Rehine - BxB

By LisaY33

1.2M 81.9K 35.5K

Yarın dönemeyeceğim çünkü şeytan, bir iblisini bana ayırdı. Uyarı!!! Madde kullanımı ve +18 unsurlar içermekt... More

Giriş: Soygun
1
2
3
4
5
6
7
O Kadar Da Masum Değilim
9
10
11
12
13
14
15
Tam Bir Efsane
17
18
19
20
21
Bana Güvenme
Sevip Ölüme Terk Etmek
24
25
26
27
28
29
I Fucked Up
My Daddy's Got A Gun
32
İntikamını İstiyorum
High All The Time
35
We Fight Every Night
We All Go To Hell
38
39
40
Ukala
42
Hepsini Alabilir Misin?
You Know That; I Love You Boy
45
Son: Soygun
Şeytan - Taekook
Özel Bölüm

Melekler Ölmeyi Hak Eder

10.3K 874 511
By LisaY33

Arslan

Aşk, zaafların en tehlikelisi...

Arslan, zaaflarını kullanarak yönetmeye çalıştığı Doruk'u, kendi zaafı olarak bulmuştu. Ne zaman olduğunu kestiremiyordu. Zaten bilmesine de gerek yoktu. Önemli olan tek şey köprüleri onun için yaktığı gerçeğiydi. Seçimlerinin geri dönüşü yoktu ama yaptıklarından pişmanlık da duymuyordu. Hayatı boyunca pişman olacağı yüzlerce şey yapmıştı ama Doruk'u sevmek bunlardan biri değildi. Bu aşk, ona ve hayatındaki her şeye zarar verse bile vazgeçmemişti.

Sözleri duyduğunda aklında bunlar yoktu ama elini silahına, oradan da havaya gönderen bu düşüncelerdi.

"Korkma..." Demişti adam Doruk'un kalbini hedef alarak. "Tek bir kurşun." Kurşun hedefi olan kalbi buldu ama bu tetikçinin kurşunu değildi. Adam kalbine aldığı tek kurşunla yere, Doruk'un yanına düştü.

Arslan sadece titrek bir nefes aldı. Bütün emeklerinin karşılığı buydu; titrek bir nefes. Sonrasında ona nefesini titreten iki neden birini; her şeyi silip attığını
unuttu çünkü aşkı baskın geliyordu. Herkese ve her şeye seçtiği Doruk'a doğru ilerlerken aklında başka kimse yoktu.

Başına gelip zaman kaybetmeden onu kucağına aldığında sert bir rüzgar esti. Etraftaki kumları kaldıran bu rüzgâr Doruk'un mavi saçlarını da uçurdu ve Arslan'ın koluna dökülmelerini sağladı. Arslan içindeki tüm telaşa rağmen soğukkanlılıkla taşıdı sevgilisini arabaya. Ölmeyecek kadar güçlü olduğunu biliyordu. Doruk da Arslan gibi kendisini hiçe sayacak bir adım atmıştı bugün. O da sevdiği adam için yapmıştı bunu. Dikiz aynasından Doruk'a bakarken gözlerinde düşüncelerinin verdiği bilinç vardı.

Babasının yanına vardığında onu bekleyen bir ambulans bozması aracın olması Arslan'ı şaşırttı. Gerçekten de güvenmemişti babasına. Oradan gidip Doruk'u bıraksa bile kısa bir zamanda bir şeyler uydurup dönmeyi düşünüyordu. Şimdi gerek kalmamıştı tabii ki.

Yaşlı adamın yüzündeki hayal kırıklığı onu tanımayan gözler için çabucak görülebilirdi ama Arslan altındaki anlayışı da görüyordu. Arslan'ı anlıyordu ama yine de nefret etmekten geri duramıyordu.

Yıllar önce o, bu duruma düştüğünde ne Arslan'ı ne de annesini seçmişti. O, gücünü seçmişti ama oğlu onun gibi değildi. Babasının neredeyse iki katı kadar olan, görüntüsünden bile güç yayılan biri için beklenmeyecek bir tercihti bu ama Arslan, Doruk'u seçmişti.

"Hükmedebilirdin." Arslan, Doruk'u arabaya bırakıp çıktıktan sonra söyledi kelimeyi. Sesindeki acıma oğlunun dudaklarına ironik bir gülüş kondurmasını sağladı. Kalbi olduğu için acıyordu ona.

Bir yanıt vermeden Doruk'u izlemeye devam etti. Doktor uyuşturucuyu bedeninden atmak için hızla ilaç uygularken silik nabız sesleri duyuluyordu.

"Güç..." Adamın konuşmak için yaptığı hamle daha fazla sabrı kalmamış olan Arslan'ı harekete geçirdi. Bir kurt gibi hızla yaslandığı yerden doğruldu ve öfkeyle babasına doğru geldi.

"Güç..." Dedi tıpkı onun gibi. Aralarında bir adım kala durdu. Sık sık bu konuma geliyorlardı. Arslan babasından daha iradeli olduğu için kendisini durduran taraf oluyordu ama şimdi yeşil gözlerindeki karartı son adımı da aşmak üzere olduğunu gösteriyordu. "Güç bana onun verdiklerini veremez." Sıkılı çenesi yüzünü de kasmasına neden olurken göz kapakları titreyek bakışlarını kısa bir an için gizledi. Hiçbir güç ona kalbinin hissettiği duyguyu veremezdi. Her gün atan kalbi annesinden sonra ilk defa ona can vererek atmaya başlamıştı.

"Benimle kalmalıydın." Dedi adam oğlunun duygusallığına karşı. Arslan annesine benziyordu. Adamın yıllar önce  güç uğruna bırakıp gittiği aşkına...

"Kaç baba." Dedi Arslan. "Kaç yoksa adını bile ağzına alamadığın, her zaman güçsüz bilip varlığından utandığın annemden bile daha kötü bir durumda olacaksın." Bu, Arslan'ın onun iyiliği için verebileceği son tavsiyeydi.

Doruk

Uyku yakışıklı bedenimi ne kadar kollarında tutmuş ve ona işkence etmişti? Bu, cevabını bilmediğim bir soruydu ama sonunda gözlerim aralandığında günlerce kullanılmamışlar gibi yanıyordu.

Yorgundum, en çok da kabuslar yüzünden yorgundum. Gördüğüm tek şey Arslan'dı. Silahından çıkan kurşunlar ve duygusuz yeşil gözleri aklımda dönüp durmuştu.

Vurulmak acı vericiydi, üzerimdeki kurşun yeleğine rağmen her bir atış etimi delmiş kadar acıtmıştı. Ayrıca gerçekten kolumdan vurulmuştum. Uyuşturucu olmasa acısı ile asla ölü taklidi yapamazdım.

Beni ölü tutan şey... Ah tabii uyuşturucu, şeytanım özüne dönmüş ve sonunda meleğim olmayı başarmıştı. Eskisi gibi bana iyilik yapmaya başlamıştı. Gözümü boyamaya çalışıyordu ve lanet olsun ki başarıyordu.

Bedenimi damarlarıma girerek ele geçirişinden önce, derime batan iğne bile bana huzurumu geri vermişti. Kurtulmak istemediğim zaafıma verdiğim kısa aranın nedeni Arslan'dı ve kendisi aranın bitmesini de sağlamıştı. İlkinde güçlüydüm ama şimdi gözlerimi huzurla açmamı sağlayan şeyin o olduğunu bilirken ikincisinde güçlü olabileceğimden emin değildim.

Güneş görüş acımı ışıkları ile küçültürken irademin sesini duydum. O ses benim irade ve güç olan yanıma aitti; yani Arslan'a.

"Doruk..." Demişti yumuşak bir tonla. Yapabildiğime emin değildim ama sesine karşılık gülümsedim. Konuşmak isterdim ama enerjim sadece düşünmeye yetiyordu.

"Bitti." Dedi yine aynı tonda. Sözleri bana gözlerimi hareket ettirecek gücü verdi. Gerçekten başarmış mıydım? Arslan'ı kurtarmış mıydım?

Gözlerimin bulanıklığına rağmen onu seçebildim. Gözlerimizden sonra ellerimiz de buluştu. Kırpmak için kapanan gözlerim tekrar açılmazken yüreğimde korku yoktu. Bu sefer uyandığımda burada olacağını, peşimiz de kimsenin olmadığını, başardığımı biliyordum. Bu sefer uykuya teslim olurken rüyalarım da beni avlamadı çünkü iki koruyucu meleğimle birlikteydim. Birisi bir mikrogram kadarken öteki neredeyse iki metreydi.

2 Gün Sonra

Üç şey beni çok şaşırtıyordu. Birincisi uyanabilmiş olmaktı. Kurşunlar bir yana uyuşturucu yüzünden ölmem gerekirdi. Bedenimin dozlara karşı alışkanlığa sahip olması sağ olsun hala hayattaydım.

İkincisi kendime geldikten sonra uzun bir yolculukta olduğumuzu fark etmemdi. Yine yollardaydık. Arslan'ın beni bırakıp gitmesinden beri tekrardan başladığımız yere dönmeyi istiyordum ama şimdi gerçekten dönebilmiş olmak beni şaşırtıyordu. Rapunzel gibi o aptal kuleye tıkalı kalacağım fikrine alışmıştım ve Arslan için katlanıyordum. Bir anda istediğime kavuşmak beni afallatmıştı.

Üçüncü ise yaşlı kurdun pes etmiş olmasıydı. Arslan bana onun gittiğini söylemişti ve başka bir açıklama yapmamıştı. Sorduğumda susuyordu. Zamana ihtiyacı olduğunu anlıyordum ama yine de neden ve nereye gittiğimizi bilmiyordum. Bitti demişti ama eğer kazandıysak neden işinin başında değildi?

Başımı camdan kaldırıp ona baktığımda dilimdekileri daha fazla tutamadım ve; "Neyi yanlış yaptım?" Dedim. Arslan'ı susturan tek şey benimle ilgili olabilirdi. Bunu bilecek kadar iyi tanıyordum onu.

"Hiçbir şeyi..." Dedi sakince. Bana bakmıyordu ama gözlerimi devirdiğimi görmüş olmalıydı ki bana döndü.

"Başa mı döndük? Sen ve yalanlar, ben ve uyuşturucu, araba ve yollar..." Yol ve uyuşturucuyu da bunalmış gibi söylüyordum ama bunlar sadece dikkatini çekmek içindi. Küçük tatlı yalanlarım sayesinde tekrardan kullandığımı bilmiyordu. Fark etmeyeceği kadar az dozlar kullanıyordum ve zulam oldukça küçüktü.

"Ben bir hırsızım Doruk." Dedi sarkastik yamuk gülüşü ile. Ona gözlerimi kısarak baktım. Bu cümle bana, onu tanıdığım ilk günleri hatırlattı. "Hırsızlar yalan söyler. Sen de bir keşsin. Keşler de yalan söyler ve sevgililerinin arabalarındaki koltuk içine uyuşturucu saklar." Benim gözlerim, onun da gülüşü büyüdü. Bunu dördüncü olarak şaşkınlıklarıma ekliyordum.

"Hala iyi biri olduğumu sanıyorsun Doruk ama..." Yola bakarken cümleyi böldü. Tekrar bana döndüğünde; "Ama unutma ki bir kahraman dünyayı kurtarmak için seni siler; bir kötü ise dünyayı, seni kurtarmak için siler." Yaptığı bilmece gibi açıklama ile sorularıma cevap bulmamı bekliyordu ama benim kafam güzel bile değildi. Bu halde felsefesini nasıl anlayacaktım ki?

"Ha?" Dedim kaba bir tonda. Gülüşü kahkahalara dönüştü. "Sana şöyle söyleyeyim yakışıklı..." Dedi tıpkı ilk günkü gibi. "Gerçekten başa döndük." Arabayı durdurarak tamamen bana döndü. Söyleyeceği şeyin merakı ile ben de ona doğru döndüm.

"Yarın bir keş ve bir hırsız bir bankada karşılaşacak ve ülkenin gördüğü en büyük vurgunu yapacak."

Başladığı gibi bitirmek bir Lisa klasiğidir. ;)

-Lisa


Continue Reading

You'll Also Like

1.7K 94 15
Evet 2 sezon hebimizi çok ağlattı 🥲 ne yapalım bizde wattpad ile mutlu olacağız ama bu ikili ile çok az ve saçma Türkçe hikayeler olduğunu gördüm be...
2.1M 119K 74
🔞/ Argo, cinsellik içerir "Bazen yanlış tren seni doğru istasyona götürür. " ➷Eşcinsel karakterlerin olduğu bir kurgudur. Bölüm aralarında sıkça we...
255K 10.8K 34
Kocam, bin adamın bir kurşunuyla öldürüldü. Ben ise, bin kurşunla tek bir kişiyi öldüreceğim. "AKSİYONUN EN ÇARPICI SERİSİ" Kocası, bir suikastte öl...
291K 1.4K 10
Diğer insanlardan farklı olduğunuz için dışlandığınızı hissettiniz mi hiç? Aileniz tarafından bile? Ve biriyle aranızda hiç tanımlayamadığınız bir i...