KURBAN 2-Bölüm 20

Start from the beginning
                                    

Deniz söylediklerimi umursamadan yürümeye devam edince ben de ardından yürümeye başladım.

"Hiçbir kadına sana baktığı gibi bakmadı, hiçbirine sana güldüğü gibi gülmedi. İntikam diyor ya o sadece kendini kandırıyor. Seni sevdiğini kendine itiraf edemiyor!"

Son söylediğim dikkatini çekmiş olmalı ki olduğu yerde durdu.

"O bana tecavüz etti Gökalp! Hiçbir adam sevdiği kadına böyle bir acı yaşatamaz!"

Sesi buz gibi çıkmıştı. İlerledim ve tam karşısına geçtim.

"Hata yaptı ve bunun bedelini çok ağır ödeyecek."

Dümdüz bir ifadeyle bakarak, "Neden onun avukatlığını yapıyorsun söyler misin? Neden karşıma geçip onu savunuyorsun!" diye sordu.

"Onu savunmuyorum Deniz. Sana benimle gelip onun hayatını cehenneme çevirmeni söylüyorum. Ona iyi bir ders ver diyorum, intikamını al diyorum."

"Bunu neden yapayım!"

Sesi tüylerimi ürpertecek kadar yüksek çıkmıştı. Uzanıp kollarından tuttum ve "Çünkü canın yandı biliyorum. Rüzgar öfkesiyle seni yaktı kül etti biliyorum. Ama böyle gitmeni istemiyorum, yıkık dökük bir şekilde değil! Geri dönüp küllerinden yeniden doğmanı istiyorum ve bu defa alevinle sen Rüzgar'ı yak istiyorum." dedim.

Yanaklarından aşağı bir damla akıp gidince yavaşça uzandım ve geride bıraktığı izi sildim. Bu sırada gözlerimiz buluştu. Deniz'in gözlerinde görmeye alışık olmadığım ifadeyi fark edince dehşete kapıldım. Pes etmişlik... Çaresizlik... Umutsuzluk...

Diğer elimi de uzatıp yüzünü ellerim arasına aldım.

"Tanışmanı istediğim biri var!"

"Gökalp bak ben hiç kimseyle falan tanışmak istemiyorum ve o eve de geri dönmeyeceğim."

"Bak sadece tanışmanı istiyorum. Şimdi lütfen benimle gel."

Deniz'in gözlerindeki tereddüttü görünce ısrar edercesine, "Lütfen!" dedim.

Gözlerindeki tereddüt yerini düşünceli bir ifadeye bırakırken, "Peki." dedi.

Deniz'den...

Yol boyunca ikimizden de çıt çıkmadı. Başımı pencereye yasladım ve karanlığı seyretmeye başladım. Nereye gidiyorduk, kiminle tanışacaktım hiçbir fikrim yoktu. Oradan oraya savruluyormuşum gibi hissediyordum. Hiçbir yere ait değilmişim ve rüzgar beni nereye savuruyorsa oraya gidiyormuşum gibi.

Yaklaşık bir saatlik yolculuğun ardından Gökalp arabayı sevimli bir apartmanın önünde durdurup arabadan indi. Ben de onu takip ettim. Merdivenlerden çıkarken sessizliği bozarak, "Nereye geldik, kiminle tanışacağım?" diye sordum.

Gökalp sarı renkte olan ahşap kapının önünde durup zile bastı ve "Sevgilim!" dedi.

"Ne!"

Gökalp'in sevgilisi mi vardı yani? Bunu biz neden bilmiyorduk? Peki ne zamandır böyle bir ilişkisi vardı? Bir anda aklıma o kadar çok soru üşüşmüştü ki hangisini soracağımı bilemedim. Tam konuşmak için niyetlendiğimde kapı açılınca bütün kelimelerimi yutup karşımdaki sevimli kadına baktım.

Evet, onu görünce aklıma ilk gelen kelime kesinlikle sevimli oldu. Kızıl renkli uzun kıvırcık saçları ve bembeyaz bir teni vardı. Neredeyse yüzünün tamamını kaplayan kocaman yeşil gözleri, onu daha da sevimli yapan yuvarlak çerçeveli büyük gözlükleri vardı. Biraz kiloluydu ama bu kesinlikle onu çok daha çekici gösteriyordu. Boyu da aşağı yukarı benimle aynıydı.

KURBANWhere stories live. Discover now