33: ❝Mensonge❞

1.2K 165 67
                                    

🎼 | BTS - Butterfly |

.......

"Neden yaptın bunu?"

Çok değil, sadece birkaç dakika önce ruhumu gökyüzüyle buluşturmama ramak kala, bileğimden tutan ve beni kendince kurtaran tanıdık simanın elime tutuşturduğu soğuk suyu boğazımdan içeri zorlukla göndermiş ve sorduğu soruyu kendisine yöneltmiştim.

"Sen neden yaptın?"

Gözleri beni izlemeyi kesmiş ve cebindeki sigarasına yönelmişti.

"Bunu yapmasaydım Jungkook'a ihanet etmiş olurdum." Cümlesiyle bakışlarım keskinleşmiş ve sorgularcasına çehresinde dolanmaya devam etmişti. "O ne demek? Jungkook'la ilgin ne?"

"Öz olmasa da abisi sayılırım."

"S-sen beni a-arabasına alan kişi değil mi-"

"Evet, Jungkook o sabah orayı terkettiğini biliyordu. Seni almamı ve başına bir iş gelmeden evine bırakmamı istedi. Bu şekilde üzerine titreyen kardeşime bu ihaneti yapamazdım."

Kim Seokjin.

Seoul sabahı. İrademe sahip çıkamayıp, Jungkook'u delicesine öptüğüm günün sabahı. Onu orada öylece bıraktığımda uyuduğu falan yoktu, aksine cebimde beş kuruşum olmadığını bildiğinden zorlanmamam için yapmıştı bunu.

Bunları da sahiden unutmuş muydu sevgilim.

"Neden söylemedin bana, demek ki beni tanıyordun?" Bakışlarım üzerinden kaçtığında, ayak altımdaki taşları avcum içine alarak gelmek üzere olan trenin raylarına mahzunca fırlatmaya başlamıştım.

"Doğru olmazdı."

Olurdu. Biraz daha erken kavuşurdum can içime. Biraz daha fazla büyütürdüm küçüğümü. Belki fazladan bir anımız daha olurdu beyaz sayfalarımızın arasında.

"Şimdi söyle o zaman, ne yapacağım ben. Bu kadar mıydı? Silindik mi hafızalardan, unuttu mu beni?"

Sorduğuma aldırma. Romanlar dahi yazılsa içimdeki yangın sönmez, bedenim tonlarca suyla durulmaz. Duymadan kulaklarımla 'bahar güzeli' hecesini, konuşun binlerce satırı tüm benliğime, canımın soluğundan ötesi işlemez zihnime.

"Pişmanım." Yüzünde korkunç bir mahrumiyet belirdiğinde soluklarım kesilmiş ve açıklamasını yapması için gözlerinden ayrılmamıştım. "O ne demek?"

"Bir şekilde engel olmam gerekiyordu." Boynu dizlerinin arasına düştüğünde kesikçe sızlanmış, dudakları arasındaki dibi gelmiş izmariti atıp saniyesinde yenisini almıştı. "Bir şekilde gitmesine izin vermemem gerekiyordu ama o, Taehyung o çok aşık, engel olamıyorum."

"Ne sikim saçmalıyorsun? Açık konuşsana!" Ayaklanıp sızlayan göğsüme rağmen toparlanmaya çalışmış ve gücüm yettiğince yüksek bağırmıştım. "Hadi!"

"Sana bir şey olmasın diye gitti." İlk cümlesi buydu zannımca, devamını duymadan şimdiden bir ağlama kopmuştu boğazımdan usulca. Binlerce senaryo gözümün önünde oynamaya başladığında ise o beni önemsemeden devam etmişti konuşmasına.

"Sadece filmlerde olur sanırız ama öyle değildir Taehyung. Jungkook sahiden de platoniğinin korkunç oklarını sana zarar gelmemesi için kendine çevirdi. Bunu ilk yapışı değil emin ol, ancak bu kadar ileri gideceğini, hastalıklı aşığının bu denli korkunç olabileceğini hiçbirimiz bilmiyorduk."

Adil değildi.

Hiçbir şey adil değildi. Ne intikam bunu değiştirebilirdi ne de yüzlerce dava kavuştururdu küçüğümü bana.

Epistle | TaekookWhere stories live. Discover now