Kocasının, Hamza ağanın ruhu....

Start from the beginning
                                    

"Mert'im, ömrüm beni senden sonra seven değer veren aileme gitmek istiyorum. Beni bu yaştan sonra kendime bulduğum ablalarımdan, yengelerimden, abilerimden, amcamdan babalarımdan mahrum bırakma. Aslında sen beni cezalandırıyorsun, niye düğün istemedim diye"

"Ama benimde hakkım değil mi seni beyazlar içinde görmek"

"Mert ben-"

Nisa cümlesini tamamlamadan kollarımda yığılmıştı. Hızla kucağıma alıp odadaki kanepeye taşıdım. Yanmış başak gibi olan uzun saçları koltuktan yere değerken, hızla ayağa kalkıp arkadaşımı aramıştım. Tekrar geriye Nisa'nın yanına yere oturarak saçlarını severken dudaklarımı anlına bastırmıştım.

Farkındaydım bir haftadır keyifsizdi. Yengemlerle konuştuğunda kapatınca hemen mutfağa veya odamıza gidiyordu ağlamak için. Kader yengeleri görüntülü aradığında Mihriban anneyi veya Ayşe yengeyi gördüğünde evdeysem beni öldürecek gibi baktığını hep farkındaydım. Dikkatimi en çok çekende konakta herkesle bir şekilde konuşurken ablamla hiç bir şekilde konuşmuyordu. Bir şekilde kaçıyordu, nedenini geçen gece sorduğumda aldığım cevapla ablamı hem kıskanmıştım hem de ablamın öyle olmasıyla gurur duymuştum.

Yatağa uzandığımda yine benimle konuşmazken, birden;

"Hepsini özlüyorsun ama karamla hiç konuşmuyorsun"

"Meryemce ablamla konuşursam dayanamam seni şikayet ederim ve beni aldırmasını isterim. Mert gizli evlendin diye değil güveni kırıldı diye sana nasıl tokatlar attığını gözlerimle gördüm beni eve hapis ettiğini duyarsa seni öldürür. Mert dediğinde inanmıyordum ama gerçekten öyleymiş. Hani bir anda yanına oturup başımı göğsüne yaslıyorum ya, işte o anda bir elini başıma koyup yavaş yavaş severken, bir taraftan yanağını başıma dayadığında işte tam onda her şey siliyor, bulutların üzerinde rahatlıyorum, huzur buluyorum. Huzurmuş Meryemce Alibeyoğlu"

O zaman cevap verememiştim. Meryemcem, annemden çok annem olan en kıymetli varlığım. Varlığına şükür ederken, Nisam uyanmaya başlamıştı. Göz göze geldiğimizde, bir anda yerinden doğrulup;

"Harun'u aradıysan ara gerek olmadığını söyle. Üzüntüden bayılmışımdır. Sende her zaman ki gibi giyin ve işine git mimar bey"

"Olur hanım efendi, bu gün yardımcı kadın gelecek iş yapma dinlen, yardım etme kadına"

"Olur etmem Mert Ateş"

"Tamam Nisa Ateş"

...................................

MERYEMCE...

Sabah ezanın sesine uyanmıştım. Koltuktan hafif doğrulduğumda yatakta gördüğüm manzaraya içim gitmişti. Mustafa ortada sağ tarafında Mina yüzünü benim gibi babasının boynuna kapamış, burnu boynuna değiyordu. Talha'mın başı asi'min göğüs kafesine dayalı, babası gibi elinin tersini anlına dayamış uyuyordu. Mustafa sanki her an çocukları ondan ayıracaklarmış gibi elleri çocukların üzerindeydi. Ayağa yavaşça kalktığımda minik asilerim ufak tekmelerle günaydın demişlerdi. Elimi karnıma koyarak severek, Mustafa'nın yanına yatağa yaklaştım. Karnımın izin verdiği kadar eğilip, Mustafa'nın saçlarını elimle geriye doğru sevdikten sonra, anlına dudaklarımı bastırdığımda derin nefes çekerek ciğerlerimi sevgilimin kokusuyla doldururken Mustafa uykulu sesiyle;

"Sabah namazı melekler tarafından şahitlidir. Ne mutlu bana ki hayatımın meleği bu namaza beni öperek kaldırıyor"

"Her zaman kocam her zaman, hadi şimdi kalk da namazımızı kılalım. Dikkat et çocuklar uyanmasınlar"

DELİ VE ASİWhere stories live. Discover now