Başlık

118 13 3
                                    

Hayatıma bir başlık verecek olsam; bu 'Savruluş' olurdu çünkü ne kadar kontrol altında tuttuğumu düşünsem de seçimlerim zannettiğim zaaflarımın ardında savruluyordum.

Bir daha hiç hatırlayamayacağım bir hikayeye sahiptim ben işte. Kaderin kuyruğunda ordan oraya savrulan basit bir elamandım. Yokluktan seslenilir miydi bilmiyorum ama şu an yaptığım kesinlikle buydu. Belki de hayal edilen düşlerle ortaya çıkan bir algı yanılmasıydı bilmiyorum. Çok da umrumda değil zaten. Yazı yazmayı bilmem ben. Benim işim hep ilim ile olduğundan Türkçeme de çok güvenmem. Buna rağmen çok laf kalabalığı yaptım. Yani eski bir dost olsa öyle derdi bana şimdi. Laf kalabalığı yaptın Beyza, diye. Eğer gülümseyebiliyor olsaydım şimdi maziyi yad edercesine gülümserdim.

Zihnim de kalan tek bir güzel şey var. Onun öncesi ve sonrası ızdırap sanki. Ya da kör bir aşkın getirisi. Yasak elmanın bilinmiyen zehri gibi. Yavaş yavaş öldüren cinsten. Size o güzel şeyden biraz bahsedeyim. Sonrasında kaldığımız yerden devam ederiz zaten.

Güneş üstüne doğdu gibi bir deyim vardır. İşte o sabah da güneş üstüme doğmuştu. Geç uyanmama rağmen geç yatmaktan kaynaklanan bir mayışmışlık vardı bedenimde. Yine de mutluydum.

Solumdaki boşluk nedeniyle yataktan çıkıp direkt banyoya gittim. Çok hızlı alınan bir duşun ardından rahat kıyafetler giyinip aşağıya, mutfağa indim. Daha inerken burnuma gelen o güzel kokular aç midem için şölen işaretiydi. Bir de şimdi tam karşımda duran baba kız tablosu gözümü fazlasıyla doyurmuş ve kalbimin tekrar hızlı hızlı çarpmasına neden olmuştu.

Sessiz adımlarla kendimi belli etmeden ilerleyip tatlı küçük kızıma kendimi gösterdim. Onun hemen önünde duran babası, hayatımın anlamı, ise büyük bir neşeyle kızımıza mamasını yedirmeye çalışıyordu. Tabi kızım Mira beni gördüğü anda ağzındaki mamayı babasına doğru püskürtüp gülücükler saçmaya başlamıştı. Bu hali ben de, onu göğsüme sokma isteği uyandırmıştı.

Mira'nın yaptığı üzerine Umut söylenerek kızımızın ağzını temizlemiş kalkmak için hareketlenmişti ki arkasından boynuna sarılıp bir öpücük bıraktım. Aynı anda elindeki mendili alırken o da benim yanağıma bir buse kondurmuştu.

"Günaydın Sevgilim"

Diye şakıdım.

"Günaydın Hatun"

Diye karşılık verdi. Sesindeki o boğuk tat tüm bedenimin karıncalanmasına sebep olmuştu.

Gülümseyip başka bir mendille Mira'nın üstünü temizledikten sonra elimi yıkıyordum ki bu sefer arkadan sarılan Umut olmuştu.

"Neden biraz daha uyumadın? Dinlenmen gerekiyordu"

Ellerini belime ve karnıma sarmış çenesini omzuma yaslamıştı. Hemen ellerimi kurulayıp kolları arasında ona döndüm ve yanaklarını kavradım. Parmaklarımla hafifçe okşarken mırıldanırcasına konuştum.

"Yokluğunu hissettim. Sensiz uyumayı sevmiyorum"

Dişlerini gösterircesine gülümseyip başını diğer tarafa çevirdi. Ardından tekrar bana dönüp dudaklarıma bir öpücük bıraktı.

"Seni seviyorum Hatun"
"Seni seviyorum Adam"

Başımı göğsüne yaslamıştım ki kızımızın sesi duyuldu.

"Hatuuuyn"

Umut ile önce Mira'ya ardından birbirimize bakıp koca bir kahkaha attık. Miniğimizin ilk kelimesi en çok duyduğu şeydi. Babasının kızıydı işte. Babasının kızlarıydık.

Gözleri dolduracak kadar güzel bir sabahtı benim için. Bizim için. Bazı zamanlar için geride kalan her kötü olayı unutmak gerekirdi. Peki ya ben? Ben şu hissiz yüreğimle hala nasıl acı çekiyor olabilirdim?

Merak ediyorsunuz değil mi?

Dediğim gibi daha bir şey görmediniz. Öncesinden devam edeceğiz..

Beyza


Yıldıza dokunmayı ve yorum yapmayı unutmayın :')

FAİL-İ MEÇHULWhere stories live. Discover now