twenty seven

4.5K 291 862
                                    

"Nereye gidiyoruz, Harry?"

Araba topraklı yolda sarsıla sarsıla giderken eşinin sorduğu soruya "Sabret biraz." diyerek cevap verdi Harry. Onu gerçekten de çok beğeneceğine emin olduğu bir yere götürüyordu.

Louis oflayarak geriye yaslanıp başını aşağı eğdi ve hafif hafif büyümeye başlayan karnına bakmaya başladı. Hamileliğin 4. ayına girmek üzereydi ve karnındaki garip hisse yeni yeni alışıyordu. Bu süreçte Harry de tıpkı söz verdiği gibi hep eşinin yanındaydı.

Arabanın yavaş yavaş durması Louis'yi düşüncelerinden ayırırken başını kaldırıp kemerini çıkardı ve elini kapı koluna attı. Tam o sırada arabadan çoktan inmiş olan Harry'yse onun kapısını açmış, dışarı çıkması için beklemeye başlamıştı.

Louis gördüğü ilgiden oldukça memnun bir şekilde dışarıya çıkar çıkmaz küçük ellerinden birinin Harry'nin büyük eli arasında kaybolmasına izin verdi, diğer elini de karnının üzerine koydu. Gittiği doktor bebeklerle olan bağının daha kuvvetli olması için bunun yararlı olacağını söylemişti, ayrıca bu hareket Louis'ye de korkusunu yenmesinde yardımcı oluyordu. 

Harry'nin yönlendirmesiyle ormanın içinde kısa bir süre yürüdükten hemen sonra yemyeşil yolun sonu tertemiz bir göle çıktı. Göl yemyeşildi, öyle berraktı ki içinde yaşayan minik canlılar bile rahatlıkla görülebiliyordu.

Louis hayran hayran etrafı incelerken gözüne bir ağacın dibinde duran örtü ve piknik sepeti çarptı. Şaşkınlıkla Harry'ye döndüğünde alfa gülümseyerek onun elini biraz daha sıktı ve o ağacın dibine doğru ilerleyip eşini de peşinden sürüklemeye başladı.

Önce Harry örtünün boş kısmına oturdu, sırtını da büyük ağacın gövdesine yasladı. Ardından hâlâ ayakta dikilmekte olan Louis'yi kucağına çekmek için başını yukarı kaldırdı, fakat omegasının güzelliği yüzünden bir süre durup kilitlenerek onu izlemek zorunda kaldı.

Omega, tıpkı alfasının hayallerindeki gibi beyaz bir bahçıvan tulumu giymişti, tulumun içinde yeşil bir tişört ve ayaklarında da tişörtüyle aynı renkte Converse ayakkabılar vardı. Tombul yanakları al al olmuş, mavi gözleri parıl parıl parlıyordu. Bu hâliyle arkasında kalan göl ve yemyeşil ormanın arasına o kadar çok yakışmıştı ki, Harry gözlerini ondan alamıyordu. Üstelik yeniden uzamaya başlamış olan saçlarının da beyaz bir bandana yardımıyla gözünün önüne gelmelerini engellemişti.

Louis eşinin gözünü kırpmadan kendisini izlediğini fark edince olaya el atmaya karar verdi ve bacaklarını alfasının iki yanına atıp dikkatli bir şekilde onun kucağına yerleşti.

Harry kucağına oturan eşi yüzünden sonunda girdiği transtan çıkabildiğinde kollarını ince bele sardı ve kiraz kırmızısı dudakların üzerine minik bir öpücük bıraktı. Ardından geri çekilip burnunu eşinin mühür noktasının üzerinde gezdirdi ve yaydığı güzel kokuyu derince içine çekip "Beğendin mi burayı?" diye fısıldadı.

Yalnızca kuş cıvıltılarının ve ikisinin nefes seslerinin duyulduğu huzurlu yerde Harry'nin fısıldayışı da Louis'yi iyice mayıştırdı, onun sorduğu soruya başını aşağı yukarı sallayarak "Mhhmm, çok beğendim." diye cevap verdi. Hatta beğenmek ne kelime, bayılmıştı... Sonsuza kadar burada, alfasına sarılı bir şekilde kalsa asla gıkını çıkarmazdı.

"Aç mısın, bebeğim?"

Harry'nin sorduğu soru üzerine başını aşağı yukarı salladı. Evden çıkmadan önce tıka basa yemişti ama zaten yemek yemeyi çok seven bir omegaydı, bir de üzerine hamile olunca daha da fazla yiyesi geliyordu. Henüz hamileliğinin yarısında bile değildi ve oldukça fazla kilo almıştı, doğumdan sonra aldığı kiloları nasıl vereceği hakkında en ufak bir fikri bile yoktu.

sunflowers & kisses | l.s.Where stories live. Discover now