10. Bölüm

1.6K 111 22
                                    

1988 yılı..

Kasım ayının soğuk bir günü sancıları başladı Adile'nin. Doğumu geldiğini hissetti. Bu onun ilk doğumuydu, bir müddet sancı aralıklarının artmasını bekledikten sonra hastaneye doğru gittiler. Doğum öyle muazzam bir olaydı ki, kendisi ve eşinden oluşmuş olan küçük bir insan getirmekti dünyaya. Hiç bir günahı olmayan, masum, minicik, savunmasız bir bebek.

Gebeliğinde hep bunları düşünmüştü. Gencecik on yedi yaşında bir kız. Daha kendi küçüktü ki, nasıl baş edebilecekti bir bebek ile. Onunla büyüyeceğini düşündü. Tuhaf hissetmişti gebeliği boyunca. Anne olacaktı, öyle muhteşem öyle güçlü bir anne olacaktı ki bunu kendisi bile bilmiyordu. Bir bebeği olacaktı, kime benzeyecekti? Onu gördüğünde unutacaktı tüm bu doğum zahmetini.

Dokuz aylık kimine kısa görünen fakat kendisine asırlar sürmüş gibi gelen koca bekleyişinin ardından yeşil önlüğü giyip içeri alındığında hafızası ve tüm duyguları boşalmış gibiydi. Hamileyken gördüğü herkes "doğum yapan kadının duaları kabul olur" diyerek kendisinden bir sürü dua istemişti fakat o bunları düşünecek durumda değildi. O an sadece aklında ölüm vardı. Ya kendisi ölecekti, ya da bebeğine bir şey olacaktı böyle hissediyordu.

Doğuma girmeden evvel Kasım'ı son kez görmüş, evladını kucağına alacak olmanın heyecanı ve karısının hali için endişeyle bakan gözlerinin içine son kez görüyormuş gibi bakarak "Hakkını helal et" demişti kocasına. Kasım'ın buna verebileceği bir cevap yoktu sıkıca karısının ellerini tutup güven vermekten başka.

Şimdi yalnızdı Adile. Sanki o odada kendisinden başka kimse yoktu. Ona yardım edebilecek kimse yoktu. Sadece Allah vardı. Bunu düşündü. Sancıları arttıkça ne kadar yalnız olduğunu, ona sadece Allah'ın yardım edeceğini düşündü. O'ndan sadece evladını kendisine bağışlamasını, kucağına alabilmeyi istedi.

Uzun bir bekleyişin ardından, kelimelerin kifayetsiz kalıp sadece yaşayanın bildiği o zorluktan sonra bebek doğduğu anda bedenine bir rahatlama gelmiş, yavrusunun ağlama sesini duyduğunda ise kuş gibi olup gökyüzünde savrulur gibi hissetmişti.

Bir kız çocuğu doğurmuştu. Kanlar içinde çıplak ve savunmasız gördüğünde bebeği öyle içi acıdı ki, yoğun merhamet duygusunu anneliği bahşetmişti mevla ona. Bebeğin göbek bağını kesip, vücudunu silip kundağa sardıktan sonra annesine verdiler. Sonrasında odaya geçebildiler.

Kasım şükran içerisindeydi. Karısı, aşık olduğu, en çok sevdiği insan, kızının annesinin sağsalim doğumunu yapmış olmasına ve evladı ile beraber dönmüş olmasına sevinmişti. Bir gece orada kaldıktan sonra, taksi tutup köye getirdi karısını.

Döndüğünde dinlenememişti. Geri ayaklanmış bir yandan bebeğine bakıp diğer taraftan ev işlerini yaptı. Hemsiye bebeği tuzlayıp yıkadı.
Acemiydi Adile, bu onun ilk bebeğiydi, kim ne derse onun tavsiyesin uyuyor, bebeği Hemsiye yıkıyor, yanında Hediye yardım ediyordu ona.

Hamileliğinde Kasım hep Galatasaraylı futbolcu Tanju Çolak'ın adını vermek istemişti bebeğe. Adile hiç hoşlanmamıştı o isimden. Adını Necla koydular. Kulağına ezan okunduktan sonra artık Beraber büyüyeceklerdi onlar da bebek ile.

Necla üç aylık olduktan sonra Adile yine hamile kalacağını düşünememişti ve ancak bir ay sonra farkına vardı bunun. .

ANNEMİN HİKAYESİ 🥀 (Gerçek Yaşanmış)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin