21. Bölüm

1.4K 125 101
                                    

Çok değil bir iki sene sonra Kasım Şeyda'nın yalanlarını yakalamış ve aralarında kavgalar başlamıştı. Adile sürekli onu gizliden arıyor ve "Ne istiyorsun benden, beş çocuğum var benim. Onun metresi olarak beş kızın üzerine gelip ömrünü geçireceğini mi sanıyorsun" diye konuşup engel olacağını söylüyordu hala. Ona kulak asmıyordu.

Nihayetinde Kasım onunla gönlünü eğlendirdikten sonra bırakmış, Şeyda anca işin ciddiyetine varmıştı. Bu sefer o peşini bırakmıyor ve sürekli kendisine baskılar kuruyordu. Polise gidip dava açmayı dahi düşünmüştü. Ben artık kimseyle evlenemeyeceğim senin yüzünden diyordu.

Kasım peşini bırakması için evleneceği kişiyi bulmasını kendisi çaresine bakacağını söylemişti. Ailesi gariban kendi halinde yoksul ve şehirli insanlara mahcup tavırla yaklaşan mazlum köylülerdi. Eğer kızlarının üniversite okuma adı altında bunları yaptığını işitselerdi bir yuva daha hayal kırıklığı içerisinde rezil olabilirdi.

Şeyda bir kaç ay sonra başka biri ile evlenme kararı almış ancak o zaman Kasım'ın peşini bırakabilmişti. Gelecekte onun da ikiz çocukları olacak, fakat Allah'ın yuva yıkanın yuvasının olmayacağı terazisinden ötürü onun da yuvası yıkılacaktı. Sonrasında iki çocuğu ile dul kaldığında belki başka Kasımlar bulacak, belki de Adile'nin vebaline girdiğini düşünerek pişman olacak, ama neye yarar.

Adile'nin ise Kasım ile arasına buz dağları çoktan girmişti lakin çocukları hatrına kalıyordu o evde. Bu olanlardan sonra sadece iki uzak ahbap gibi geçirdiler günlerini.

İkizler ilkokula başlamış, Necla ise orta okulu bitirmiş Liseye hazırlanıyordu. Sınavlara girmek istedi fakat Kasım eve geldiğinde ondan masumane sınav ücretini istediği vakit "Ne okulu? Okul mokul yok bundan sonra, evinde otur. O başını da hemen bağla bir daha karşımda böyle gezinme!" diye terslemişti. Necla ise hiç bişey diyememiş  gözleri dolarak arka odaya gidip ağlamıştı. Onun suçu neydi ki? Okumayı istemek mi..

Adile sürekli karşı çıkmış fakat söz geçirememişti. Kasım'ın düşünceleri ve zihniyeti o kadar aşağılıktı ki, çevresinde okuyan kızların hep serbest hayat sürüp, kürtaj yaptırdıklarına şahit olmuş ve her okuyan kimseyi namus kavramından uzak ilan ediyordu. Geçmişte de başına Şeyda mevzuu geldiğinden okul okumayı fuhuş aracı sanıp kendi tecrübe ettiğinden çocuklarını sakınmaya çalışıyordu aklısıra.

Necla başını bağlayacaktı lakin, ona özenerek başörtüsünü sevsin diye kapalı kıyafetleri dahi almadılar. Fatma halasının eski uzun kap ve pardesülerini giyiyor, altına uzun etek geçiriyor ve hepsi üstünde büyük durduğundan çok gariban gözüküyordu. Hep öğrencilerin paydos saati camın önüne geçip okuldan gelen çocuklara bakarak ağlıyordu. Onun bu halini yalnızca Adile görüyor ve içten içe çok üzülerek yanına gidip teselli etmeye çalışıyordu evladını.

Kasım yazıhanesini kapatmış ve işlerini genişleterek daha işlek bir cadde de aynı zamanda inşaat malzemeleri satan bir dükkan açmıştı. Kendi işlerini kendi malzemeleri ile yapıp daha çok kâr sağlayacaktı. Bu dükkana yanına kardeşi Ahmet ve Adem'i de almış, altlarına birer o zamanın son model lüks araçlarını çekerek yanına ortak etmişti.

Ortak olduklarından hesapları da ortaktı. Ve kendi evine alışveriş yapacağı zaman bahçede oturan Adem, Ahmet ve babasının evine de erzakla gıda alışverişi yapıyordu.  Bahçeye arabasını çekip imece usülü dernek dağıtıyormuş gibi herkese eşit şekilde dağıtıp evlerine gönderiyordu. Ahmet'in nüfusu üç, babasının nüfusu iki, Ademin nüfusu dört, kendi evinin nüfusu ise yedi kişiydi. Eşit dağıtmak dedikleri kavram ise her eve bir tavuk vermek gibiydi. Adile'ye iki tavuk koysa hemen Hemsiye laf yapar söylenirdi çünkü. Fakat bu taksîm hiç adil değildi. İki kişinin bir tavuğu yemesi doyurucu iken müteahhit adamın ailesinde beş çocuk ve bir kadın tek tavuğu yiyor o da anca bir öğüne yetiyordu.

ANNEMİN HİKAYESİ 🥀 (Gerçek Yaşanmış)Where stories live. Discover now