Arkada Kalanlar

Oleh alywithdw

92.6K 9.4K 9.9K

Yıllarca yetimhanede büyümüş Ada, kendisini çocukken terk eden ailesinden intikam almak isteyen zeki, asi bir... Lebih Banyak

1
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
yeni kapak oylaması
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
GÖKALP - Karakterlere Sorular #1
27
DOLUNAY - Karakterlere Sorular #2
28
29
50k Olduk! - Duyuru
30
Yeni Kitap & Single Duyurusu

2

5.2K 478 534
Oleh alywithdw

Serpil'in yüzünden evde su yoktu. Duş alamamıştım ve alternatif bir çözüm bulmam gerekiyordu. Kıyafet yığını arasında kaybolmuş telefonumu sonunda bulup çantamdan çıkardım. Rehbere girdim. 

Gökalp, Gökalp, Gökalp... Neredesin, hah, buradasın.

Arama tuşuna bastım. Hızlı adımlarla onun evine doğru yürüyordum. Bu saatte uyanık olmasının imkanı yoktu ama şansımı denemek zorundaydım, başka çarem yoktu.

Telefonun sesiyle uyandığı belliydi. "Noldu?"

"Gökalp. Duş. Acil. Sana geliyorum."

Koştura koştura karşıdan karşıya geçtim. Korna çalan arabalara el hareketi çektim. Hiçkimseyle uğraşacak halim yoktu. 

"Ya, ben evde kalmadım ki güzelim."

İnsanın erkek arkadaşının hiçbir işe yaramaması ne kadar üzücüydü değil mi?

Koşturur halim bu cümlenin ardından sakinledi. Olduğum yerde durdum. "Harika."

Esnedi. "Napacaksın ki duşu, nereye gidiyorsun bu saatte? Yat uyu. Ya da buraya gel, bizimkilerle takıldık dün akşam."

Ellerimi saçlarımda gezdirdim. Gökalp fos çıkmıştı, her zamanki gibi ve yeni bir fikir üretmem gerekiyordu.

"Okula başlıyorum hani. Bugün ilk gün. Eylül ayındayız, eylül ayında okullar açılır..."

İğneleyici sesim onu ayıltmaya yetmemişti. "Doğru. Eskiden ne kolaydı hep birlikteydik sen benimle çalışırken. Nereden çıktıysa bu okul işi? Atafen miydi neydi, o değil mi?"

Derin bir nefes alıp verdim. Erkenden okula gitmekten başka çarem yok gibiydi. "Atagül. Biliyorsun değil mi, senin gibi ilgili bir sevgili bulmak bu devirde çok zor."

Güldü. Öksürükle karışık bir gülmeye dönüştü telefondan gelen ses. "Ben kapatıyorum," dedim.

"Boş şans ilk günde."

Ya tabii, çok teşekkür ederim.

Okul binası çok uzak değildi ama geçilen her durakta evin saçmalıklardan bir bir arındığımı hissedebiliyordum. Birkaç saatliğine de olsa unutturulan gerçeklikler hoştu. Bambaşka biri olup bambaşka bir hayatım varmış gibi davranabiliyordum çünkü. Çocukluğumda ürettiğim ilk oyundu bu, oynamaya ise on sekizinci yaşımda hala devam ediyor olmam gülümsetmeli miydi yoksa acınası mıydı? İşte ona karar veremiyordum.

Kulaklıklarımı çıkarttım. Okulun güvenliğine yaklaştım. "Günaydın," dedim.

"Yeni kayıt mı?" diye sordu.

"Evet. Çok mu belli oluyor?" diye sordum gülerek. Aramı iyi tutmam gerekiyordu, özellikle de planımda işime yarayabilecek insanlarla.

"Bu kadar erken gelen bir kişi olur genelde, o da spor salonunu kullanmaya. Alıştık artık, kaç yıldır buradayız."

Spor salonu. Soyunma odaları. Duşlar.

"Okuldaki ilk günüm olduğu için erkenden gelip gezmek istedim. Spor salonundan bahsettiniz, o ne tarafta acaba?"

Eliyle görünen binanın arkasına doğru devam eden bir aralığı işaret etti. "Dümdüz devam et, solunda kalacak," dedi. 

Gülümsedim. "Teşekkür ederim."

Oranın adamıymış gibi omzumdaki çantayı düzelttim ve yürümeye başladım.

"Bir dakika!"

Olduğum yerde durdum. Suçluluk psikolojisi tabii, duşları kaçak şekilde kullanacağımı mı anladı yoksa bu okula neden başladığımın asıl sebebini mi öğrendi ikileminde gidip geliyordum. Aynı sahte güleryüzle geri döndüm. "Buyrun."

"İsim neydi?"

Yutkundum ama gülümsememi korudum. 

"Ada."

Cebindeki sigara paketini çıkarttı. Yavaş hareketlerle çakmağını buldu.

"Yeni kayıt dedin değil mi?"

"Evet," dedim beni artık salması için dua ederken.

Sigarayı yaktı. "Saat dokuza doğru müdür Çağatay Bey'in ofisine gitmen gerekiyor. Söylemeyi unuttum."

"Dokuz dediniz değil mi?" İlgileniyormuş gibi yapmalıydım.

"Evet."

Bu konuşmanın bu kadar uzun sürmesi lüzumsuz olmuştu. "Tamamdır. Kolay gelsin."

"Sağolun."

Her ne kadar yapacaklarım ve hedefimdeki isimler belli olsa da, yepyeni bir çevreye giriyordum ve beklenmedik faktörler daima çıkabilirdi. Güvenlikle az önce yaşadığım diyalog, olabileceklerin yalnızca ufak bir ön gösterimiydi. Suçluluk psikolojisi, planlarım çerçevesinde yer sahibi olmaması gereken bir yapıydı. Yaşadığım hayatın tek bir suçlusu vardı; onlar da benim öz anne ve babamdı. 

Adımlarımı doğru attığım müddetçe, burada tanışacağım kimsenin benim gerçek planlarımı öğrenmesinin imkanı yoktu. Yok yere endişelenmek yalnızca beni yavaşlatır ve amacımı tehlikeye atardı. Sakinliğimi koruyacak, sorulan sorulara önceden hazırladığım cevapları verecek ve araya karışacaktım; ta ki esas kişi beni yakın çevresine dahil edene kadar.

Planlarımın kilit noktası, intikamımın ve soracağım hesabın anahtarı bu okuldaydı. O anahtarı almadan hiçbir yere gitmeyecektim.

Güvenliğin anlattığı şekilde bina aralığından geçerek spor salonuna ulaştım. Dürüst olmak gerekirse, buranın bu kadar büyük olabileceği aklıma gelmemişti. Kayıt başvurusunu internetten yapmış, gerekli evrakları kargo yoluyla ulaştırmıştım. Devasa bir spor salonu ile karşılaşmak, beklentilerimin arasında yoktu. Şaşkınlıkla içeri girip etrafı incelemeye başladım. Eski takımların fotoğrafları, kupalar, Atagül Lisesi olarak katılınan turnuvalar... Burası epey sosyal bir yer miydi? Nasıl olabilirdi ki? Alt tarafı bir düz liseydi. Evet, gelen öğrencilerin ailelerinin desteğiyle geliştirilmiş bir okul olduğunu biliyordum ama bu kadarını da beklemiyordum.

"Okçuluk mu? Şaka mı?" Fotoğrafları inceledikçe şaşkınlığıma engel olamıyordum. Ayakkabının parke zeminde çıkarttığı kulak tırmalayıcı sesle dikkatim dağıldı. Birileri salondaydı, top sesinden anlaşıldığı üzere basketbol takımı mıydı? Saatin daha yedi buçuk olduğunu hesaba katarsak bir takım antrenmanı olduğunu düşünmek makuldü. Bakmak için tribünlere çıkan kapıya ilerledim. Bordo tribün, sahanın kahverengi parkelerine doğru inen basamaklar halindeydi. Vay be dedim içimden. Voleybol filesi var mı diye merak ettim, sahanın iki yanında yerde duran delikleri görünce sorum kendiliğinden yanıtlanmış oldu.

Sahada takım yoktu, tek bir kişi vardı.

Yeşil Boston Celtics şortu ve beyaz askılı bir atletle kocaman sahada top sektiriyordu. Çeşitli adımlar deniyor, sağında solunda onu engelleyen başka oyuncular varmış gibi aralarından sıyrılıyor, atış yapıyordu. Bu saatte biri idman yapılabiliyorsa, soyunma odaları da açıktır diye düşünüyordum. Yine de neyin yasak neyin yasak olmadığının meçhul olduğu bu okulda ilk günden dikkat çekmemek için çabalıyordum. Çok ses çıkarmadan tribünlerden uzaklaştım. Soyunma odalarını buldum. 

İçeri girdim. Bomboştu. Gerçekten açıktı. Çantamı kenara bırakmadan önce yan yana duran duşlara ilerledim. Musluğu çevirip sıcak su akıyor mu diye baktım. Çevirdiğim gibi güçlü şekilde akmaya başlayan su, birkaç saniye sonra ısındı. Gülümsedim.

Eşyalarımı dolapların olduğu yere bırakıp soyundum. Suyun altına girdiğimde uzun zamandır evde konforunu aradığım güzel bir duşun tadını çıkartmaya hazırdım. Ne kadar çabalasam da o iki insandan bir bok olmayacaktı. Serpil ve İhsan'ın yaptıkları en iyi şey, beni yetimhaneden alıp evlat edinmekti. Tabii, normalde evlat edinilen çocukların yaş ortalaması çok daha küçüktü, ergenlik çağıma gelmeme rağmen yeni bir aile bulabildiğim için çok şanslı olduğum söylendi. Kıymetini bilip iyi geçinmem gerektiği öğretilmişti. Oysaki onların kendi evlerine/ailelerine kattığı şey bir çocuk değil, köleydi.

Kimlikteki yaşımı büyüttürüp beni erken yaşta çalıştırmaya başladılar. Evin tüm geçimini ben sağlıyordum, hala öyle. Sahip oldukları yaşam standardıyla beni nasıl alabildiler, hala bilmiyordum. Tahminlerim Serpil'in tüm parayı kumarda kaybettiği yönündeydi. Sabahtan akşama kadar elinden düşürmediği kartlardan bu okunuyordu. Hikayenin aslı nasıl, sormadım. Onları beni çalıştırdıkları ve bana böyle davrandıkları için şikayet edebilirdim ama bu benim sisteme geri dönmemle sonuçlanırdı. Yapmak üzere olduğum şeyi yetimhanedeyken yapamazdım. Dışarıda olmam gerekiyordu. Bilgi toplamam, avlanmam, beni en çok inciteni incitebilmek için kime yakın olmam gerektiğini çözmem gerekiyordu. Üvey ailemi şikayet etsem, yetimhaneye geri dönerdim. Onlardan kaçıp kendi hayatımı kurmaya çalışsam, onlar beni ihbar ederlerdi ve tekrar sisteme dönerdim. Zaman içinde beynimi kaplayan tüm muhakemelerin ardından onlarla iyi geçinmemin benim için daha karlı olacağı netti. Kimliğimdeki yaşın 18 yerine 21 olması da artık işime geliyordu. Bu okulun genel profiline bakıldığında aralarına karışabilmem için yaşımın 21 gözükmesi daha doğruydu.

Kendimi peçetelerle bir şekilde kuruturum diye düşünerek yaptığım duşun sonrasında raflarda duran temiz havluları fark ettim. "Sanırım şanslı günümdeyim," dedim. Raflara uzanıp büyük, beyaz bir havlu kaptım. Bedenime sardım. Yanımda tarak olmadığını bildiğimden hazır saçlarım en ıslak halindeyken parmaklarımı aralarından geçirerek taramaya başladım.

"Ben de şanslı günümdeyim anlaşılan ama bu, buranın erkekler soyunma odası olduğu gerçeğini değiştirmiyor."

Başımı kaldırdım. Çantamdan dökülen kıyafet yığınının hemen yanında, dolaplara yaslanmış şekilde bekleyen Celtics şortlu çocuk duruyordu. Son derece normal bir şekilde yaslandığı yerden ayrıldı, yanımdan geçip kendi dolabına ilerledi ve içinden çantasını çıkarttı. Çok uzundu. 190 civarında. Sahada görmemiş olsaydım bile muhtemelen basketbolcu olduğunu söylerdim.

"Yeni girişliyim," dedim. "... Umarım yeni okulumda yaptığım tek hata insanlara şanslı günler yaşatmak olur."

Saçları terden ıslaktı. Yüzüne düşüyordu. Hafif uzun, düz, koyu renkte.

Çantasıyla ilgilenirken ufak bir tebessüm yakaladım yüzünde. Dişlerini göstermedi. Bana hala bakmıyordu. Temiz kıyafetler çıkarttı, kenara koydu.

Ben duştayken saat ilerlemişti. Okul belki de kalabalıklaşmaya başlamıştı. Oradan çıkıp giyinmek için kızlar soyunma odasına geçsem, spor merkezinin koridorlarında karşılaşacağım insanlar olabilirdi. Burada kalıp onunla yan yana giyinsem, bu daha da garip olacaktı. Ne yapacağımı bilemediğim bir şekilde "En azından havluları keşfettim," dedim masum bir ses tonuyla. Cevap vermedi. Eşyalarını aldığı gibi duşların olduğu tarafa yöneldi. 

Evet, son derece saçma bir cümle kurduğum için kendimi tebrik ettim. Havluları keşfetmesem işte o zaman görürdük ehe gibi saçma, çocukça bir sohbet başlatma stratejisi suç kabul edilmeliydi. Direkt tutuklanmalıydım hatta.

Su sesi gelene kadar bekledim. Gizemli basketbolcu arkadaşımızın duşa girdiği tescillendiğinde ben de havluyu çıkarttım. Giyindim. Hazırlandım. Saçımı kurutmak gibi bir çabaya girmeyecektim. Farklı bir polemik yaşanmadan oradan çıkmaya baktım. Asıl hedefimdeki kişiye yaklaşmak için kime nasıl davranmam gerektiğini, onun yakın arkadaşlarının veya düşmanlarının kim olduğunu henüz bilmiyordum. Gözlemlerime başlamadan evvel kuracağım herhangi bir arkadaşlık sonrasında bana köstek olabilirdi. Bunun bilinciyle iki dakika içinde hazırlanıp müdürün ofisini bulmak üzere orayı terk ettim. 

Yeni okulda tanıştığım ilk insanla çıplak şekilde tanıştığıma inanamıyordum.

Gülmeye başladım.

-

Bölüm sonrası kritikler ve etkinlikler için sosyal medyada takipte kalın Gölge Ailesi!

Instagram: @ alyaoztanyel & @karanliklise ve @ alyaoztanyelkitaplari sayfalarından Arkada Kalanlar editlerine, karakter posterlerine ve kurgu hakkında daha çok bilgiye ulaşabilirsiniz!

Lanjutkan Membaca

Kamu Akan Menyukai Ini

YUVA Oleh _twclr

Fiksi Remaja

900K 43.7K 50
Amelya 20 yıl sonra aslında ailesinin gerçek olmadığını intikam için bebeklerin karıştırılmasına nasıl bir tepki verecek gelin hep birlikte okuyup öğ...
1.1M 35.7K 20
"Bana cehennemi yaşatmana rağmen, sen benim cennetimsin Meira." Fantastik değildir, karanlık aşk türündedir. DİKKAT! Bu kitapta cinayet, psikolojik...
1.3M 89.2K 59
Çilek Alança Yıldırım mı demeliyim yoksa sen mi gerçek ismini açıklamak istersin Çilek Alança Saruhan? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek...
4.4M 122K 41
054* ***: benim seninle sevişme 054* ***: pardon antrenman yapma ihtimalim nedir? - : kapak tasarımı için @gokbuttired 'a çok teşekkür ederim.<3 :