Beni ihtiyar eyledin...

3.8K 225 48
                                    

MERYEMCE...

Urfa'dan dönmemizin üzerinden on gün geçmişti. O gecenin sabahında babam beni dövmekten beter etmişti. Herkesi şaşırtan olay babamın elini vurmak için kaldırması olmuştu. Sekiz gün boyunca hiç kimse konuşmamıştı benimle. Utandığımdan odamdan çıkmamıştım. Konakta herkes bana kızarken, kocam asim o geceden beri her şeyiyle bana yardım ediyordu. Akşamları yemekten sonra yemeğimi bile o getiriyordu odaya. Ta ki iki gün önce sabah çok acıktığım için namazdan sonra kocam uyurken mutfağa geçtiğimde Sultan ablaya ile karşılaştığımızda bitmiştim. Sultan abla açmıştı ağızını, sözleri kalbime ok gibi saplanmıştı. Konağın hepsi dediklerini duyduğu için babam koşarak kucağına almıştı beni. Ben ağladığım için herkes affetmişti. Son bir haftadır da ağırlaşmıştım, Yürüyüşüm, oturuşum hepten yorulur olmuştum.

Konağın bir haftadır sessiz olmasının sebebi de Adalet hala Kevser ve Kezban hanımları kızlarıyla konağına götürmüştü. Mazhar ağanın annesi Şule'nin hamile olduğunu duymasıyla olacak düğünü iptal edip, kuran okutarak alacaktı. Kevser hanım hazmedemese de Mustafa'nın ben söyledim, demesiyle sesi kesilmişti.

Dikkatimi çeken diğer konuda Akın'ın uzun zamandır konakta olmamasıydı. Çocuklar on gündür bizimle aynı odada yatıyordu, daha doğrusu çocuklar babalarıyla yatarken ben koltukta uyumaya çalışıyordum. Mustafa fark etmiyorum zannediyor ama her gece herkes yattıktan sonra çıkıyor, sabah namazına on dakika kala geliyordu. Yeni uyanmış gibi buz gibi dudaklarıyla yanağımı öptüğünde içim gidiyordu. Ne zaman sormak istesem karnımdaki küçük asiler bir iki tekmeyle beni durduruyorlardı.

............................

Saate baktığımda öğlen ikiyi gösteriyordu. Akşam üzeri annemin hep ertelediği misafiri, gençlik arkadaşının kızı sevim hanım bu akşam çaya gelecekti. Geniş salona hazırlık yapılıyordu. Kütüphanedeki Mustafa'mın siyah berjerinden avluya baktığımda Sedirde oturan Zümrüt ve Başak elleri karınlarında bir şeyler konuşuyorlardı. İkisinin arasında fazla bir gün yoktu. Oturduğum berjerden yavaşça kalkarak dolabımın önüne geçmiştim. Hardal sarısı hamile elbisemi giyinirken, ayağıma siyah taşlı babetlerimi giyindim. Başımı yaparak odadan çıktım. Avluya yavaş yavaş yürürken Başak ve Zümrüt beni görünce gülmüşlerdi. Elimi karnıma koyarak yanlarına oturdum. Ağızımı açıyordum ki konağın kapısından Melek ve Peri göründü. Peri'nin göğsüne başını koyan minik Seyhan hanım etrafa bakıyordu. Ellerimi Peri'ye doğru uzatınca minik bebeğim Peri'nin kucağında çırpınmaya başladığında Peri hiç düşünmeden kucağıma vermişti. Kucağıma alıp burnumu boynuna dayamıştım. Ben Seyhan'ı koklarken, Melek yanıma gelip kulağıma;

"Yenge sanki sen doğuracaksın yakın zamanda"

"Sus kız, ben ne yapayım bende hamilelik çarpı iki be yavrum. Ben doğurana kadar iki karın büyüklüğünde karnım olacak "

"İlahi yengem ya"

Seyhan'ın uykusu gelmiş olacak ki yüzünü yavaş yavaş boynumda yüzüne yer yapmaya uğraşıyordu. Ufak ayakları karnıma hafif hafif vurmaya başladığında Gülcan ve Avşin yanımıza gelmişlerdi. Melek, suratı asık elticikleri görünce tebessümle iyice bana yanaşıp;

"Kız yengee, bu hanımlar ne güzel bir duyguya sahipler, asker yarenleri olmak ne kadar zor ve ne kadar gururlu duyulacak bir duygu"

"Öyle Meleğim öyle vallahi"

Kızlar yanımda günlük sohbetlerine döndüklerinde ben gözlerim kapalı Seyhan'ı kokluyordum. Gözlerimi açacaktım ki Kader ve selvi Melek ve Periyi salona yardıma çağırmıştı. Onlar salona geçerken Avşin ve Gülcan'ım tatlı tatlı başak ve Zümrüt'e takılıyorlardı. Biraz daha sonra onlarda salona geçmişti. Avludaki sedirde Seyhan ile baş başa kalmıştık. Seyhan hanım yüzünü en son boynuma kapatmış ritmik nefes alıp vermeye başlamıştı. Derin güzel uykusundayken aklıma kızım Mina'mın bebekliği gelmişti. Gözlerim kapalı nefesin ve minik kalp atışlarıyla huzur bulurken başımın üstüne konulan öpücükle gözlerimi açtığımda babamla karşılaştım. Yanağımı severek yanıma oturmuştu. Kucağımda uyuyan Seyhan'ın sırtını severken;

DELİ VE ASİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin