Kız İsteme

112 13 0
                                    

Günler geçmiyor aşkımızı defnettiğimiz günden beri..!

2 hafta geçmişti Yavuz'un gidişinin üzerinden. O iki hafta içinde onunla hiç konuşmamıştık. Gerek de yoktu zaten. İkimiz de karmakarışıktık. Anlık gelişen öpüşme olayı Yavuz'un öfkesiyle son bulmuş ve evime dönmüştüm. Dediğim gibi sonra da bir daha konuşmamıştık.

Birkaç gün önce okul yaz tatiline girmişti. Umut mezun olmuştu. Üniversite kazanırsa ve giderse belki de bir daha hiç kesişmeyecekti yollarımız. Gerçi kesişmemesi kırık kalplerimiz için daha iyiydi. Onu bir daha uzaktan yabancı gibi görmek istemiyordum. Bir yerlerde mutlu olması tek dileğimdi şüphesiz.

Biz bir daha olamazdık.

Uzandığım yatağımdan kalkıp toparlandım. Hazırlanmam gerekiyordu. Anneme yardım etmem gerekiyordu. Bugün tüm adetlere uyularak istenmem gerekiyordu.

Derin bir nefes aldım.

Sakin ol!

Bu telkin iyi geldi mi bilmiyorum aslında. Heyecanlı da değildim. Sadece huzursuzdum. Önümü göremediğim bir dönemdeydim. Benim için yazılanlar dışında geleceğim hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Korkular vardı. Sonu gelmeyecek olan korkular.

Usulca odadan çıktım. Teyzelerimin ve annemin koşuşturmasına dahil oldum ufaktan. Kuzenlerimle konuştum. Ne giyeceğimi düşündüm. Saçımı nasıl yapacağımı falan. Ya da Yavuz'un kahvesine ne koyacağımı. Bir sürü bunun gibi prosedür de cabası tabi. Ama hiçbiri görmedi beni. Belki hepsi ne hissettiğimi en azından nasıl hissedebileceğimi biliyordu ama bunu görmediler. Görmek istemediler. Ben nasıl yalandan gülümsüyorsam onlar da aynısını yaptılar. Hatta hissedilmesi gereken her türlü heyecanı, hissi benim yerime hissettiler. Ben de onlara ayak uydurdum.

Saatler akşam saatlerine yaklaşırken duş almış ve giyeceğim elbisenin önünde yerimi almıştım. Dün gelmişti bu elbise. Yavuz seçmiş, beğenmiş, almış ve göndermişti. Üzerinde tek bir not vardı.

Belki de hayatında sadece bir kere isteneceksin. Bu günü kötü değil güzel hatırlamalısın.

İstemsiz gülümsedim. Mutluluk değil de hüzünden doğmuştu bu gülümseme ama. Yine de tereddüt edilecek bir şey olmadığından vakit kaybetmeden giydim elbiseyi. Bedenime kadar üstüme nasıl oturacağını dahi bilen adam vardı. Evleneceğim adam. Aynada kendime bakarken çırpınmanın ya da kadere karşı direnmenin bir faydası olmadığını kendime fısıldadım. Bugünden sonra farklı olacaktı. Tamamen.

Bu günü kendime milat sayacaktım.

Yeni bir hayatın kollarına atılacaktım. Direnebildiğim, dayanabildiğim, kabullenebildiğim kadar.

Kapım çalındı. Kapıyı çalan kuzenimin içeriye girmesine izin verdim. Dudu ablamdı. Yüzünde minik bir gülümseme ile konuştu.

"Giyindiğine göre saçlarını yapabilirim."

Ben de ona gülümseyerek başımı salladım. Sarıya boyadığı saçlarını kulaklarının arkasına sıkıştırıp yanıma adımladı. Beni sandalyeye oturttu. Sonra da becerikli ve işini bilen bir tavırla saçlarımı sade ama hoş bir şekle soktu. Toz pembe rengindeki kadife elbisemin üzerine saçlarımı salık bırakmış önden arkaya doğru toplamıştı. Arkada salınan kısımları ise maşayla hafifçe kıvırmış sonra da doğal bir görüntü vermişti. Aynadaki yansımamı beğendim.

FAİL-İ MEÇHULHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin