10: ❝Trouvons, Perdons Nous❞

4.7K 572 319
                                    

🎼|Isak Danielson - Broken|

■■■■■■■■

Merhaba!

Her şey yolunda mı?

Oy verip yorum yapmanız, beni çok mutlu eder, kitaba olan ilginizi ancak bu şekilde hissedebilirim. Henüz çook çook küçük bir aileyiz, biliyorsunuz ki. 3k için edemediğim teşekkürü şuan etmiş bulunmaktayım. Her birinize teşekkür eder, canınızdan öperim.

Sizi seviyorum.

Başlayalım.

.......

Karanlık bir sabaha uyanmak, ancak yüreği külleşmiş insanlara has bir özelliktir. Küllerin karanlığı, tüm vücuda savrulurken, tutamlar bedeninizin duvarlarına çarptıkça alev alırsınız. İçten içe yanıp tutuşurken, bu size acı olarak yansır. Mideniz kasılır, iştahtan kesilir, hayattan zevk almaz olursunuz. Litrelerce su içsenizde dinmez içinizdeki yangın. Oradan oraya savurur, tekmeler gövdenizi, sizse; buna boyun eğmekten başka hiçbir şey yapamazsınız, yapmaya kalksanızda elinizden sadece; hiçbir şey gelir.

Uyandım.

Gece, neredeyse gün ışığına dek Jimin'le uyumamış, kendi kendimize ne yapmamız gerektiğini düşünüp durmuştuk. Hiç sigara içmeyen Jimin dahi sabaha dek sigara içmişti. Çıkmazda gibiydik, korumasızdık. Jimin'in mesleği dahi beni korumaya yetmezdi. Ben bile kendimi koruyamazdım. Her an takip ediliyor olabilirdim. Jimin ise uyumadan evvel yanıma gelerek, bugünlük dışarı çıkmamam için beni sıkı sıkıya uyarmıştı. Zaten işi gücü de unutmuştum, izindeyim yazısını astığımdan beri kimse beni aramıyor, çağırmıyordu. Yıllardır çalışıyordum, ve böyle bir boşluğu yadırgasamda, kendimi dinlemek adına iyi geliyordu. Bir süre daha böyle devam etmesi, işime gelmişti.

Busan'ın dar sokakları ilk kez benim için tehlike taşıyordu. Güvenliği dahi, benim varlığımdan ötürü önem taşıyan sokak arasında şu an, en korumasız olan bendim. Dışarı çıkıp iki adım atmak bile şu an zor geliyordu. Arabamı dahi bu kadar rahat çalabilen biri, beni sokağın ortasında vurabilirdi bile. Her şeyi düşünüyordum. Resmen sebepsiz yere canım tehlikeydi.

Jung Hoseok.

Kimdi bu, amacı neydi. Tanrı aşkına ne istiyordu benden, belki yüzüme gelip konuşsaydı her şey bambaşka olabilirdi. Busan şu an benim için çok tehlikeliydi. Gideceğim başka bir yerde yoktu. Jimin ise bir süre sadece onunla dışarı çıkmam gerektiğini ve bunu idare etmemi söylemişti. Zor gelse de haklıydı, ve bu durumda seçecek başka seçeneğim maalesef yoktu. En azından şahıstan tamamen kurtulana, işler yoluna girene dek bu durumu idare etmek zorundaydım.

Boş tavanı izleyerek kendimle konuştuğum süre boyunca kıpırdamamış, kendime nihayet geldiğimde doğrularak yataktan kalkmıştım. Duş almam gerekiyordu. Adımlarım banyoya ilerlediğinde vakit kaybetmeden araladığım musluktan akan ılık suya bedenimi bıraktım. İyi geliyordu. Saatlerce kalsam dahi, sesim çıkmazdı. Sanki her damlada tasalarım da düşüyordu zemine. Duvara verdiğim bedenimle bir süre öylece durmuş, suyun göz kapaklarımın ardından kayışına şahit oluyordum. Sessizlik ve mayhoşluk almıştı bedenimi. Mırıldandığım şarkıda bana eşlik ederken, kısa süreli de olsa gevşediğimi hissediyordum.

Aceleden uzak ve oldukça ağır bir şekilde köpüklenmiş, sıra durulanmaya geldiğinde, serileşen haraketlerimle çıkmaya hazırlanıyordum. İşim nihayet bittiğinde bornozuma sarılmış, odama geçmiştim. Islak saçlarımın suyunu havluyla gelişigüzel almış, bir kenara bıraktığımda, bornozumla birlikte mutfağa yol almıştım. Geçen sefer o araştırmacı bozuntusunun evinde iştahla yiyemediğim kızarmış ekmekten yapmaya karar vermiş, fişini taktığım tost makinesini aralayıp düzenle dizdiğim ekmeklerin kızarmasını bekliyordum. Bu sırada telefondan bir şarkı açmış, bana eşlik ediyordu.

Epistle | TaekookWhere stories live. Discover now