13. Bölüm

1.5K 110 32
                                    

Kasım'ın Arabistan'dan dönüşü haneye büyük mutluluk getirmişti. Oradayken tüm topladığı parasını çaldırmıştı halbuki. O sebeple ev yapma hayali askıda kaldığı için üzgündü. Sağsalim dönebilmişti evine. Bu en azından Adile için iyi bir haberdi. Eri evinde olmadığı zamanlar kimseye muhtaç olmamaya gayret etti lakin zorluklar çekti bu müddet içerisinde.

Evlatları ile hasret giderdi. Necla ikisine, Nuray ise bir yaşına basmıştı. Başta tanıyamadılar babalarını sakallı olup uzun süre görmedikleri için fakat sonra alışınca dizinin dibine koştular. Adile ise bu tabloyu seyretti sevgi ve özlemle.

Yazdığı beş metrelik mektubu çıkarıp uzattı Kasım. Orada yaşadıklarını saatlerce anlatsa yorulurdu zira. Minik yazılar ile o uzun kağıdı arkalı önlü doldurmuştu. Beraber okudular. Birlikte vakit geçirerek hasret gidermiş oldular. Pek varlıkları yoktu lakin bu damda kendi hallerinde kimseye muhtaç olmadan kendi yağlarında kavruluyorlardı.

Fakat Kasım zengin olmak, bu sefaletten kurtulmak istiyordu. Hedefleri hep yüksekteydi. Elindeki ile yetinmek istemiyordu. Bahçenin bir kısmına bir yandan çalışıp diğer yandan temel atmaya çalışıyordu. Kim bilir o ev ne zaman tamamlanırdı da belki kaç sene içinde taşınırlardı bu yokluk ile. .

Adile üçüncüye hamileydi bu esnada. Ve bu sefer tüm aile erkek bekliyordu bebeği. Kasım öyle heveslenmişti ki oğlu olacağını hissettiği için. İçinde vardı bir hasret, bu gebelik ile yine körüklendi. Bir oğlu olacaktı, büyüyüp adam olacaktı, babasına çalışıp destek olacaktı, onu evlendirecekti ve evini eşyasını dizip her yerde tamamladığı görevleri ile övünecekti. Bunları düşünüyordu, çünkü soyunu soyadını o devam ettirecekti, buna inanıyordu kendisi . .

Kasım çalışırken Adile, çocukları ve evi ile ilgileniyordu. Bu inşaatın yapılması ve tamamlanması esasında iyi olacaktı, ne kadar hallerinden memnun davranmaya çalışsalar da gelecekte üç çocuklu bir aile için dar gelecekti bu dam.

Adile ne kadar yaşanılır hale getirmeye çalışsa da eski püskü bir yerdi neticede.Yemek pişireceği zaman patates ve soğan lazım olursa kilimi kaldırıp altındaki toprağı eşeleyip sebzeleri çıkardıktan sonra geri zemini düzeltip kilimi örterdi. Lavaboya bahçeye çıkılırdı. Yazları yine kolay geçirseler de geçtikleri kışı zor atlatmışlardı. Yaz ne de çabuk geçmişti. Halbuki üç ay hariç hep iyi olurdu havalar.

Ve yine kış gelmişti. Karnı burnundaydı. Temel çalışmalarını durdurdu Kasım. Havalar soğuktu, işler de durgundu. Bir kara kışı daha atlatıp bahara ulaştıklarına şükür edebilmişlerdi.

Bir mayıs günü hıdrellez zamanı doğumu gerçekleşti Adile'nin. Kadere inancı ve Allah'ın her verdiğine razı gelen bir insan olduğundan evlatlarını kız erkek diye ayırmadan severdi. Bu yavrusu da ister normal bir bebek olsun, ister sağlığı eksik doğsun, ister erkek yahut kız olsun onun canından bir parçasıydı ve elbette anne olarak merhametli bir kadın olarak sevip koruyup kollayacaktı çocuklarını.

Bir kız evladı daha olmuştu. Kasım kendini öyle inandırmıştı ki oğlu olacağına, bu sefer farklı bir heyecan oluşmuştu içinde. Bir miktar hayal kırıklığı yaşadı. O zihniyet yerleşmişti kafasına ve evlat diyip bağrına bassa da zihnini bırakmıyordu düşüncesi. Elbet bir gün evlenip onu terkedip gideceklerdi. Böyle düşünüyordu. Esasında küçükken bu düşünceleri masum görünüyordu. Sonrasında büyük kıvılcımlar oluşturacağını günahsız bebekler bilselerdi dünyaya böyle düşünen bir babanın evladı olarak gelmek isterler miydi? Elbette Hayır.

Babalık duyguları tekrar yerine gelmiş ve bu düşüncelerden sıyrılmış olarak zinini toparlayıp karısının yanına doğru yola koyuldu.Adile bebeği Kasım'ın en küçük kardeşi Gülten'e emanet edip doğumunun hemen sonrasında çoktan ayaklanmış, hemen kirli çarşafları dışarı çıkarıp yıkamıştı. Üç doğum gerçekleştirdiğinden tez ayaklanıp bebeği görmeye gelenlere mahcup olmamak için kendi işlerini kendi hallediyordu. Kimseye muhtaç olmak istemiyor, kimseden yardım beklemiyordu.

Kasım eve vardığında Adile yemeğini bile pişirmiş, yorgun düşüp az minderin üzerinde çocukları ile uzanmıştı. Karısını uyandırmadan bebeği kucağına aldı. Bedeni, elleri, ayakları minicik bir bebekti. Onu gördüğünde bir an o kötü düşüncelerinden dolayı pişmanlık duydu. Gözünü açtığında o güzel manzara ile karşılaştı. Allahu Teala ona üç güzel kız evlat vermişti, babaları başındaydı. Huzuru yerindeydi, daha ne isterdi ki. Keşke hep böyle kalsaydı. .

Kasımın amcası bebeğe Elif ismini vermesini tavsiye etti. Hoşlarına gidince üçüncü bebeğin adını da Elif koydular. Necla, Nuray ve Elif.

Elif'in göbek bağını yeni yapacakları evin temeline gömdüler. Kasım'ın çoğu işi bundan sonra rast gidecek ve hep Elif'i uğuru olarak görecekti..

ANNEMİN HİKAYESİ 🥀 (Gerçek Yaşanmış)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin