5.1

305 19 2
                                    

Gözlerimi açtığımda hastanedeydim. Yanımda annem, babam, Öykü ve Burak vardı. Burak'ın burada ne işi vardı.

Annem yaklaştı ve elmi tuttu. "Kızım iyi misin? Çok ağrın var mı? Bak her şey geçti. Sadece kolunda ve ayağında kırık var dediler ama 1 aya geçermiş. Korkulacak hiçbir şeyin yokmuş yani."

"Poyraz nasıl?"

Hepsi birlikte gözlerini benden kaçırıyorlardı. Bir şey olmuştu. Gözyaşlarım tekrar hücum etti yanaklarıma.

"Bir şey oldu. Ona bir şey oldu. Söyleyin ne oldu?"

Sesim gitti birden. Zar zor konuştum. "Ö-öldü mü?" alt dudağım titriyordu. Kalbim atmayı bırakmıştı sanki.

Babam geldi ve saçlarımı okşamaya başladı. Sonra gözyaşlarımı sildi. "Sakin ol benim güzel kızım. O gayet iyi. Şu an başka odada. Doktorlar onu muayene ediyorlar şu an."

İnandırıcı gelmiyordu. Bir şey oduğuna emindim. "Baba..."

Yaş dolu gözlerimle babamın gözlerinin içine baktım. "Ona ne olmuş olursa olsun, beni kandırmayın ve doğruyu söyleyin." ve boynuna sarıldım tek elimle.

Ayrıldığımda onun da gözleri dolmuştu. Beklentili gözlerim hala gözlerindeydi. Annem ve babam bir şey diyemeyecekti belli. Gözüm Burak ve Öyküye kaydı.

"Vücudunun birçok yerinde kırık varmış. Kolu, bacağı, el parmaklarında sonra da belinde bir çatlak varmış. Boynunu da-"

Burak, Öykü'nün ikiziydi. Liseyi yurt dışında okuyordu ve şu an neden burada olduğu hakkında bir fikrim yoktu. Ama şu an pek umrumda olduğu da söylenemezdi.

Burak resmen ballandıra ballandıra Poyraz'ın kırıklarının konumlarını söylüyordu sanki daha çok acı çekmemi istermiş gibi. Ama ona kızamazdım.

Öykü onu uyarmıştı. "Salak mısın öyle anlatılır mı? Ablacım çok da kötü bir durumu yok diyebiliriz. Kafa travması geçirdiği için şu an blinci kapalı. Birkaç yerinde de kırıklar varmış. Kritik bir durum yok."

Yerimden doğrulduğumda babam tuttu beni. "Nereye?" gitmek istiyordum. Onu görmek istiyordum.

"Baba. Gitsem olmaz mı?"

"Daha yeni kaza yaptın dinlenmen gerek. "

"Bak ben iyiyim. Sadece kolum ve ayağım biraz ağrıyor. Ama çok bir şeyim yok."

Birden kapı açıldı ve içeri elinde tekerlekli sandalye ile İz geldi. Ardından Toprak ve Ceyhun.

"İz kızım bu ne?"

Annemin İz'e sorduğu soruya İz gayet net cevabını verdi. "Ben malımı tanımaz mıyım? Yerinde durup beklemeyeceğini biliyorum. Poyraz oradayken Balım'ı burada tuta-"

O sırada babamla göz göze geldiler. "Yani Poyraz'ın yanına gitmek ister diye düşündüm. Doktor da izin verdi. Sadece Balım'ı yormayın dedi."

"İz,"

Gözlerim dolmuştu yine.

"Ne var sulu göz?"

"Teşekkür ederim."

Egolu gülümsemesini de yaptıktan sonra beni tekerlekli sandalyeye bindirdiler ve koridorda gitmeye başladık. Sonra durduk. Toprak önüme geçip çömeldi.

"Biz ne dersek diyelim senin ısrar edip gideceğini bildiğimiz için bunu yapıyoruz. Balım, baştan uyarmak istiyorum. İlk olarak odasına giremeyiz ve ikinci olarak..."

Duraksadı ama sonra devam etti. "Ve ikinci olarak birazdan göreceğin görüntü pek de iç açıcı olmayacak. Eğer görmeye hazır değilsen..."

"Onu görmek istiyorum."

"Peki."

Ayağa kalktı ve yan tarafımdan yürümeye devam etti.

Odasına gelmiştik. Oturduğum için camdan Poyraz'ı göremiyordum çünkü boyum yetişmiyordu. İz koluma girdi ve yavaşça beni kaldırdı.

Onu gördüğümde yine ve yine ağlamaya başladım. Şu ağlama işi artık sinirimi bozmaya başlamıştı ama içimde tutamıyordum ki.

"Benim yüzümden, benim yüzümden. Hepsi benim yüzümden."

"Saçmalama Balım kamyonu da sen sürmüyordun herhalde."

"Ceyhun hayatında ilk defa haklı olabilir Balım. Senin ne suçun var? Hem emniyet kemeri takmamış. Eğer taksaydı olmazdı belki de bu kadar şey. Bu da mı senin suçun?"

İz tam da doğru noktaya parmak basmıştı.

"Evet."

"Nasıl yani?"

Olayı anlattığımda sustular. Ben de camdan Poyraz'a bakıyordum. Neredeyse her yerini alçıya almışlardı. Aklımdan geçen tek bir şey vardı.

Benim yüzümden.

Bal'ım [TAMAMLANDI] Where stories live. Discover now