5.5

302 19 1
                                    

"Günaydın Balım, okula gelmeye başlamışsın. Umarım çok daha iyisindir."

Herkes bana geçmiş olsun dileklerini iletiyordu. Tamam iyi hoş güzeldi ama sürekli o anı hatırlamak hoş değildi. Bir an önce sınıfa girip gün boyu sınıftan çıkmak istemiyordum.

"Günaydın Balım, iyi misin?"

Yine sınıf arkadaşlarımdan birisi durumumu soruyordu. Yapmacık bir gülümseme koydum suratıma.

"Teşekkürler Ayşen, çok daha iyiyim."

" Poyraz nasıl iyi mi?"

"O da iyi şukürler olsun."

"Böyle bir durumda sorulmaz ama.. Sana bir şey sormak istiyorum."

"Sor tabii."

"Poyraz ve sen çıkıyor musunuz? Yani bazı kişilere sordum ama onlar çıkmadığınızı, sadece aileleriniz dolayısıyla yakın olduğunuzu söylediler."

Okulda grupça dolaşıyorduk ve öğretmenlerden çekindiğimiz için el ele gezmiyorduk. İnsanlara açıklama gereği de duymadığımız için milletin haberi yoktu tabii. "Yani eğer çıkmıyorsanız-"

Yine Poyraz'ın bir talibi daha çıkmıştı. Son günlerde çok sosyal bir insan olduğu için insanların dikkatini çekiyordu.

Bu yüzden lafını bitirmeden cevabı yapıştırdım. "Çıkıyoruz."

Ama yüzü görülmeye değerdi. "Haa tamam o zaman. Tekrardan geçmiş olsun." ve yanımdan uzaklaştı.

Hızla sınıfa girdiğimde sınıf arkadaşlarım hepsi bir ağızdan "Ooooooo!! Balım gelmiiişş!!" diye bağırışmaya başladı.

Yine ve yine herkes başıma toplandı. Geçmiş olsun diyenler, beni özleyenler, olayın nasıl gerçekleştiğini merak edenler, Poyraz'la aramda ne olduğunu merak edenler hepsi bir ağızdan bana soru soruyorlardı.

"Üzgünüm baylar ve bayanlar ama Poyraz'ı aramam gerek."

"Havada bir şeyler kokusu alıyorun ama.."

Kapıdaki Furkan ağzındaki baklayı çıkarmıştı. "Çok iyiyim Furkan, kolum ve ayağım çok hızlı iyileştiler. Geçmiş olsun dileklerin için de hiiiç eksik olma."

Ben böyle deyince "geçmiş olsun" demek zorunda kaldı tabii.

"Balım, Poyaz'la aranda birşeyler var dimi?" hepsi bir ağızdan ağzımdan laf almaya çalışıyorlardı. Ama ben açıklama yapmak zorunda hissetmedim kendimi.

O sırada Poyraz'ı görüntülü aramıştım bile. Sıradan kalktım ve sınıfın en köşe tarafına geçtim.

"Oo, okula gitmişsiniz bakıyorum."

"Seni kıramadım diyelim."

Ben öyle deyince sınıftan tekrar "Oooo!" sesleri yükseldi.  Ama yine onları takmadan telefon görüşmeme devam ettim.

"Hadi oradan, başka çarem kalmadı demiyorsun da."

Kıkırdadım. O da gülümsedi. Yanımdan telefona bakmaya çalışanlar, tabiri caizse canavarlar, kameradaki görüntümün önüne geçiyorlardı.

"Naber Poyraz?"

"Nasılsın Poyraz?"

"Ooo Poyraz efendi özlettin kendi."

Onların bu tepkilerine şaşırıp kalmıştım. Sessizce "siz bu kadar sever miydiniz Poyraz'ı yaa!" dedim. Birisi de duymuş döndü bana "ben Poyraz'ı oldum olası severdim" dedi. Ve bunu diyen bir kız. Ben susar mıyım? Hayır.

"Çekin şu kafalarınızı sevgilimi göremiyorum."

"OOOOOOOooooo!!!"

"NeeeeeeeeeEEEEE??!"

"İitiiiraaf eetttiiiii!!!"

"Poyyraazzz, bu doğru mu kardeşimm?!"

Poyraz da benim aslında asla böyle bir şey yapmayacağımı bildiğinden bana 'hayırdır?' bakışı atıyordu. Sonra diğerlerine seslendim. "Öğrendiniz işte mutlusunuzdur. Şimdi izniniz olursa halini hatrını durumunu soracağım."

" Tamam biz sizi rahat bırakalım."

"Ay sizi çifte kumrular sizi."

"Haalaaa şokktaayyyııımmm."

Artık susmazlardı. Ahh gerçekten neden söylemiştim ki?

"Ee nasılsın? Durumlar nasıl? Hemşireler benim kadar iyi bakabiliyor mu sana?"

"Tabii ki senin kadar değil ama ben iyiyim yani sıkma canını."

Arkadan bizi dinleyenler de fısırdamadan edemiyordu. Ne vardı bizim ilişkimizde bu kadar dedikodu edilecek?

"Böyle dersen okulu bırakır gelirim ama."

"İyiyim dedim ya."

Fısıldayarak.

"Hem seni özledim çabuk bitsin okul da gel artık. Ama okul bitmeden gelme."

Ven sırıtırken arkadan "biz bir şey duymadık siz devam edin." diyordu.

O sırada zil çaldı ve içeri Toprak, İz ve Ceyhun girdi.

"Poyraz, bizim takım geldi."

"Selam söyle."

"Millet, Poyrazın selamı var."

Beni görünce bir şaşırdılar, bir sevindiler. Aman aman tepkileri bir görseniz gülmekten altınıza işersiniz.

"Balııımmm!!"

İz'in çığlığı tüm okulu inletirken hızla gelip bana sarıldı. Biraz kolum acımıştı ama belli etmedim.

"Okula gelmişsiiiiinnn. Nasıl ikna oldun gelmeye. Yoksa Poyraz'ın meslek sırrı mı?"

Son söylediğini fısıldayarak söylemişti.

"Fısıldamana gerek tok artık herkes biliyor."

"Hadi ya, ne zaman öğrenmişler?"

"Az önce ben söyledim."

"Bal'ım, ben kapatıyorum. Siz de derse girin. Akşam gelirsin."

Öyle bir Bal'ım deyişi var ki, insanın içini eritecek kadar güzel söylüyor. O Bal'ım dediğinde sadece ismimi değil bana gerçekten 'benim bal'ım' dediğini hissettiriyor. Öyle bir söyleyişi var ki...

"Hiç kurtuluşun yok. Teneffüslerde tekrar arayacağIm Öğle arasında bile içeri zili çalana kadar açık kalacak bu telefon."

"Bana uyar."

"Tamam hoca girecek şimdi derse kapatıyorum."

"Güzel bak kendine."

"Tamaaaam pekiii emrin oluuur." ve kapanış.

"Yaaa Balım çok tatlı bir çift olmuşsunuz. Size çok imrendim. Ben hâlâ sapım."

"Üzülme be Duygu. Aslında taliplerin var da görmüyorsun işte."

"Hani Murat? Ben niye görmüyorum onları?"

Murat eliyle gözlerini kapattı ve derin bir nefes verdi. Bizse hep beraber onlara gülüyorduk.

Bütün okul Murat'ın Duygu'yu sevdiğini bilirdi ama bilmeyen tek kişi Duygu'ydu.

"Bana ilişki hakkında sırlar versene." dedi Duygu yalvarırcasına bana.

"Çok uzaklarda arama, ruh eşin belki de çok yakınlarda."

Ruh eşin dediğim için murat sırıtıyordu bana bakarak.

"Ay Balım, falım sakız falı gibi konuşma, bildiğin varsa öt bakayım." diyen Duygu'ya yine tüm sınıfça kahkahayı bastık. Ben de elimle dudaklarıma fermuar çektim.

Bal'ım [TAMAMLANDI] Where stories live. Discover now