25

1.7K 179 159
                                    

*

bölüm şarkısı:
olivia rodrigo - jealousy, jealousy

*
Instagram'da karakterlerimizin parodi hesaplarını takip edebilir, onlara mesaj atabilirsiniz:

@1adaoguz
@dolun.ege
@adenkilic1
@ruzgar.miran1
@gokalp_turhan
@hazal.cengiz1
@1serkan_kara

*

Önceki bölümün altına yazdığınız yorumlara istinaden... Bu bölüm;

Rüzgar'ın Ağzından

Gözlerimi açtığımda ışığın beni rahatsız ettiğini fark ettim.

Her uyanışımda gittikçe azalan bir huzursuzluk gibiydi ışık hassasiyeti. Kendime zaman tanıdım. Hemen ayaklanmadan önce  yatakta biraz bekledim. Renklerin netleşmesi zaman aldı. Etrafımdaki cisimler, hastane kokusuyla karışan çiçek kokusu, kapı dışından gelen uğultular... Duyularımı bulunduğum ortama alıştırmaya çalıştım. İnsanlara zahmet vererek vakitlerinden çaldığım düşüncesiyle saplanan mahçubiyet çok gecikmedi. Uyandığımı görür görmez yatağıma tırmanarak göğsüme oturmuştu bile. Her zamanki gibi.

Yatakta dik oturmaya çalıştım. Yavaş hareket etmem gerektiğini biliyordum. Dün de öyle söylenmişti, bu yüzden uyacaktım. Zaten istesem de çok hızlı hareket edebileceğimi sanmıyordum. Aldığım ilaçların yanı sıra göğsümde oturmaktan hoşlanan, az önce bahsettiğim o arkadaş en büyük ağırlığı yapıyordu. Onu köreltirsem ya da görmezden gelirsem ancak hareket edebiliyordum. Bu en ufak bir ayağa kalkma hareketi de olsa, koşmak da olsa, babama merhaba demek de olsa gerekiyordu. Kendi varlığımdan rahatsızdım. Durmadan çevremdekileri uğraştırıyordum. Dünyadan yok olsam herkese iyilik yapardım. İşin özü bundan ibaretti ancak aksiyon alacak cesaretim yoktu.

Artık yoktu.

Sahra'nın başına gelenlerden sonra bir daha asla bu işlere bulaşmayacağıma söz vermiştim. Sözünde bile duramayan bir erkektim. Kimsenin bilmediği, tek yükümlülüğü kendime yüklediğim basit, minik bir söze bile bağlı kalmaktan acizdim. İşe yaradığım hiçbir konu yoktu. Kimseye iyiliğim dokunmuyordu. Aslında kötülüğüm de dokunmuyordu ama kendime verdiğim hasarların yansıması insanların günlerinden on beş dakikasını hastane ziyaretine ayırmalarına sebep oluyordu. Bu bir kötülüktü.

Hastane odasındaki tuvalete yürüdüm. Yüzümü yıkadım.

Kendi hatalarım insanların harcadığı vakti hak etmiyordu. Ben, kimseyi hak etmiyordum.

Sorunlarımdan söz edecek olursam bir elin parmaklarını geçmezdi. Ne hayatlar vardı dışarıda, bir de geçen hafta motorla çarptığım çocuk vardı.

Önümdeki aynaya yumruk attım.

Elimde hissettiğim yanma hissiyle bağırmam bir oldu. Elimi kendime çektim.
Ayna örümcek ağını anımsatan şekilde ilerlemeye başladı. Çatlama sesleri durdu. Artık sadece elimden musluğa damlayan kanın sesi vardı.

Hani dışarıdaki uğultular? Hani hastane sesleri?

Hani motorla çarptığım çocuk?

Kim bunu hak etmişti? Benim kendime olan öfkemin zarar göreni ayna olmuştu. Aynanın oysaki hiçbir suçu yoktu. Şimdiyse dört bir yanına ağlıyordu. Ya birini öldürseydim? Kendi hayatıma zaten hayrım yoktu. Ya etrafımdakilerin zarar görmesini nasıl engellerdim? Sırf bu yüzden bunca zaman ayık kalmaya çalışmadım mı zaten? Babam için, annem için, Hazal için, Dolunay için, hatta Sahra ve Aden için kendime iyi baktım. Her şeyden önce, bana bir şey olursa çalınan şey kendi yaşamım değil, onların vakti olacağı için iyi kaldım. İyi bir Rüzgar olmak tahmin ettiğimden zor olmuştu. Gün geçtikçe daha çok gömüldüğüm bir girdap gibiydi. Yaparsam sonuçlarının ya da etkileyeceği insanların sayısı hep aklımdaydı. Ben onları sayıkladıkça daha da zorlaştı uyumak. Sonra uyanmak. Sonra yemek yemek. Sonra konuşmak.

Arkada KalanlarWo Geschichten leben. Entdecke jetzt