seven

4K 418 1K
                                    

Louis 'Gemma' yazısına tıklarken oldukça gergindi, muhtemelen birazdan Styles'ların evine doğru yola çıkacaktı ve o sikik alfayı yeniden görecekti.

Telefon birkaç çalışın ardından açıldığında Louis güzel sesli kızın "Omega!" diye bağırdığını duyup hafifçe kıkırdadı. 

"Selam Gemma. Şey, arayabileceğimi söylemiştin, umarım rahatsız etmiyorumdur."

Kızın kıkırtısı kulaklarına dolunca kocaman sırıtmaya başladı.

"Rahatsız etmek diyor ya, gerçekten yiyeceğim seni! Tabii ki rahatsız etmiyorsun, annem ve Alvin'le boş boş oturuyoruz- ah! Bak ne diyeceğim, sen de gelsene! Beraber boş boş otururuz."

Louis dudaklarını dişlemeye başlayıp gergince yerinde kıpırdandı. Alfanın orada olmadığını duymak rahatlamasına neden olmuştu fakat 'Alvin' denen kişiliğin o küçük beta olduğuna emindi ve onu görmek istemiyordu. Deli gibi itiraz etmek istese de annesinin delici bakışlarıyla karşılaşıp yutkundu.

"Ben de bunun için aramıştım. Ehm, şey, yarın akşam eğer uygunsanız annem sizi yemeğe bekliyor. Anneni özlemiş de. Ama uygun değilseniz de hiç sıkıntı değil yani- ah!"

Annesi tarafından ayağına yediği tekme yüzünden acıyla inlediğinde Gemma'nın neşeli sesi yeniden telefona dönmesine sebep oldu.

"Annem annenle konuşmak istiyormuş, telefonu hoparlöre alabilir misin lütfen?"

Gemma'nın onu göremeyeceğinin farkında olmayarak başını aşağı yukarı salladı ve telefonu hoparlöre aldı.

"Jay, merhaba! Ben Anne!"

"Merhaba Anne! Tanrı'm, sesini duymayalı yıllar olmuş... Nasılsın?"

Louis annesinin abartılı tepkilerine göz devirirken bir şey dememek için dudaklarını birbirine bastırdı. Evleri o kadar da uzak değildi, istedikleri zaman gidip birbirlerini görebilirlerdi.

"İyiyim tatlım, çok iyiyim. Yemek işini duydum ve yarın akşam siz bize gelmeye ne dersiniz? İlk biz misafir edelim sizi, hm?"

Anne'in yumuşak sesi kulaklarına dolduğunda Louis başını hızlı hızlı iki yana sallamaya başladı. Harry'nin evine tekrar gitmek mi? Asla!

"Olur tatlım, tabii ki olur. O zaman yarın akşam sizdeyiz, kendine iyi bak!"

Annesi Louis'yi takmayarak konuştuğunda Louis hemen içinden bahaneler üretmeye başlamıştı.

Karnım ağrıyor? Kızışma dönemindeyim? Kalbim durdu? Beynim patladı?

"Hiç boşuna güzel beynini yorma oğlum, yarın o yemeğe geliyorsun. Hatta git şimdi üzerine giyecek güzel bir şeyler seç."

**

Louis, tedirgin bir şekilde, karşısında oturan betayı umursamamaya çalışarak çatalında duran domatesi ağzına tıktı. Betanın yan tarafında oturan alfanın da bakışlarını ara ara üzerinde hissetse de aldırmamaya çalışıyordu. Zaten farkettiği kadarıyla alfa genel olarak eşi olacak betayı izliyordu.

Harry gergince yerinde kıpırdanmaya başladığında Louis aklına gelen şeyin olmamasını dileyerek çaktırmadan masanın altına baktı. Ve tabii ki de hiç bakmamış olmayı diledi çünkü Alvin'in eli alfanın pantolonunun içine girmiş, yüksek ihtimalle penisinde ileri geri hareket ediyordu. Louis yüzünü buruşturarak yemeğine döndüğünde alfa elini betanın koluna atıp onu durdurdu ve uyarıcı bakışlarını kahverengi gözlerle buluşturdu.

Louis gözlerini devirmemek için kendini zor tutup yemeğine döndü, fakat tüm iştahı kaçmıştı. Elindeki çatalı masaya geri bırakmak istediğinde parmakları bollaştı ve o daha ne olduğunu anlayamadan salça soslu çatal beyaz kazağına düştü.

"Yaa."

Üzüntüyle kazağına bakarken Gemma eliyle onun sırtını sıvazladı. "Harry'nin odasından bir şeyler alabilirsin, değil mi Harry?"

Louis elindeki peçeteyle kazağındaki salçayı hızlı hızlı temizlemeye çalışırken "Gerek yok." diye mırıldandı. Alfanın sweatshirtünü yanında getirmişti ve onu bir an önce sahibine geri vermek istiyordu, başka kıyafet almak değil.

"Hadi Lou, uzatma."

Louis başını ısrarla iki yana salladı. "Gerek yok, gerçekten."

Gemma Louis'nin ısrarcı tavrının farkına varıp daha fazla üstelememeye karar verdi ve başını sallayıp yemeğine döndü.

**

"Harry ve ben de en yakın zamanda mühürlenmeyi düşünüyoruz. Değil mi hayatım?"

Alvin Harry'nin elini sımsıkı tutup söylendiğinde Harry de ona bakıp gülümsedi ve başını aşağı yukarı salladı. "Aynen."

Mühürleyecek olsa çoktan mühürlerdi, diye düşünmeden edemedi Louis. Fakat daha sonra saçmaladığını farkedip başını iki yana salladı. Eşi olacak adam kendisini bulmadığı için başkalarını kıskanamazdı, bu hiç doğru değildi.

"Louis, tatlım, lütfen şu üzerindeki kazağı çıkarır mısın? Bembeyaz şeyin üzerinde duran o kırmızı leke çok dikkatimi dağıtıyor."

Anne gülümseyerek konuştuğunda Louis konunun nasıl yeniden kazağına geldiğini anlayamadı, fakat itiraz etmek için her zaman hazırdı.

"Bence buna hiç gerek-"

"Louis, oğlum hadi." Babasının otoriter sesi kulaklarına dolduğunda omuzlarını düşürerek ayağa kalktı.

"Harry tatlım, Louis'ye bir şeyler ödünç verebilir misin, lütfen?"

Gemma yüzünde imalı bir gülümsemeyle Harry'ye bakarken Harry gözlerini devirerek ayağa kalktı ve önden önden yürümeye başladı. Louis de çekingen bir şekilde onu takip etmeye başladı.

Harry'nin odasına girdiklerinde Louis burnuna dolan tanıdık kokuyla afalladı, fakat kendini zorlayarak o anları düşünmemeye çalıştı.

"Bir şey vermene gerek yok, senin sweatshirtünü yanımda getirmiştim zaten. Yine geri veremeyeceğim gibi duruyor."

Mahcup bir ifadeyle Harry'ye bakarken Harry kaşlarını çatıp ona döndü. "Geri getirmemeni söylediğimi hatırlıyorum?"

Duyduğu sert ses güçlükle yutkunmasına neden olurken "Üzgünüm." diye mırıldandı Louis. Sesi o kadar kısık çıkmıştı ki kendisi bile duymakta zorlanmıştı, fakat saniyeler içinde dibinde biten alfa duyan tek kişinin kendisi olmadığını gösteriyordu.

Alfanın büyük parmakları Louis'nin çenesini kavrayıp başını nazikçe yukarı kaldırdı. "Şimdi bu odadan çıkacağım, sen de o sweatshirtü minik bedenine geçirip arkamdan aşağı ineceksin. Ve bir daha asla ama asla bana geri vermeye çalışmayacaksın. Anlaştık mı?"

Louis -bir kez daha- güçlükle yutkunarak başını aşağı yukarı salladı ve bakışlarını ürkekçe alfanın koyulaşmış yeşilleriyle birleştirdi.

Yeşilleriyle.

Yeşilleriyle.

Anlamlandıramadıkları bir duygu ikisinin de etrafını sardığında alfa hızla geri çekildi ve odadan çıktı. Louis dudakları aralık bir şekilde ayakta dikilmeye devam ederken beynini susturmaya çalışıyordu, fakat o kelime aklına girmişti bir kere.

Ne kadar çabalarsa çabalasın olmadı. O gece o kelime belki de binlerce defa beyninde yankılandı.

Yeşilleriyle.

sunflowers & kisses | l.s.Where stories live. Discover now