Deliler Ağlamaz KİTAP OLUYOR

De ilmelistan

4.8M 511K 109K

"Soyun!" dedi ve dudaklarındaki o histerik, şeytani gülümseme yeniden kendisini gösterdi. "Bunu yapamam." de... Mai multe

❦ BİRÇOK KÖTÜ ALIŞKANLIĞIM VARDIR... /BÖLÜM ●1●
❦ KENDİMİ BİR KAFESE HAPSETTİM /BÖLÜM ●2●
❦ ŞEYTANDAN NASİBİNİ ALMAK ADINA /BÖLÜM ●3●
❦ BAŞKALARINA ODAKLANMAN GEREK /BÖLÜM ●4●
❦ BUNU SEN SEÇTİN /BÖLÜM ●5●
❦ BENİM KARIM /BÖLÜM ●6●
❦ ŞAH MAT /BÖLÜM ●7●
❦ TİŞÖRTÜNÜ ÇIKART /BÖLÜM ●8●
❦ MUTLU YILLAR /BÖLÜM ●9●
❦ MASAJ YAPMANI İSTİYORUM /BÖLÜM ●10●
❦ BORNOZ /BÖLÜM ●11●
❦ GÖKYÜZÜNÜN İLACI /BÖLÜM ●12●
❦ BENİM İZNİM OLMADAN /BÖLÜM ●13●
❦ AVLUDA BİR AĞAÇ /BÖLÜM ●14●
❦ OYUNBAZ /BÖLÜM ●15●
❦ SOĞUK DUŞ /BÖLÜM ●16●
❦ YENİ BİR DİLEK /BÖLÜM ●17●
❦ SENDE BEN /BÖLÜM ●18●
❦ KAPALI DÜNYALAR SENFONİSİ /BÖLÜM ●19●
❦ TOPRAĞA DÜŞEN İLK YAPRAK /BÖLÜM ●20●
❦ SÜKÛNETİN AMANSIZ ÇAĞRISI /BÖLÜM ●21●
❦ KIZGIN KÖMÜRLER ALTINDA /BÖLÜM ●22●
❦ SERSERİ ADAMLAR APTAL KIZLARI SEVMEZ /BÖLÜM ●23●
❦ YERE DÜŞEN AĞLAMAZ /BÖLÜM ●24●
❦ GÖRÜNEN DAĞIN ARDINDAKİ DÜNYA /BÖLÜM ●25●
❦ DERİMİN ALTINDAKİ KARINCALAR /BÖLÜM ●26●
❦ YATAK ODASI / BÖLÜM ●27●
❦ ŞEHVETİN SICAK KOLLARI +18 / BÖLÜM ●28●
❦ SU YOLU / BÖLÜM ●30●
❦ KULÜPTEKİ STRİPTİZCİLERİM / BÖLÜM ●31●
❦ 6 MİLYON TL / BÖLÜM ●32●
❦ SOĞUK KALPLER YARALAR / BÖLÜM ●33●
❦ SENİ KİRLETEBİLİRİM / BÖLÜM ●34●
❦ PART 1 / BÖLÜM ●35●
❦ PART 2 / SARIMSAKSIZ OLSUN / BÖLÜM ●35●
❦ DİLRUBA' NIN YÜZÜĞÜ / BÖLÜM ●36●
❦ NEREDEYDİN SEN? / BÖLÜM ●37●
❦ MASA LAMBASI / BÖLÜM ●38●
❦ ONUN KIRDIĞIM KANATLARI VAR / BÖLÜM ●39●
❦ SAKLI KALAN / BÖLÜM ●40●
❦ ONUN YAZDIĞI HİKAYELER / BÖLÜM ●41●
❦ ONUN ELLERİNDEKİ GÖZYAŞLARIM / BÖLÜM ●42●
❦ BENİM KANATLARIM / BÖLÜM ●43●
❦ ZİHNİMDEKİ TANIDIK PİYES / BÖLÜM ●44●
❦ KARMA ACIMAYI SEVMEZ / BÖLÜM ●45●
❦ ÇALINAN PANDORA KUTUSU / BÖLÜM ●46●
❦ BENİ TEMİZLER MİSİN? / BÖLÜM ●47●
❦ ONUN GÖZLERİNDEKİ IŞIK / BÖLÜM ●48●
❦ GERÇEKLERİN YILDIZ TOPU / BÖLÜM ●49●
❦ ÇAMURA BATAN TOPUKLULAR / BÖLÜM ●50●
BİR ANI
❦ KÜTÜPHANE DUVARLARI ARDINDA / BÖLÜM ●51●
❦ MASANIN ALTINDAN / BÖLÜM ●52●
❦ BÖLÜM ●53●
Hellö
❦ BÖLÜM ●54●
Deliler Ağlamaz Kitap Oluyor
YAZARLARA YARDIM
İzole ve Yeni İngilizce Serüvenim
DUYURU

❦ NEDENİ BİLİNMEYEN SORUNLAR / BÖLÜM ●29●

40.2K 7.4K 1.4K
De ilmelistan

Hellö 💦


Gerilmiştim. Bedenimdeki her sinir gerilmiş ve ardından rahatlamanın verdiği zaferle kutsanıyor gibiydi. Parmaklarımı ucuna kadar uyulmuştum ama sanki bedenime yeni bir kan takviyesi yapılmış gibi canlı ama yorgun hissediyordum. Gözlerim kapanmış, onun sıcak, ter ve kendi kokusunun karıştığı o bedenine başımı gömmeyi amaç edinmişim. Hayır, pişman mıyım orasını bilmiyorum ama şu an, beni bırakmadığı o süre zarfında kollarına uyumaya ihtiyacım var. Çıplak olan bedenimden utanmadan, onun kim olduğunu düşünmeden, kollarını bana sardığında kafamda soru işaretleri kalmadan, az önce yaşadığımız birlikteliğinin yorgunluğunu kollarında sefaya ulaştırmaya ihtiyacım var.

Öyle de oldu. Uykuya dalmam o kadar kısa sürdü ki düşünmeye vaktim bile olmadı. Yorgun düşmüş, bitkinliğim ise beni selamlarken garip rüyalar ile baş başa kalmıştım. Uyandığımda ise onun kalktığını ve üzerine kıyafetini giydiğini gördüm. Saçı başı, yataktan yeni çıktığı için dağınıktı. Her zamankinden daha dağınık olsa da bu onun yüzüne yakışlacak kadar cüretkardı. Çekik gözlerinin arasından beni kontrol ederken uyanmış olduğumu fark etmesi ile bir an duraksadı.

"İyi misin?" dedi ama sesindeki meraklı ton, istemsiz uyku sersemi bir halde şaşırmama neden oldu. Hoş, bu adamla ne zaman konuşsam bir şekilde şaşırıyordum ya orası ayrı.

"Evet. Geldik mi?" diye sordum çünkü uçağın yukarıda süzülürken çıkardığı motorların sesini almıyordum. Dümdüz, sanki park eden bir arabada yatıyormuş gibiydim.

"Evet. Kızı getiriyorlar şimdi." dediğinde başımı onaylar anlamda sallayıp yerimde doğruldum ve sırtımı yatağın başlığına yasladım. Onu hazırlanırken izliyor olduğumu fark etmemle ürperirken yavaşça çarşafı üzerime çekerek bedenimi örtmeye çalıştım. Tanrım! Onunla yine birlikte olmuştum ve ben bunu yaparken öyle çok zevk almıştım ki sonrasında düşüneceklerimi önemsemeyecek kadar kendimi kaybetmiştim.

"Senin için burada yeni kıyafetler aldırdım. Bekle. Getireceğim." dediğinde şaşkınlıkla düşüncelerimden sıyrılıp ona dönmüştüm. Bunu nasıl akıl etmişti ki?

"Tamam." demekle yetinirken kapıyı açtı ve bir an duraksayıp bana döndü. Çekik gözlerinin arasındaki yeşiller, öyle güzel parıldıyordu ki istemsiz kasıklarımdaki sancıya karşılık bacaklarımı birbirlerine bastırma ihtiyacı ile karşı karşıya kaldım.

"Kapıyı kimseye açma." dedi ve beni yavaşça süzdükten sonra sanki söylediklerinden tatmin olmamış gibi devam etti.

"Hatta ben şimdi kapıyı kapatınca arkadan kilitle." dedi. Anlamaz bir şekilde ona baktım. Hayır, uçakta kim içeri girmeye çalışabilirdi ki? Yine de onu sinirlendirmek istemiyordum. Çarşaftan çıplak bacaklarımı çıkarıp yere bastığımda hiçbir yerimin açılmaması için girdiğim çabayla önümü gerdanıma kadar kapattım. Arkamı nasıl görmüyor düşüncesiyle çarşafa takmamaya çalışarak önüne kadar geldim. O ise ayakta dikilirken bana öyle bir baktı ki, sanki bir yerimi açıkta bırakmış gibi hissettim.

Çekik gözlerinin arasına sığdırdığı onca anlam ile kendimi sınarken kapıyı tutup yavaşça kapatmak için bir hamlede bulundum ama o bir adım geri çekilmek yerine dudaklarına yerleşen kıvrıma karşılık bana öyle güzel baktı ki olduğum yerde kala kaldım. Göğüs kafesimdeki her kemiğimin yer değiştirdiğine yemin edebilirdim ama bu fiziksel bir acı yerine tuhaf bir elektrik akımı gibi hissettiriyordu.

Uzandı. Ben daha ne olduğunu kavrayamazken elini belime etirdi. İnce çarşafın üzerinden hissettiğim sıcacık eli belimi kavrarken beni kendisine çekmek yerine kendisi bana doğru bir adım atıp yüzünü yüzüme doğru eğdi ve nefesimi tutmama neden olacak kadar güzel baktı gözlerime.

"Sen şimdi hiçbir şey olmamış gibi kendini örtmeye çalışıyorsun ya..." dedi ve elin yavaşça hareket ettirip arkaya doğru yol almasına neden oldu ve çarşafın bittiği o yolda çıplak sırtıma elini yerleştirip aşağıdan yukarı doğru omuriliğimde bir yol izledi ve ben o an, olduğum yerde kala kaldım çünkü izlediği yolda oluşan elektrik akımı, bedenimi öyle bir kapladı ki, uzuvlarıma kadar ürpermiş, şaşkınlıktan olduğum yerde kocaman olmuş gözlerimle gözlerine baka kalmıştım. O ise, bende bıraktığı hareketin etkisinden haberdar bir şekilde gülümsedi.

"Arkadan bana verdiğin manzaranın beni bu odaya yeniden kapatmaya ittiğini bilmen gerek." dedi ve ben anlamaz bir şekilde kaşlarımı çatarken o benim anlamaz halime cevap vermek istercesine arkamı işaret etti.

Dönüp omuzumun üzerinden baktığımdaysa aynalar olduğum yerde kala kalmama neden oldu çünkü arkamı nasıl görmüyor diye önemsemediğim o çarşaf, herhangi bir yerimi kaptmayacak kadar cüretkar bir şekilde açıktı.

Telaşla arkamı kapatmak için kolumu kaldırmamla göğüslerimden aşağı düşen çarşaf ise beni daha da telaşlandırmış, olayın şokuyla beni olduğum yere mıhlamıştı.

O an, bedenime anında yayılan soğukluk, onun bana sarılan kolları ile dengelenirken bedenimi hızlı bir şekilde geriye itekledi ve ayağıyla kapıyı ardından kapatırken yine odada baş başa kalmamıza neden oldu.

Ben nasıl mı duruyordum? Karşısında çırılçıplak bir şekilde kollarının arasında, her şeyimi sunarcasına öylece bekliyordum.

Siktir!

Geriye kaçsam, çarşaf ayağının altında eziliyordu ve kapının diğer tarafına sıkışmıştı. Kaçmazsam da bedenimin çıplaklığı ve onun giyinikliği arasındaki barınan utançla bütün gün kırmızı bir şekilde dolanabilme kabiliyetine sahiptim ve kahretsin ki buradan daha Türkiye'ye dönecektik.

Sikerler!

Derin bir nefes alıp verdim. Hızlıca düşünmeye ihtiyacım vardı ama ben, sadece ellerimle göğüslerimi kapatmaya çalışırken arkamdaki ayna, ona istediği manzarayı verecek kadar aşikardı.

"Dua et içeride kimse yoktu." demesi ile birlikte bana kollarını hala sarmaya devam ederken gözlerimin içerisine uzun uzun baktı. Ne diyeceğimi bilmeyen halimin farkındaydı. "Kimsenin katili olmak istemem." dediğinde bedenime yayılan kıvılcım ile ne yapacağımı şaşırmıştım.

"Sen zaten katil değil misin?" dediğimde ise dudaklarımdan çıkan sözlerin gerçekliği ile ürperirken onun kollarının arasında olmanın verdiği hayretle ürperiyordum. O ise hafiften kaşlarını çattıktan hemen sonra gülümsemişti. Tehlikeli bir gülümseme miydi yoksa gelişi güzel mi o an kestiremeyecek kadar kafamın dağıldığının farkındaydım.

"Seni hala öldürmediğime göre değilim sanıyorum." dediğinde bu sefer de farklı bir konu ile karşı karşıya kalmıştım.

"Ama o günkü adam?" dediğimde ise anlamaz bir şekilde gözlerinin içerisine bakıyordum. İnanıyordum ki o günkü adamdan sonrasında bana sunduğu iki seçenek, hayatımı değiştirmeye neden olmuşken şimdi bana o kişiyi öldürmediğini söyleyemezdi.

"Tuvalette gördüğün adamdan mı bahsediyorsun?" dedi ve dikkatle gözlerimin içerisine baktıktan hemen sonra başını iki yana salladı.

"İnsanları dövüyor olmam, onları öldüreceğim anlamına gelmez güzelim."

"Ama... Sen bu yüzden beni kaçırmadın mı zaten?" dediğimde gözlerindeki donuklaşan harelerle baş başa kalmıştım.

Kondurmadığım, adını koyamadığım birçok duygu ile karşı karşıyaydım ona bakarken. Ellerim ve kollarım, aramızda sıkıştığı o süre zarfı ,içerisinde sanki çıplak olan tek bedenim değildi, ruhumu da o an gafil avlamıştı bu adam.

"Seni birçok sebepten kaçırdım. Ama bunun sebeplerinin arasında bir adamı öldürmek olsaydı, seninle evlenmiş olmazdım."

Tenimin üzerinden geçen hayali meltemin ateşinde yanarken soluklandım.

"Nasıl yani?"

Birçok sebep mi?

Nasıl olabiliyordu da bunca zaman sebebinin altında bu yattığını sandığım o şey, aslında olmayan bir sebep olarak karşıma çıkabiliyordu. Birçok ne demekti?

Kirpiklerinin arasındaki gözlerinden cevabı bulmak için dikkatle baktım ama o, sanki bundan hoşlanmamış gibi donuk bakışlarını bana sunuyordu.

Sıcacık elleri arasında kalan çelimsiz bedenimi tutmuyor olsa yere yığılabilecekken nefes alırken genzimi yakan nefesim, artık yaşamam için değil de ölmem için bir neden sunuyor gibiydi.

"Neden beni kaçırdın o zaman?" dedim artık onun kollarında olmaya dayanamayarak iteklerken. Bedenimin çıplaklığını bir önemi yoktu sanki. Ondan uzaklaştığım an üzerime geçirdiğim kıyafetlerim altına iç çamaşırı giymeyi de önemsememiştim. Tek istediğim önünde gafil bulunmak yerine ondan uzak kalıp mantıklı düşünebilmekti.

Benim hareketlerimi büyük bir dikkatle izlerken sorum üzerine dudakların ıslatmış ve gözlerini hafif kısarak bana bakmıştı.

"Sen, ablamın görümcesi sayılırdın." dediğinde kaşlarım çatıldı. Beklediğim cevap bu değildi. Hayır, neden altında farklı bir sebep yatıyormuş gibi hissediyordum? "Eğer ailene bunu söyleseydin, Yavuz Tuğba'dan boşanmak isteyebilirdi." dediğinde inanmaz bir şekilde ona bakmaya devam ettim.

"Peki ya öldürmek? Neden bunu teklif olarak önüme sundun?" diye sesimi hafiften yükselttiğimde bir an bundan hoşlanmamış gibi kaşlarını çatsa da öfkesini bastırarak konuşmaya devam etmişti.

"Çünkü ölseydin bunu kimseye söylemek zorunda kalmazdın." dediğinde artık dayanamadım. Kocaman olmuş gözlerimle ona bakarken dudaklarımdan o sözler çıktı.

"O zaman neden benimle evlendin?" diyordum feryat edercesine. Mantıklı hiçbir düşünce içerisinde yüzmediğimizin farkındayken ona başka ne sorabilirdim ki?

"Tek kurtuluş yolun buydu."

"Ne demek tek kurtuluş yolun buydu? Sen benimle dalga mı geçiyorsun? Kimseye söylemeyeceğimi sana söylemiştim."

"Söz konusu ailemin itibarıyken mi?" dediğinde bir an beynimden vurulmuşa döndüm.

"Ne yani, ben seninle sırf ailenin itibarı yüzünden mi evlenmek zorunda kaldım?"

Söylediklerimden hoşlanmamış gibi çatık kaşlarının altından bana bakıyordu. İliklerime kadar ürpermiş, ruhum parçalanırken sanki bulduğu parçaları bana uzatıyormuş gibi yüzüme bakıyordu.

"Bunlar geride kaldı. Konuşmanın sana ne gibi bir katkısı olacak merak ediyorum."

Sinirden oracıkta patlayabilirdim.

"Ben, bu hafta seninle zorla evlendirileceğim Vural!" dedim hayrete düşmüş bir şekilde. "Ve sen gelmiş, ömrümü bir adamla geçirmek zorunda olmamın nedeni, senin ruh hastası ailenin itibarı olduğunu söylüyorsun." dediğimde bir bombanın patladığını işitmiştim. İliklerime kadar sunulan bir dünya içerisindeki büyük tufan ile karşı karşıyaydım. Görseli ise koyulaşmış, yeşil gözlerinin üzerine düşmüş izdihamdı.

"Güzelim, sen zaten benimle evlisin."

Aheste aheste söylediği sözlerin dudaklarını arasından çıkışı ile birlikte odaya bırakılan sehri solumaya başladığımın farkındaydım. Neden onun gözlerinin içerisine bakarken ardında bundan daha farklı sebepler olduğunu düşünmeye başlamıştım?

Derin bir nefes çektim içime ama aldığım nefes, sanki boğazımda takılıp, yeni yaralar açıyor ve acısından düşünmeme engel oluyordu.

"O adamı öldürdün sanıyordum. Benimle bu yüzden evlenmek zorundasın sanıyordum ama sen sadece adamı dövmüşsün. Tanrım!" dedim ve dayanamayarak ona arkamı dönüp yatağa oturdum. Elim ayağım titriyor, ne yapacağımı bile bilmiyordum. Her şey, şaka gibi geliyordu. Bir insan dayak yediği için sırf onunla ailesinin itibarı bozulmasın diye evlenmek de neyin nesiydi?

Hayatım, ellerimden kayıp giderken bölünmüş parçalarım, kum taneleri kadar küçüktü ve birleştirilmesi artık imkansızdı.

Tam da o sırada omuzumda hissettiğim eliyle irkildim. Parmakları hafiften sıkılaşmış ve masaj yapacakmış gibi ama değildi de. Orada yer alıyordu. Sanki varlığını kabul etmek istemeyişimin farkında gibi kendi varlığını belli ediyordu.

"Benim doğrularım, belki senin yanlışların olacak..." dedi ve bir an duraksadı. Hemen ardından kulağımın yanındaki saç tellerimin hareketliliği ve tenime değen sıcak nefesiyle bana doğru eğildiğini anlamıştım. Ama kulağımın hemen yanında hissettiğim o pürüzsüz ses tonu, aklımı başımdan almaya yetecek kadar gaddardı.

"Ama sen ne kadar kabul etmek istemesen de, ne kadar doğru gelmese de, bizim için çizdiğim o yolda, tek var olan seçenek birlikte olmamız olacak."

Sözleri bedenim kamçılayan acımasız bir tacir gibiydi.

"Ki dün, yeniden beni kendi kollarının arasına almışken pişman olmak için çok yanlış yolda isyan ediyorsun güzelim." dedi ve bir anda bedenimdeki hakimiyeti son buldu.

Uzaklaşmıştı. Hissedebiliyordum. Dönüp omuzumun üzerinden ona bakmaya çekinirken söylediklerinin doğruluğu ile örseleniyordum. Kapının sesi ise gittiğini kanıtlar nitelikteydi. O gittikten sonra girdiğim ağlama krizim ise kendimle verdiğim bir savaştan ibaretti. Neye ağlıyordum ben? Neden ağlıyordum ki? O, haklıydı. Dün gece olanlardan sonrasında bir de ona benimle evlendiği için isyan ediyordum. Kimi kandırıyordum ki? Kendim kaşınmıştım. Şimdi ise ilk defa isyanım karşısında sakin kalıp benimle konuşmak yerine açıklama yaparak gitmişti.

İlerleme mi kaydediyorduk? Muhtemelen! Zoruma giden de buydu ya, onunla ilerleme kaydetmek zoruma gidiyordu. Kaydetmem gereken en son insan olduğu için miydi yoksa duyduğum nefret mi bilmiyorum.

Peki, insanlar nefret ettiği bir insana karşın nasıl böyle bir çekim duygusu içerisinde yüzleşebilirdi ki?

Bir süre sonra dışarıda hissettiğim seslere karşın yerimden kalkmak zorunda kaldım. Uçağın küçük penceresinden görmeyi amaçladığım görüntü tam olarak karşımdaydı.

Dilruba, doktor ve Vural yeni gelen misafirlerini karşılıyorlardı. Kızın yanında refakatçisi ya da doktoru olduğum kişi, doktorla iletişime geçerken Vural, yine insanları kandıran o güzel gülümsemesi ile genç kıza gülümseyerek bir şeyler söylüyordu. Sarışın İngiliz kız, hasta olsa da güzel görünüyordu. Karşısındaki kendisiyle ilgilenen adamın ilgisinden hoşlanmış gibi elini sıkarken dudaklarına bir flörtöz gülümseme yerleştirerek ona eşlik ediyordu.

Bu, istemsiz kaşlarımın çatılmasına neden olurken karnımdaki kasılmaya karşılık tırnaklarımı avuç içime geçirmeye başladığımı fark ettim ama umursamadım. Bu adamın, herkese karşın bu kadar kusursuz görünmesinden nefret ediyordum. İnsanları, usta bir oyuncu gibi aldatıp kendi ağına düşürürken onun maskesini nasıl düşürebilirdim ki?

Karnımdaki kasılmanın nedeni tamamen sinirdi. Evet, başka neden olacaktı? Bir kadının flörtöz gülümsemesine karşılık vermesini mi kıskanacaktım? Ah! Hadi oradan! Yol yakınken bir kadından hoşlandı diye kına yakardım ben.

Peki, neden hala orada sohbet ediyorlardı?

Nihayet içeriye gelmek için merdivenlere yöneldiklerinde ben de son kez aynada kendimi kontrol edip odadan çıktım. Daha fazla burada olmak istemiyordum.

Odadan çıktığımda ise içeri girmiş, yerlerine yerleşmek için sohbet eden isanların hepsi bana dönmüştü. İstemsiz gözlerim anında Vural'la kesişse de benim orada olmamı umursamadan kızla konuşmaya devam etti.

Kaşlarımın çatılması uzun sürmezken kızı hızlı bir şekilde süzdüm. Hasta olan bir kadın olarak gayet de güleç duruyordu. Ne yani, sırf biraz kırık diye mi biz İngiltere'ye kadar uçmuştuk yani?

İngiliz kadınla konuşan Vural, iyi olmasına sevindiğini söylüyordu ama az önce bana odada söylediklerine dair yüzünde herhangi bir mimik dahi yer almıyordu. Tanrım! Bu adam harika kumarbazdı.

Yanlarına geldiğimde uzun, İngiliz kadın ilgiyle Vural'a akmayı kesip bana dönmüştü. Kimse bizi tanıştırmaya yeltenmediğinde ise İngiliz kız kendisi tanışmak için elini uzatmıştı.

"Merhaba, ben Sarah. Memnun oldum." dediğinde beni de şirketten çalışan birisi olarak gördüğünü anlamıştım.

"Merhaba, ben de Ayza. İyisinizdir umarım. Sizi daha kötü bir şekilde bekliyorduk." diyerek ben de İngilizce konuştuğumda Sarah, gülümseyerek başını onaylar anlamda salladı.

"Küçükken geçirdiğim ağır bir hastalıktan dolayı babam, rahatsızlandığımda çok endişelenir. Bu kadar kalabalık gelmenize de bakılırsa orada yine her yeri ayağa kaldırmış." dediğinde sadece başımı onaylar anlamda salladım. Kızdan pek hoşlanmamıştım ve hastalığıyla uğraşacak halim yoktu. O yüzden birkaç adım uzakta durmayı yeğlemiştim.

Vural ise odadan çıktığımdan beri benimle ilgilenmeye yeltenmemişti ile. Kıza olan ilgisi, dışarıdan o kadar güzel görünüyordu ki bir an, onun bütün pisliklerine katlanan taraf olduğum için sinirlendim. Kendime üzüldüm. Tuvalete gidip yüzümü yıkadıktan sonra kendime gelmemle rahat bir nefes alabilmiştim. Geri geldiğimde ise yeni bir vakayla karşı karşıyaydım.

"Odanı da şimdi senin için temizlediler. İhtiyacın olabilecek her şey odada mevcut. İstersen uyuyabilirsin." demesi ile bir an sinirlenmeden edememiştim. Hemen ardından buraya bir iş için geldiğimiz ve benim de burada sadece onlara katılmak için bulunduğumu hatırlayınca durulmak zorunda kalmış, yeni koltuğuma oturmak zorunda kalmıştım.

"Teşekkür ederim. Şu an sizinle sohbet etmek çok keyifli..." diyerek onlarla konuşmaya devam ederken ben, dışlanmamın verdiği sıkıntıyla öylece camdan dışarı izliyordum. Düşünmekten yorgun düşen bedenim ise koltuğun üzerinde iki büklüm olmama neden olurken başım yana düşmüş bir halde uyuduğumu, koltuğumun geriye doğru yatması ile fark etmiştim. Gözlerimi açma gereği duymadan olduğum yere daha da yerleşmeye çalışırken bir kahkaha ilişti kulağıma. Uykumdan yavaşça koparken Sarah'ın keyifli kahkahası olduğunu fark etmem uzun sürmedi. Gözlerim hala kapalı, yatmaya devam ederken ne olduğunu kavramaya çalıştım ama o sırada Türkçe, kulağıma Vural'ın sesi ilişmişti.

"Üzerine battaniye de örtün lütfen. Klimasını kontrol etmeyi unutmayın." dediğinde Sarah'ın İngilizce bir şekilde konuştuğu ilişti yine kulağıma.

"Gerçekten bütün gün uyuduğu için hiç uykum yok. İsterseniz onu benim odamda yatırabilirsiniz."

Evet, o an bütün hücrelerim uyanış, deli gibi harekete geçmişti.

"Emin misiniz?" diye soran Vural ise kadından cilveli bir ses tonuyla cevabını almıştı bile.

"Evet. Elbette eminim. Sohbetiniz bana çok iyi geldi. Kendimi daha iyi hissediyorum."

Bu, iyiye işaret değildi. Yabancı kadınların, normalden daha rahat olduğunu biliyordum ama birisinin Vural'la nişanlı olduğumuzu bu kadına söylemesi gerekiyordu ve ben burada oturmuş uyuyordum. Ne yapıyordum ben? Tanrım!

Kendine gel! Kadının onunla flörtünden zevk almalısın. Ne de olsa Vural'ın aşık olabileceği her potansiyel senin için bir kaçış anahtarı. Yine de buradan kalkıp odada uyumak falan istemiyordum. Ne konuştuklarını duymak istiyordum. Meraklı yanım beni dürtüklüyordu ve ben bundan hiç memnun olmasam da koltuğa bile yapışabilirdim.

"Bence uyuya kalmışken onu rahatsız etmeyelim." diyen Dilruba ise iç sesimi desteklemesi üzerine zafer bayraklarımı sallamaya başlamıştım bile.

"Tamam o zaman, siz dediklerimi yapın lütfen." Diyen Vural ise muhtemelen başımda, benimle ilgilenen hostese yapması gerekenleri söylüyordu.

Üzerime battaniyem örtüldükten sonra klimam da dengelendikten sonra sonunda rahat bırakılmıştım. Vural ise kadınla sohbet etmeye, Sarah ise sohbetinde kahkahalarla eşlik etmeye bayılmıştı.

Bir süre daha uyuma rolüne devam ederken Vural'ın bu kadar rahat kadınla flört etmesine anlam vermeye çalıştım. Daha birkaç saat öncesinde benimle yatakta sevişen adam, bugün başka bir kadınla flört edebiliyordu. Erkeklerin bu konuda gamsız olduğunu okumuştum ama Vural gibi takıntılı bir adamın, en azından bu konuda dikkatli olacağını düşünmek gibi bir gafletim vardı.

Yerimde doğrulup gerindim ve bir an oluşan sessizliğe karşılık arkamı dönüp onlara baktım. Hepsi dönmüş, bana bakıyordu. Vural'la kısa bir an göz göze gelsem de ondan anında gözlerimi kaçırıp Sarah'a baktım.

"Kusura bakmayın. Uyuya kalmışım." dediğimde koltuğumu kaldırıp yüzüme yapmacık bir gülümseme yerleştirdim. Sarah ise gülümseyerek bana baktı ve elini havada önemli, değil, dercesine salladı.

"Bu gürültüde uyuyabilmeniz şaşırttı doğrusu. Umarım sizi rahatsız etmemişizdir. İsterseniz içeride uyuyabilirsiniz. Benim uyumaya pek niyetim yok." dedikten sonra dönüp Vural'a bakmış ve tatlı bir şekilde gülümsemişti.

Lanet olsun! Kadın çok güzeldi ve bu istemsiz sinirlerimi bozuyordu.

" Vural, şirketinizde insanları bu kadar çok yorduğunuzu babama iletlemli miyim?" dediğinde tahminlerimin doğru çıktığının kanaatine varmıştım. Kadın, beni çalışanlardan birisi sanıyordu.

Hadi bakalım Vural Bey! Onca flörtünüzden sonra ne diyeceksiniz çok merak ediyorum.

"Sizi almak için çalışanlarımı yorabilirim ama Ayza, şirketimizde çalışmıyor. O, benim nişanlım." Demesi ile birlikte tek şaşıran ben olmamıştım.

Sarah'ın yüzündeki hayal kırıklığı ifadesinin hızlıca değişmesi ve aldığı yapmacık bir gülümseme ile birleşimi ile karşı karşıya kalırken hızlıca parmaklarıma bakmış ve beklediği o yüzüğü görmüştü. Teyiti doğru çıktığında ise anında konuşmuştu.

"Ah! Ne kadar güzel bir haber bu. Demek nişanlısınız."

"Evet. Yakında evlenecekler." diyen kişi ise beni şaşırtan Dilruba olmuştu. O, Sarah'ın Vural'a olan samimiyetinden rahatsız mı olmuştu bana mı öyle gelmişti?

"Ah!" diyen Sarah ise rolüne devam ediyordu ama memnuniyetsizliğini ancak bir kadın anlayabilirdi ve ben, çok net anlamıştım. Şeytan diyordu o kadına Vural'ı ver ve bu beladan kurtul. Peki ya Vural, o beni bırakır mıydı ki?

Onlar yakında olacak düğünümden bahsederken ben daha bu ortama dayanamayarak tuvalete gitmiş, elimi yüzümü toparlamıştım. Sinirden kabaran iştahım, hosteslere yemek siparişi vermekle sonuç bulunurken yerime döndüğümde onları hala sohbet etmeye devam ediyorlardı ama beni, artık Sarah'ın dikkatle süzüşüne şahit olabiliyordum. Hoş, pasaklı halimin pek iç açıcı görünmediğine bahse girerdim ama buna takılmamaya kararlıydım. Bu kadın Vural'ı istiyorsa alabilirdi.

Uçak havaalanına indiğinde ise rahat bir nefes bırakabilmiştim. Sabah olmuştu ve bizi bekleyen arabalar, pistte dizilmişti. Herkes, uçaktan indiğinde ben de en son inmek için ilerlemiştim ki kapıda beni bekleyen Vural dikkatimi çekti. Ah! Beyefendinin aklına gelmiştim demek ki.

Dönüp bana baktığında kaşlarını belli belirsiz çattığını gördüm.

"Koluma gir, uyku sersemi ve yorgunsun. Düğünden önce bir tarafını kırmanı istemeyiz değil mi?" demesiyle ona ters ters bakmadan edemedim.

"Bana bir şey olmasından endişeleniyormuş numarası yapmana gerek yok. Burada kimse bizi duyamıyor." dedikten hemen sonra merdivenden inmek için bir hamle yaptım ama yaptığım hamlenin boşa çıkması ve benim korkudan gözlerimin kocaman açılması bir olurken yanlış yolda olduğumu o an fark ettim.

Anında kolumun sıkı sıkı tutulması ve olduğum yere mıhlanırken dengemi sağlayamayarak ona doğru döndüm ve hızlıca ellerimi omuzlarına yerleştirdim ama o zaten belimden beni tutuyordu. Yüzündeki bilmiş ifade, anında sinirlerimi bozmaya yetip, düşme tehlikemi görmezden gelmeme neden olurken nefesimi yüzümü yakarak konuştu.

"Bir kere de uslu olup sözümü dinlesen keşke." dedi ve ben daha ne olduğun dahi anlayamazken eğildi ve daha ne olduğunu anlayamadan beni kucağına alarak aşağı, merdivenlerden indirmeye başladı.

Şaşkınlıkla ne diyeceğimi bilemezken normalde ona beni aşağı indirmesi için sözler söylemem gerekiyordu ama aşağıda bizi izleyen insanalar ve özellikle Sarah, olması gerçeği ile isyan etmek yerine sessiz kalmayı tercih etmiştim. Aşağı indiğimizde ise sonunda beni yere bırakan Vural, dengede durduğuma inandığı o vakitte gözlerini gözlerime dikmiş bir şekilde, eğlenircesine bakıyordu.

"Yürüyebilecek misin?"

Dudaklarıma bir gülümseme yerleşirken kimsenin duymayacağı gibi şekilde ona cevap verdim.

"Çok mu umurunda?"

Kışlarını havaya kaldırdı ve uzanıp saçımı omuzumdan geriye doğru yavaşça iteklerken bir saç tutamımı iki parmağının arasına alıp parmağına dolamaya başladı. Dudağına yerleştirdiği serseri gülümsemesi ile bir an nefesimi tutmama neden olurken konuştu.

"Seninle ilgili her şey umurumda yavrum. Buna alışsan iyi edersin." dedi ve göz kırpıp yanımdan uzaklaştı. Ben mi, ben öylece olduğum yerde kalakalmıştım.


Bölüm nasıldı?

Yazar: İlayda Melis Okurgan

Youtube: Mel Okurgan
Instagram: ilmelistan
Twitter: ilmelistan

YARDIMCI HESAPLARI

Wattpad: melis_hikayeleri
Instagram: melseytanlari
Facebook: melis hikayeleri

Continuă lectura

O să-ți placă și

Esila|Texting De D.

Proză scurtă

534K 23.3K 79
05..:İzmir'de yaşayan bir çocuğun her kış kar yağmasını dilediği kadar seviyorum seni.
12 VE 14 (Texting) De kahvesekeri_

Ficțiune adolescenți

1.6M 95.8K 60
Ulaş: Ev alma, komşu al demişler. Işık: Öyle mi demişler. Ulaş: Öyle demişler. Alacağım seni kendime. Mecburuz.
126K 12.4K 24
//KİTAP YENİLENME AŞAMASINDADIR. BÖLÜMLERİN YENİLENME DURUMLARINA GÖRE KURGUDA BAZI GEÇİCİ MANTIKSIZLIKLAR OLABİLİR// Yıl 2064 ve dünya 3. Dünya Sava...
Panduf | Texting De Тайна

Ficțiune adolescenți

800K 46.4K 34
Kuru öksürükleri durmadı bir süre. Boğazının acısını ben hissetmiş gibi yüzümü buruşturdum. Hastalığı benden kaptığı için kendimi iki kat kötü hissed...