Kış güneşim...

4.6K 228 27
                                    

MERYEMCE...

Özlediğim koku, özlediğim yer. Gözlerimi açtığımda Mina'nın ufacık elini gördüm. Mustafa'nın sağ göğsün üzerine elini koymuş, uyuyordu. Benim başım da sevdiğim seste, Mustafa'nın kalbinin üzerindeydi. Azcık doğrulup, önce elmacık kemiğini, sonra boynunu öpüp yanından kalktım. Saate baktığımda daha yeni yedi olacaktı. Yatağa oturur vaziyette gelip Mustafa ve Mina'yı izlemeye başladım. Sabah namazında erkeklerle namazı mescitte kılmak için yukarı çıkmıştı. Ne ara gelip yanımıza yattı bilmiyorum. Sakallarını sevmeye başladığımda, midem bulanmaya başlamıştı. Hızla banyoya gidip yüzümü yıkayıp, derin nefesler aldım. Kusmadan kendimi rahatlatmıştım. Odaya gidip gündelik kıyafetlerimi giyinmiştim. Salaş kahve rengi büyük çiçekli elbise ve aynı renkte tülbentimi , ayaklarım yanıyor gibi sıcak olduğu için yalın ayak terliklerimi giyip odadan çıktım. Mutfağa geldiğimde kızlar kendi arasında sessizce türkü söylüyorlardı. Onların söylediği türküye bende eşlik ederek arkalarından yanaştım. Hızla bana dönüp sarılmışlardı. Kızlar hemen bana sabah gelen kaynatılmış sütten bir bardak verdiler. Ayşegül gülerek yanıma gelmişti. Göz kırpıp ne olduğunu sorduğumda, gülerek;

"Karnın çok güzel gözükmeye başlamış abla"

"Öyle mi dersin Ayşegül'üm"

"Evet çok tatlısınız abla"

"Asıl siz tatlısınız Songül'üm"

Elimdeki sütüm bittiğinde kızlara mısır unu sorduğum da ikisinin de yüzü gülmüştü. Ocağın başına geçip tavaları üzerine koymuştum. Kızlar salondaki masaya kahvaltılıkları taşımaya başladığında bende kuymak tavalarının altını kısmıştım. Talha ve Mina'ya çikolatalı süt yapmak için cezveyi elime alıp ocağa koydum. Kader ve Selvi mutfağa geldiklerinde beni görünce arkamdan sarılıp yanağımı öpmüşlerdi. Onlara sarıldıktan sonra salona göndermiştim. Süt bardaklarını tepsiye koyup mutfağın önünden geçen Avşin'in eline tutuşturunca yüzüme tatlı bir tebessümle bakıp;

"Seni verene şükür daye Meryemcem hoş geldin"

"Hadi Avşin halacığım"

Avşin beni sinir ederken kendi sinir olmuştu. Kaşları çatık salona geçiyordu ki, bana baktı. Elime gül demek için dudaklarımı güler şekille getirdiğimde gülerek girmişti salona. Mutfağa tekrar girdiğimde kızlara ufak bir masa kurmaya başlamıştım. Masa bitmişti ki karnımda birleşen ellere baktım. Asker desenli alyansıyla Gülcan'ımdı. Ellerinin arasında dönüp sıkıca sarılmıştım. Ayrıldığımızda Gülcan yüzü asık bir şekilde bana baktı. Elimi çenesine koyarak, göz göze gelmemizi sağladım.

"Hayırdır gülüm"

"Dağhan'ı görevinden uzaklaştırmışlar. Bu sabah İstanbul'a gitti. Duruma göre bende izin alıp yanına gitmek istiyorum"

Mutfak etrafına bakıp;

"Emin misin uzaklaştırıldığına"

"Nasıl vayemin"

"Düşün bence, ama şimdi değil. Ben, sen ve karnımdakiler çok acıktılar. seni bile yerim"

Gülcan'ın eline menemen tabaklarını olan tepsiyi vererek salona yollamıştım. Kızlar mutfağa geldiğinde kendi masalarını görünce, tekrar sarılmışlardı. Tavaları almak için uzanacaktım ki, özlediğim sesi, çok uzun zaman sonra duyduğum için arkam ona dönük öyle kalmıştım. Kızlara selam verip tam çıkıyordu ki arkamı döndüm.

"Demek vay delikanlı gönlün yine sevdi öyle mi"

"Meryemcem, meleğim"

"Eşkiyam hayırdır"

DELİ VE ASİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin