C34

554 84 330
                                    

Bu bölüm allahdiyenutella için olsun, seni seviyorum bebiş💜
Herkese iyi okumalaaar~

"Selam?" Kenma, içeri girmeyen Suga'ya, naptığını sorarcasına, karşılık verip salona girmesini bekledi. Suga gergince gülümsediğinde Daichi kalktı ve kollarını açtı. Suga hala yüzünde tuttuğu donuk ifadeyle güçlü kolların arasına girdi. Bir yanlışlık olduğu belliydi, muhtemel ki sevgilisi yalan söylediğini düşünmüştü, sarılma çok soğuktu çünkü.

"Hoşgeldiniz." Sonunda konuşabilmişti Suga. Şimdi ihtiyacı olan şey, ortalığı karıştırmadan ve pot kırmadan Daichi'ye gerçekleri anlatabilmesi için oluşturacağı zamandı. Ayumi uyumuştu, diğerlerinin de umrunda olmazdı. Çok normal değil miydi, sevgilisini özel bir konuşma için odaya çağırması?

"Bir ihtiyacınız olursa çekinmeden istediğinizi yapın çocuklar. Bulamadığınız bir şey olursa seslenin yeter. Birazdan geliriz." Daichi salondaki çiftin yanından ayrılarak merdivenlerde bekleyen sevdiğinin arkasında durdu. Aklı çok karışıktı çok. Suga, eğilip eline uzandı ve sımsıkı tutarak üst kata çıkardı Daichi'yi. Onun odasına girip kapıyı kapattı ve odanın ortasında onu -teknik olarak açıklamasını- bekleyen çocuğa döndü. Şimdi baş başa kalmışlardı.

✨✨✨

"Ben bunca zaman anlatmadığım için, özür dilerim. Hislerini incittim ve bir şeyleri saklamam ayrılmamıza sebep oldu bile." Haruto ile bugün buluştuğu ve gerçekleri öğrendiği bölüme kadar olanları, eksiksizce anlattı Suga. Cümlelerini bitirdiğinde odada gözlerini gezdirirken bile üzerindeki bakışları hissediyordu. Daichi'nin tatmin olmadığı ortadaydı ama neden? Neden anlattıklarına tepki vermiyordu? Çok mu kızgındı, yine ara vermek isteyip Suga'yı ardında mı bırakacaktı? Daha ne istiyordu ki? Haruto'yu nasıl anlatacağını bilse anlatacaktı, anlatacaktı da nasıl yapacağını bilmiyordu işte. Güvenmezdi Daichi, kızardı. Koushi ne yapsa bilmiyordu ama bir şeyden daha haberi yoktu; Daichi, zaten Haruto'yu biliyordu.

Daichi elini Suga'nın yanağına yasladı. Baş parmağı ile biraz okşadıktan sonra gri bakımlı saçlara çıkardı uzun ve şekilli parmaklarını. Konuşmuyordu, söyleyecek çok şeyi vardı ama yapamıyordu. Daichi'nin içinde fırtınalar kopuyordu oysa, yediremiyordu, yutamıyordu, susamıyordu. Susamadığı gibi bağıramıyordu da. Hislerinde boğuluyordu, düşünceler ve gerçeklerden oluşan derin bataklık tarafından içe çekiliyordu. Boğuluyordu ama kıyıdaki kimseye ulaşamıyordu, çabalasa da fark edilemiyordu. Çırpındıkça daha derine saplanıyordu. Burada yalnızdı. Sawamura Daichi'nin, bir kurtarıcısı yoktu.

Suga başındaki eli tutup indirdi. Bir adım atarak sarılmayı çok sevdiği sıcak kolların arasına girdi usulca. Hafifçe eğilip başını karşısındaki bedenin hızla atan kalbine yasladı. 'Adrenalin' dedi içinden, bu adrenalin hangi hissin bedeli olarak salgılanmıştı? Korku mu, heyecan mı? Üzüntü ya da telaş mı, yoksa sinir mi? Sevinç olmadığı apaçık ortadaydı.
Suga, korkularının ve düşüncelerinin esiri oldu. Boğulan tek kişi Daichi değildi. Bataklık iki bedeni de yutmaya uğraşsa da, Koushi pes etmezdi. Bu kadar çabuk olamazdı. İkisi de yalnız mıydı? Karşısındaki çocuk, kurtulamayacağına mı inanıyordu? O zaman bu gerçeklere siktiri çekecekti. Yalandı bunlar, gerçek değildi, hepsi palavra. Koushi'nin tüm evrene göstereceği bir şey vardı.

Sawamura Daichi'nin bir kurtarıcısı vardı.

ᴅᴀɴᴄᴇ ᴍᴇ ᴛᴏ ᴛʜᴇ ᴇɴᴅ ᴏғ ʟᴏᴠᴇ π ᴅᴀɪsᴜɢᴀWhere stories live. Discover now