Kapının deli gibi çalmasıyla uyandım. Jeff ve Bruce hâlâ uyuyordu. Aralarından kalkıp hızlıca bir şort buldum ve kapıya koştum. Sabahın erken saatleriydi, kimin geldiği hakkında bir fikrim yoktu.
Delikten bakmak için zaman harcamadan açtım kapıyı. Johnny bir anda beni içeri ittirdi. Arkasındaki Blake onu tutmaya çalıştı ama Johnny çok sinirliydi.
"Johnny dur!"
"Neredesin lan?"diye bağırdı Johnny üzerime gelerek.
"Bekle! Ne oluyor?"dedim şaşkınca.
"Olan şu, senin vampirleri ve bizi hiç siklememen!"
"Bir sakin olur musun? Anlamıyorum!"dedim ondan birkaç adım uzaklaşarak. Çaresizce Blake'e baktım. Johnny'i kolundan tuttu.
"Dün niye gelmedin? Plan yapmamız gerekiyor, anladın mı şimdi? Senin yüzünden hazırlıksız yakalanacağız!"
"Bana bağırmayı kes."dedim. "Dün gelemezdim çünkü bir şeyler oldu. Keyfimden değil yani."
Blake'in anında düşüncelerime daldığını hissettim. "Siktir."dedi sadece.
"Ne?"dedi Johnny sonunda bağırmadan. "Anlat."
"Senin derdin ne benimle?"diye çıkıştım. "Hep böyle kaba mısın?"
Sinirle soluduğunu gördüm ama umursamadan yanlarından geçip kapıyı kapattım. Hava soğuktu ve ben hazırlıksızdım.
"Sana karşı kibar olmak zor sadece."dedi. Blake'i benden kıskandığını biliyordum, bu yüzden benden nefret ediyordu. Blake'in bir anda gözleri açıldı.
"Düşüncelerimden uzaklaşır mısın Blake?"Dedim hızlıca. Çapkın gülümsemesiyle göz kırptı.
"Tabii ki."dedi. "Karnındaki yara da dün mü oldu?"
Belki de tişört giymeliydim. "Evet, çok hoş değil mi?"
"Mükemmel görünüyor." dedi yarayı incelerken. "Johnny, sakinleştin mi?"
"Sakinim ben."dedi sinirli sesiyle. "Dün ne oldu?"
"Otursanıza,"dedim. "Şekil değiştiricilerle bir sorunumuz vardı, medyum olduğumu anlayana kadar uğraştılar."
"Nasıl kurtuldun?"diye sordu Blake. Victor, diye düşündüğümde gözleri kısıldı. "Keşke o da ölse."
"Ölseydi şu an burada olamazdım."dedim.
"Elbette olurdun, seni bulurdum."
"Bakın, daha fazla dayanamayacağım buna. Blake, biliyor musun, belki de ayrılmalıyız."
Johnny ayağa kalktığında Blake de kalktı. "Ayrılmak mı?"dedi ama şaşırmamıştı.
"Aynen öyle. Ayrılalım."
"İyi de neden?"diye sordu Blake. Neden herkes ayrılıyordu?
"O zaman aptal Claude'a daha rahat yürüyebilirsin."
"Aptal mı? Beni karıştırma Johnny."dedim. Bana o kadar kötü davranmamış olsaydı sevgilim olduğunu ve onu çok sevdiğimi söyleyerek ayrılmalarına engel olurdum.
"Johnny, gerçekten ayrılmak mı istiyorsun? Claude'a yürümediğim hâlde?"
Blake'in düşüncelerine zar zor girebildiğimde üzgün olmadığını gördüm. Johnny'i o kadar çok sevmiyordu belli ki.
"Evet."dedi Johnny. "Bitti."
Johnny evden hızlıca çıkıp gittiğinde Blake tekrar oturdu.
"Niye onu durdurmadın?"diye sordum. Benim için bile çok ani olmuştu.
"Birbirimize göre değiliz."dedi. "Çok kıskanç ama onu anlıyorum. Sorun onda değil, ben ilişki adamı değilim."
"Anladım."dedim. "Seviyor muydun peki?"
"Evet. Seviyordum. Hâlâ seviyorum ama onu kendimle yormayacağım."
Bunu nasıl yaptığını merak ettim. Ben Jeff'ten asla ayrılamazdım. İnsanların nasıl ayrılıp hayatlarına normal şekilde devam ettiklerini anlamıyordum.
"Jeff'e olan aşkın beni öldürecek."dedi gülerek. "İnsanlar ayrılır ve hayatlarına bakar, bu kadar. Çok gizemli değil."
"Blake, sadece sana söylediklerimle yetinebilir misin? Çık zihnimden."
"Peki, kızma. Ayrıldık ama.. Johnny iyi olur değil mi?"
"Olur sanırım. Troy'a gittiğimde beni öldürmeyi planlayacak. Bana yeni bir düşman bıraktığın için teşekkürler."
"Merak etme, Johnny iyi biri."dedi gülerek.
Üşüyerek ayağa kalktım. "Kahvaltı için kal, tamam mı? Ben üstüme bir şey giyeceğim."
"Tamam."dedi. "Sorun olmaz değil mi?"
"Jeff seni öldürmez."dedim.
Yukarı çıkıp odaya gittim. İkisi hâlâ uyuyordu ve aralarından çekilmemle yaklaşmışlardı. Neredeyse dip dibelerdi!
"Hey, çocuklar!"dedim hemen yanlarına giderek. "Uyanın. Kahvaltı zamanı!"
Jeff kıpırdandı. "Erken değil mi?"dedi uykulu uykulu. Sonra kolunu Bruce'un üstüne koydu. Hemen kolunu çektim.
"Ben buradayım!"
Jeff'in gözleri açıldı. "Özür dilerim!"Dedi uzaklaşarak.
"İyi uyuyabildin mi?"diye sordum ve dolaptan iki sweatshirt çıkarıp birini ona verdim.
Gülümseyerek oturdu. "Uyudum, daha sık yapmalıyız."
"Öyle mi?"
"Hmhm."
Kafasını kaldırıp üzerine eğilerek öptüm. Belime sarılıp çektiğinde yatağa düştük. Dudağını bırakıp boynunu öptüm. Sanırım biraz sertti, inledi. Daha fazlasını istediğimi fark ettim ama şu an uygun bir zaman değildi.
"Kalkalım, Blake aşağıda."Dedim.
"Blake mi? Neden?"
"Kurt sevgilisiyle geldiler, dün yanlarına gitmediğim için sinirliydi. Sonra ayrıldılar."
"Onlar da mı ayrıldı?"Dedi. "İki kişiyi teselli etmemiz gerek."
"Sanmıyorum. Blake iyi ama Bruce..."
Bruce gözlerini açıp bize baktı. "Bruce iyi."dedi. "Blake siyah saçlı olan mıydı?"
"Evet o,"dedim ve Jeff'in üstünden kalktım. "Niye sordun? Artık biseksüel falan mısın?"
"Ne alakası var, soramaz mıyım?"dedi terslenerek. "Ben gidiyorum. Kahvaltı hazır olsun indiğimde."
"En kötü ev arkadaşı sensin!"diye seslendim arkasından.
Odadan çıkıp kendi odasına gittiğini gördüm. Jeff de giyinirken odadan çıkıp aşağı indim. Blake telefonuna bakıyordu. Dolabı açıp kahvaltılık neler olduğuna baktım. Bulduklarımı masaya çıkardım. Sonunda düzgün bir yemek yiyecektik.
Kapı çaldığında Blake'in yaptığı kahve için fincan çıkarıyordum. "Sen aç istersen, Johnny'dir."dedim ona.
"Hayır, sen aç."dedi. "Ben de üst kata çıkayım, gitti dersin. Hâlâ burada olduğumu görürse iyi olmaz."
"Çığlıklarımı duyarsan beni kurtarmak zorunda olduğunu unutma."dedim ve o çıkarken kapıya gittim. Açtığımda şaşırmaya fırsat dahi bulamadan Axel'in yumruğuyla geriye sendeledim. Tişörtümün yakasına yapışıp ayağıyla kapıyı itip kapattı. Gözleri korkutucu ve kararlı bakıyordu. Saçları dağılmıştı, gece uyumadığı belliydi.
"Neden peşimi bırakmıyorsun?"dedim sinirle. "Kardeşin ölmek istedi, keyfimizden öldürmedik."
"Kes sesini medyum. Ben seni öldürmek istiyorum ve öldüreceğim. Tam şu anda, tamam mı? Hazır mısın?"
Konuşmasından ve kırmızı gözlerinden bir şeylerin anormal olduğunu fark ettim. Sarhoş gibiydi ama daha ağır, muhtemelen uyuşturucu kullanmıştı. Çok güçlüydü ama bir gayretle onu itebildim. Ama hemen yaklaştı ve sırtımı duvara çarpacağım şekilde benden birkaç kat daha hızlı itti. Sonra da parmakları boynuma dolandı. Onu durdurmak için resmen çırpınıyordum. Diğerlerine seslenmek istedim ama nefessiz kalmıştım.
"Çok mutluyum."dedi. "Elimde ölüyorsun."