1

11.5K 673 857
                                    

Herkes kitaba başladığı tarihi buraya bırakabilir mi? :) Birlikte ilk anımız olsun.

Her pazartesi ve perşembe 21.00'de yeni bölüm.

Kitabın tanıtım fragmanı için instagram.com/alyaoztanyel igtv'ye uğrayabilirsiniz!

--

Alarm 06.29'u gösteriyordu. 

Yatakta doğrulup buçuk olmadan kapattım. Tüm gece gözüne tek damla uyku girmemiş biri olarak bunu yapmak hiç zor olmadı...

Bacaklarımı aşağıya sarkıttım. Yerle günün ilk temasını gerçekleştirmeden önce artık hiçbir şeyin geri dönüşü olmayacağını kendime hatırlattım. 

Aynaya geçip gözlerimin altlarındaki uykusuzluktan hediye mor tonlarına odaklandım. Uykusuz, umursamaz ve yorgun... Bunun, planlarım için yegane başlangıç noktası yeni okuluma uygun bir görüntü olacağına karar verdim. Atagül Lisesi, nam-ı diğer Karanlık Lise; hayatta kendilerine yer bulamamış öğrencilerin toplandığı bir düz liseydi. Araştırmalarıma göre başka hiçbir yere kabul edilmeyenlerin ikin şansıydı, benim içinse gerçekleştirmek üzere ant içtiğim tüm kötülüklerin ilk halkası.

Gülümsedim. 

Yatağımın etrafındaki buruşturulmuş kağıt parçalarına basa basa dolaba ulaştım. Ne giyeceğim çoktan hazırdı. Aralarına karışmak için çok basit bir kıyafet seçimim olacaktı: Gri eskitilmiş yüksek belli bir kot, siyah botlar, beyaz kısa kollu bir tişört ve üstüne siyah deri ceket. Çekmeceden temiz iç çamaşırı da çıkarıp duş aldıktan sonra giymek üzere banyoya yöneldim.

Kapımı açtığım anda yüzüme yapışan sigara dumanı her günkü günaydınımdı. Refleks olarak boşta kalan elimle gözlerimin önündeki havayı dağıtmaya çalıştım. Pek işe yaramayacaktı zaten. Kalkıp küfür etmeyi düşündüm, fakat yüksek televizyon sesinden hiçbir amacıma yaramayacağını anladığımda vazgeçtim. 

Kıyafetleri kenara bırakıp her tamir ettiğimde kırılmaya devam eden duşakabini araladım. Sol tarafını itmemle elimde kalması bir oldu.

Hala vaktin var, sorun yok diyerek sakinliğimi korumaya çalıştım. Benden beklenmeyecek naziklikte yerine yerleştirdim. Hızlı bir duş alıp erkenden okulda olmak istiyordum. Yetimhane yılları ve koruyucu ailelerle geçmiş hayatımın hesabını sormak için çoktan geç kalmıştım. Tek bir saniye daha beklemek artık benim için olasılık dahilinde değildi. Hırsımı bir kenara bırakıp kendimi on dakikalığına da olsa sıcak suya bırakmak istedim. Duşun musluğunu çevirdim. Birkaç damlanın ardından akmayı bıraktı. Kapatıp tekrar açtım, işe yaramadı.

Dudaklarımı birbirine bastırıp derin bir nefes aldım. Boynumu sinirle çıtlattıktan sonra banyodan çıktım. Bir koltuk, kırık bir yemek masası ve iki sandalyeden ibaret salonun ortasına geçtim. Bağıran televizyonun önünde durdum. Üvey annelere çıkışmak genelde verimli sonuçla ayrılabildiğiniz bir müessese değildi, hiç olmamıştı. Gelin görün ki tarih her seferinde tekerrür etmiş, bana başka çare bırakılmamıştı.

"Serpil, su!"

Saçı başı dağınık, elinde sürekli karmayı alışkanlık haline getirdiği iskambil kartları, başını benim bedenimle kapattığım televizyonu görebilmek için yana yatırdı. "NE?"

"Su! Su diyorum! Parasını sana geçen hafta verdiğim fatura!"

O esnada dünyadaki en önemli şeyi izliyormuş gibi "Ada çık şu televizyonun önünden," dedi.

"Su akmıyor. Okula gideceğim, biliyorsun değil mi?"

Televizyonun gürültüsü Serpil'in küçük beynini tamamen meşgul ettiği için bana cevap verme kabiliyeti sıfırdı. Hışımla prize ilerleyip televizyonun fişini çektim. 

"Su faturası neden ödenmedi?"

Yeni bir izmarite daha ev sahipliği yapamayacağını söyleyen küllükte hala yanan bir tanesini dudaklarının arasına götürdü. "Para yetmedi," dedi. Gözlerini benden kaçırıyordu. Dumanı içine çekti. 

Elimdeki fişi sallayarak "Elektrik ödenmiş ama. Aman Serpil Hanım ve İhsan Beyin televizyonu kesilmesin de ne olursa olsun..."

Dumanı bırakırken o en sinir bozucu tavrını takındı. "Annenle doğru konuş küçük hanım. Sesini de alçalt, baban uyuyor. Kimlerin sayesinde o bok çukurundan çıktığını unutma," dedi koltukta horlayan İhsan'ı göstererek. Tek fonksiyonlu, uyumak dışında bir becerisi olmayan, konuştuğunu burada geçirdiğim üç yıl boyunca yalnızca dört kere duyduğum adamı işaret etmişti. 

"Sesimi mi alçaltayım? Az önce televizyonun hoparlörü patlamak ve patlamamak arasında--- Neyse. Neyse... Bunun tartışmasını seninle yapmayacağım. Geç kalıyorum," dedim fişi yere atarak. Etraftaki eşyalarımı toparlamaya başladım. Siyah sırt çantam kapının yanına asılıydı. Anahtarları bulmam gerekiyordu.

"Fişi tak."

Serpil'in sesine bir dakika daha tahammülüm yoktu. Bir an önce o evden çıkmam gerekiyordu. 

Çantayı banyoya götürüp oraya taşıdığım kıyafetleri içine tıktım. Duş için yeni bir alternatif bulmam gerekiyordu. Odamı kolaçan edip anahtarlarımı, cüzdanımı ve telefonumu da aldım. Salondan son bir kez geçip oksijene kavuşmak istiyordum.

"Fişi tak dedim!"

Tam evden çıkacağım esnada bana bağırdığı için olduğum yerde durakladım. Çantayı tek omzuma sakince yerleştirdikten sonra Serpil'e döndüm. Sakin adımlarla oturduğu pis masaya yaklaştım. Ellerimi masanın üstüne yaslayıp ona eğildim.

"Parasını benim ödediğim elektrikle çalışan televizyonu, parasını benim ödediğim suyu açtırdığında takarım."

Arkamı dönüp evden çıktığımda modum yerindeydi. 

Bir kedi görsem bile günaydın diyebilecek potansiyeldeydim. Oğuz Ailesinin klasik sabah rutini yaşanmış, hayatımda ilk kez alarmdan önce uyanmış, yıllardır beklediğim şeyi gerçekleştirmeye artık çok yakındım:

Beni yetimhaneye bırakan ailemi, benden vazgeçtikleri güne pişman edecektim.

Ve planım, Karanlık Lise'de başlıyordu.

Ve planım, Karanlık Lise'de başlıyordu

Hoppla! Dieses Bild entspricht nicht unseren inhaltlichen Richtlinien. Um mit dem Veröffentlichen fortfahren zu können, entferne es bitte oder lade ein anderes Bild hoch.

instagram.com/alyaoztanyel

Arkada KalanlarWo Geschichten leben. Entdecke jetzt