insanlardı. Anlaşabilmiştik. "Keşke yanımda olsaydın."

Öksürdüğünde ikimiz de daha fazla konuşamayacağını anladık. İyi bile dayanmıştı. Kafamı onunkine dayayıp kokusunu içime çektim. Elini kaldırıp belindeki elimin üstüne koydu. Artık uyuyabilirim, diye düşündüm. Güvendeydi, yanındaydım. Başka ne isteyebilirdim ki?

MEDYUM | bxbWo Geschichten leben. Entdecke jetzt