Uncle and Niece

370 38 15
                                    

Cuma günü sabah vardiyamı tamamlayıp hızlıca eve gittim. Toplamda 8 saatlik araba yolculuğu ve evdeki eşyaları toplamak için sadece pazar akşamına kadar vaktim vardı. Pazar gecesi partide olmalıydım, onur konuğu olarak.

İri poşetler, bulabildiğim birkaç karton kutu ve giysi çantamla arabaya bindim. Bu yolculuğun bana iyi geleceğini düşünüyor, umuyordum. Victor, Jeff, Daniel, kurtlar, vampirler, Carlos. Kafam dopdoluydu ve kendime ayıracak zamana ihtiyacım vardı. Hiç tanımadığım amcamın eşyalarını toplarken biraz geleceğimi düşünecektim. 

Kasabadan çıktığımda radyoyu açtım. Bilmediğim şarkılar çalıyordu. Güzel olup olmadıklarını anlamak için onlara birer dakika veriyordum. Sevdiklerimi daha sonra da dinlemek için aklıma not ediyordum. Güzel saatlerdi.  

Aradığım evi sonunda bulduğumda beni keyifsiz bir sürpriz bekliyordu. Mahalleli olduğunu tahmin ettiğim bir grup insan toplanmış, ellerindeki iri pankartları sallayıp bir şeyi protesto ediyorlardı. Arabadan inip evin bahçesindeki kalabalığa yaklaştım. 30'larında bir adamın kolunu tutup dikkatini çekmeyi başardım.

"Özür dilerim, tam olarak neyi protesto ediyorsunuz?" diye sordum yüksek sesle. İnsanlar yuhalamaya devam ediyordu. 

"Frank Cariner'ı!" dedi adam şevkle. "Uyuşturucuyla zehirliyordu herkesi! Hem de en kötüsüyle; vampir kanıyla!"

"Vampir kanı mı?" Amcamın hayatına dair hiçbir fikrim yoktu ve beni bu kadar şaşırtacağını düşünmezdim.

"Evine gelen her cins vampirle yatar, karşılığında da kanlarını alıp satardı. Yanında yeğeni de vardı. O da değişikti. Bir ay önce gitmişti buradan. Frank hem ibne hem de şerefsizin biriydi. 28 yaşında geberip gitti de kurtulduk." dedi adam ve diğerlerine katıldı.

İçimde tanımadığım amcama karşı bir koruma duygusu oluşmuştu. Ölüp gittiyse bu lanet şov da neyin nesiydi? İnsanların arasından geçip karşılarındaki bahçe sandalyesinin üstüne çıktım.

"Hey! Beni dinleyin bir saniye!" diye bağırdım. İnsanlar onları destekleyen bir konuşma yapacağımı sanarak sustular. "Hemen burayı terk etmezseniz polisi çağıracağım!"

"Onu mu koruyorsun?"diye bağırdı biri. "Bu çocuk Frank'i koruyor millet!"

İnsanların yüzündeki tiksinme ve öfkeyi gördüğümde linç edileceğimden korktum. "Hayır, hayır! Ölüye saygı sadece, bilirsiniz, hepimiz öleceğiz. Kim bu durum başına gelsin ister? Lütfen bahçeyi boşaltabilir miyiz? Onun yakınıyım ve evle ilgilenmem gerek!"

İnsanlar sonunda bana hak vermiş göründü ve bahçeyi terk etmeye başladılar. Ben de rahatlayarak sandalyeden indim. Çok aptalca görünmüş olmalıydı. 

"Hey, onları kandırabildin ama biz yemeyiz bu numaraları." dedi bahçede kalan 2 genç erkekten biri. Diğeri de onu destekler gibi yanına kollarını bağladı. 

"Heyecan arıyor olabilirsiniz arkadaşlar, ama gerçekten zamanım kısıtlı." dedim onları umursamayarak. Benden 5-6 yaş küçüklerdi, onlara ayıracak vaktim olsaydı bile bunu yapmazdım. Kapıya gidip yolda uğrayıp aldığım anahtarla açtım.  

"Baksana, Jack. Bizi takmadı." dedi az önce de konuşan çocuk. "Ona gösterelim."

Onlara dönüp bıkkın bakışlar attım. Onlar durmak istemiyordu, ikisi birden üstüme yürüdü ve Jack'in cebinden ufak bir bıçak çıkardığını gördüm. Bu beni sinirlendirdi. Kapıyı üstlerine kapatmayı düşündüm ama Jack üstüme  atladı. Dengemi kaybettim ve Jack'le evin içine devrildim. Neyse ki bıçağı tutan elini yakalamayı başarmıştım. O elini havada tutmaya çabalarken diğer çocuk da işe karıştı. İkisinden de kurtulmak için hamle yaptığımda işler ters gitti ve bıçak diğer çocuğa saplandı. Acı bir çığlık attığında Jack de beni bıraktı.

"James!" diye bağırdı Jack ve elindeki kanlı bıçağı fırlattı. "James'i bıçakladın!"

Sinirimi bastırmaya çalışarak James'in yarasına baktım. Çok derine girmemişti bıçak ve tehlikeli görünmüyordu. 

"Lanet olsun, gerçekten aptalsınız. Arabaya bin," dedim Jack'e. "Hastaneye gidiyoruz."

10 dakika içinde hastaneye gelmiştik. James yarası sarılmış halde odadan çıktığında eve dönmek için sabırsızlanıyordum. Hemen arabaya gitmek için hareketlendim ama polisler önümü kesti. Şaşkınca çocuklara baktığımda ikisi de sırıtıyordu. "Aptal kimmiş bakalım?"diye seslendi James. İkisi de ne kadar korktuklarını unutmuş, sanki bu bana oynadıkları bir oyunmuş gibi neşeliydi. Ben ise gerçekten tezgaha getirilmiş gibi hissediyordum. İçten içe öfkeden köpürerek polislerle beraber karakola gittim. İfademi aldıklarında her şeyi detaylıca anlattım. Polislerin de Jack ve James'in haylazlıklarını bildiklerini sezdim ama o gece beni gözaltında tutmaya karar verdiler. O kadar sinirlenmiştim ki buradan çıkıp doğruca eve gideceğime dair söz verdim kendime. Frank'in evi bekleyebilirdi elbette. Hem oradaki adam yeğeniyle yaşadığını söylemişti, o gelip istediklerini alsa daha doğru olurdu. Belki de ona ulaşmalıydım.

MEDYUM | bxbOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz