17: ❝Gens Faux❞

3.9K 523 496
                                    

🎼|Calum Scott - You Are The Reason|

■■■■■■■

Merhaba!

Her şey yolunda mı?

Her hafta düzenli bölüm atarak, sizce de bolca oy ve yorum isteme hakkına sahip değil miyim? Biraz şımarayım bence sahibim, hayaletler huhu size sesleniyorum. Yazarı küstürmeyin. :)

Sizi seviyorum.

.......

Karanlık.

Ruhumun, mütamadiyen ayrılamadığı, nihai noktasıydı, karanlık. Düşmanlarım karanlık, dostlarım karanlık, adalet karanlık, ölüm karanlık, korkularım karanlık, aşk karanlık, hatta gözlerim bile karanlıktı gemisinde olduğum dünya yolculuğunda.

Bilmiyordum.

Kaç gece daha uyumam gerekirdi aydınlığa kavuşmak için, kaç defa daha çakılmalıydı ayaklarım bulanık kuyulara, bilmiyordum. Deneme yanılmalarda bir yere kadar işliyordu düzgün bir rayda. Lakin çıkışlar kapandığı an, asıl tuzaklar başlardı. Asıl canavarlar o zaman bulurdu bizi, bileklerimize asılır, kendi pisliklerine yem ederlerdi. Kaçma eylemi işte o an, imkansızlığa soyunur, bize sırtını dönerdi.

Korkuyordum.

Öyle korkuyordum ki, başım Jimin'in göğüsüne yaslı, bir diğer deyişle gömülüydü. Dizlerim karnıma kadar çekili, gözlerim pusluydu. Göğüsüm sızlıyor, ciğerlerim yanıyordu. Acı eşiğime bir iğneyle dokunulmuştu sanki, kanıyordum. Çareyi aynı iğneyle yaramı dikmekte buldukları için, bir türü iyileşemiyordum.

Yok olmak istedim. Ama bu sefer toz bulutu olarak değildi, kumlara karışıp yanmak istedim. Kollarımdan sürüklenip atılmak istedim. Olmasın istedim.

Karşımda duran şey gerçek olmasın istedim.

Beyaz bir dosyaydı. Yaprakları beyaz, ataçları beyaz, poşedi beyaz, hatta kapağı bile beyazdı. Ama ben ki onu, zifiri karanlığa soyunmuş, vicdansız satırların bilendiği, acınası ve keskin bir namlunun ucundaki, son kurşundan farksız görüyordum.

İstedim.

Bırakmak istedim, mesleği, geçmişi, kendimi... Hatta taşınmak istedim başka bir dünyaya, başka bir evrende bulmak istedim gökyüzünü. Dedim ya, bahtı kara ruhum hep imkansızı isterdi. Bencilliğinden değildi tüm bu arzuları. Zerresine ihtiyacı olduğu umut kırıntılarına, bir kez olsun dokunamadığından parmak uçlarıyla, ondandı bu sitemkâr arzuları.

Göğüsünden kalktığım Jimin'in tişörtünü epey ıslamıştım, kızmadı. Karanlık bakışlarıma ekledi gülüşünü, kızmadı bana. Onun gibi yapıpta kızmadı. Onun gibi öldürmedi duygularımı. "Korkma," dedi gözlerime bakarken. "Korkma güzelim, geçecek. En iyi şekilde halledeceksin."

Halledebilecek miydim?

Neyi halledebiliyordum da bunu halledecektim, kırık bir gülüş yer edinirken düşük omuzlarıma, fısıldadım. "Jimin ben hiçbir şeyi beceremeyen, ahmağın tekiyim. Bunu mu halledeceğim söyle bana."

Cümlem üzerine, vahşi bakışları irislerime dokunurken, omuzlarıma asıldı, yönümü yüzüne çevirdi ve gözlerimin ta içine bakarken, haykırırcasına konuştu.

"Sen bu yaşına kendi ayakları üzerinde gelmeyi becerebilmiş, kendi emeklerinle ülkedeki en iyi üniversitede, kendi kazancınla okumuş, ebeveynsiz büyümesine rağmen yetişmiş en makamlı, en saygı değer, en masum aynı zamanda en akıllı adamken... Nasıl olurda kendine bu haksızlığı yaparsın Taehyung Kim. Sen nasıl olurda kusurlarının olmadığı bedenine, ruhuna, zihnine, attığın her adıma haksızlık eder de yerersin. Başına taş mı düştü senin, Taehyung kendine gel. Sen... sen varya, şu dünyaya gelmiş en kusursuz adamsın bir tanem."

Epistle | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin