64. BÖLÜM | 1. KISIM ♧ AŞK

Start from the beginning
                                    

İşaret ve orta parmağım, Aras’ın altındaki gri eşofmanının lastiğinin üzerinde durdular. Yummuş olduğum gözlerimi açtım, başımı göğsünden kaldırdım ve yüzüne baktım. Ona baktığımı hissetmiş gibi o da gözlerini açtı, kömür karası gözleriyle doğrudan benim yeşillerime baktı. “Siktir,” diye mırıldandı. Parmaklarım eşofmanının altındaydılar. Aras’ın siyah gözlerinde kırmızı alevler meydana gelmişti. Göğsü daha da hızlı inip kalkmaya başlamıştı.

Parmaklarım bu sefer iç çamaşırının lastiğini kavradıklarında ve çıplak tenine değdiklerinde Aras sessizce inledi. Bunu ne kadar çok istediğini ona baktığımda kolaylıkla anlayabiliyordum. İhtiyacını gidermesi gerektiğini de biliyordum. Neredeyse üç seneyi aşkın bir süredir birlikteydik ve Aras bunca zaman benimle bir kez olsun bile birlikte olmamıştı. Birlikte olmaya çok yaklaştığımız zamanlar olsa da hiç o kadar ilerisine gitmemiştik. Ya da gidememiştik, bilmiyorum.

“Azra,” diye fısıldadı, gözlerini yumup başını iki yana salladı. “Küçücük bir dokunuşunun bile beni ne hale getirdiğini görebiliyor musun?” diye sordu.

Hiçbir şey demedim. Parmaklarımı yeniden hareket ettirdim. Teni soğuktu. Alta doğru yavaşça ilerlerken Aras bir kez daha inledi ve başını yastığına iyice gömdü. Ardından sessizce bir küfür mırıldanıp ben henüz ona dokunamadan, iç çamaşırının altındaki elimi tuttu ve dışarı çıkarttı. Kaşlarımı çatıp ona baktım.

“Eğer biraz daha ileri gidersen gün boyu bu yataktan dışarı çıkamayız,” dedi.

Kalbim hala az önceki gibi hızla atmaya devam ediyordu. Gözlerinin içine baktım. “Çıkmayalım o zaman,” diye fısıldadım.

Bembeyaz dişlerini göstererek gülümsedi, kahkahası kulağımı doldurdu. Parmaklarını saçıma dolarken alnımdan öptü. “Olmaz,” dedi sessizce. “Bugün halletmemiz gereken yığınla işimiz var. Hem ayrıca evlenmeden olmaz güzelim. Az daha sabretmen lazım.”

“Bir hafta,” diye fısıldadım. “Sadece bir haftamız kaldı.”

“Evet, güzelim. Bir hafta sonra tamamen benim olacaksın. Benim kadınım.”

Elimi yanağına yerleştirdim. Birkaç günlük sakalları avuç içime battılar. Başparmağımla yüzünü okşadım. Tamı tamına bir hafta sonra artık evli biri olacaktım. Tamamen Aras’a ait olacaktım. Her şeyimle. Sonsuza dek.

Gözlerinin içine uzun uzun baktım. Baktığım bu gözlerin bir zamanlar ne kadar gizemli olduklarını anımsadım. Hiçbir şekilde ne hissettiğini yansıtmıyordu. Ne istediğini, ne düşündüğünü anlayamıyordum. Ama şimdi ona baktığım her an beni ne kadar sevdiğini görebiliyordum. Ne hissettiğini, ne düşündüğünü anlayabiliyordum. Gülümsedim, alnımı alnına yasladım ve başparmağımı dudağının kenarında gezdirip “Öp beni,” diye fısıldadım.

“Memnuniyetle.”

Ne olduğunu anlamadan kendimi onun altında buluvermiştim. Dudaklarımla bütünleşen dudaklarının tadıyla gözlerimi yumdum ve kendimi tamamen ona bıraktım. Dudakları önce yavaş, ardından da hızlı bir şekilde benimkileri kavradılar. Öpüşü gittikçe daha tutku dolu bir hal aldı. Bir süre sonra dudaklarımdan ayrılan dudakları, kulağımdan boynuma doğru bir yol izledi. Sonra aynı yoldan geri dönerek tatlı öpücükler bıraktı.

Dudakları yeniden benimkileri buldu. Hiç acele etmeden, yavaşça öptü. Sonra dudaklarını benimkilerden ayırdı ve üzerimden kalkarak yana kaydı. Kendimi bir anlığına eksik hissetmekten alıkoyamamıştım. “Bunlar sadece küçük bir fragman,” diye mırıldandı. Gülüyordu. “Filmin tamamı bir hafta sonra.”

*

Korkuyordum.

Hem de şimdiye kadar hiç korkmadığım kadar korkuyordum. Neden mi? Çünkü o kadar mutluydum ki bu mutluluğumun yok olmasından, bir terslik çıkıp bütün her şeyin mahvolmasından endişeleniyordum. Önümüzdeki şu bir haftanın çabucak geçmesini, bir an önce 7 Temmuz’un gelmesini, Aras’la, sevdiğim ve seveceğim tek erkekle, o nikâh masasına oturmayı istiyordum.

Affet BeniWhere stories live. Discover now