KURBAN 2 -Bölüm 2

Start from the beginning
                                    

Öfkeden gülümseyerek, "Bunu hak etmişsin!" dediğimde Rüzgar bana bakarak, "Sen kimin tarafındasın?" diye haykırdı.

Hiç düşünmeden, "Deniz!" dedim.

Şimdiye kadar hiç bu kadar net konuşmamıştım. Ama artık Rüzgar'ın bu acımasız tavırlarına daha fazla müsaade etmek istemiyordum. Kendi acısını dindirmek için Deniz'e acı çektirmesine daha fazla seyirci kalmak istemiyordum.

Rüzgar şaşkın bir sesle, "Gökalp!" dediğinde onu umursamayarak, "Deniz şimdi nerede?" diye sordum.

Birkaç saniye bana öfkeli bir şekilde baktıktan sonra, "Bilmiyorum, ben bayılınca o da çekip gitmiş!" dedi. Sanki bu durum onu çok rahatsız etmişçesine ellerini sıkarak yumruk yaptı.

"Ne yapmasını bekliyordun? Seni hastaneye getirip başında beklemesini mi?"

Sesimdeki alaycı tınıdan rahatsız olunca, "Artık şuna bir son verir misin?" diye sitem edercesine bağırdı.

"Sen son verdiğinde ben de son vereceğim."

"Deniz'i bir bulayım, o zaman nasıl sonlandıracağımı sen gör!" deyip yataktan kalktı ve çıkışa doğru ilerledi.

Orada öylece Rüzgar'ın ardından bakarken mırıldandım, "Bu sefer değil Rüzgar, bu sefer değil!"

Deniz'den...

Bir yandan hâlâ deli gibi akan gözyaşlarımı silerken bir yandan da aklımdaki parçaları birleştirmeye çalışıyordum.

Babamın son zamanlarda sıklaşan gizli telefon konuşmaları, işten sürekli geç gelmeleri, her hafta sonu olan iş gezileri... Hepsi, hepsi de o sürtükle zaman geçirmek için miymiş? Düşündükçe sanki boğuluyormuş gibi hissediyordum. Ben annemle evde sırf o yok diye keyifsiz bir şekilde yemek yerken o...

"Baba!" diye bağırarak direksiyona birkaç defa vurdum ama bu beni hiç sakinleştirmemişti.

Sonra birden aklıma onları son kez gördüğüm gece geldi. Ben saklandığım yerden onları izlerken annem, "Bunu nasıl yaparsın Kadir!" diye bağırmıştı. O gece annem her şeyi öğrenmiş miydi? Bu yüzden arabada kavga ediyorlardı. O zaman... O zaman kazanın sebebi babamdı.

"Senden nefret ediyorum baba!" diye son ses haykırdım ve bütün gücümle frene bastım. Lastikler asfalt yolda kayarken arkada acı dolu çığlıklar bırakmıştı.

Başımı direksiyona yaslayıp sakinleşmeyi bekledim. Az sonra gözyaşlarım dinmiş, hıçkırıklarım da yerini sessiz iç çekişlere bırakmıştı. Başımı kaldırıp geriye yaslandım. Nerede olduğumu anlamak için dışarıya baktığımda şehrin dışındaki orman yoluna girdiğimi fark ettim.

Geri dönmek istemiyordum, geri dönmeyecektim.

Kontağı çevirdim ve tekrar sürmeye başladım. Nereye gideceğimi çok iyi biliyordum. Beni kimsenin bulamayacağı, her şeyden, herkesten uzak bir yere, dağ evine.

Rüzgar'dan

"Anahtarı bana ver, sen taksiyle eve dön!" derken elimi Gökalp'e uzattım.

"Bu halde sana asla araba kullandırtmam!" deyip elimi indirdi ve gidip şoför koltuğuna oturdu.

Onunla uğraşacak vaktim yoktu. Bir an önce Deniz'i bulmalıydım. Bu yüzden daha fazla konuşmadan gidip yanındaki koltuğa oturdum.

Gökalp bana bakarak, "Nereye gidiyoruz?" diye sorduğunda hiç düşünmeden cevap verdim: "Toprak'a!"

Gökalp hiçbir şey söylemeyip kontağı çevirdi ve gazı kökledi.

...

"Deniz!" diye bağırarak kapıyı yumrukladığımda Toprak uykulu bir halde kapıyı açıp şaşkın gözlerle bana baktı.

KURBANWhere stories live. Discover now