14. Bölüm

1.4K 111 12
                                    

1991 yılı..

Elif'in göbek bağını evin temeline gömdükten sonra bahar geldiğinden dolayı tekrar işlere koyuldu Kasım. Bir gün işten dönerken küçük bi kamyonet ile geldi. Bahçenin bir köşesine boydan tuğla ve taş dizdi.

Bahçenin yan tarafında sokak yolu olduğu için geçen herkes görüyor ve tanıdık olanlar merakından "Kolay gelsin" demek bahanesi ile burada ne yapılacağını soruyordu. O vakitler köydeki çoğu ev müstakil ve bahçeli olduğundan küçük gecekondu tarzı yaşamlar sürüyordu. Kasım'ın bu kadar az tuğla ve malzeme ile iki katlı ev dikeceğini duyanlar dalga geçiyor, sokaktan geçerken söyleniyorlardı.

Küçük bir köydü yaşadıkları yer. Her şeyin lafı yapılırdı. Tanıdıkları yoksul insanların çabaları küçük görülür belki de varlık sahibi olacağından kendileri yapamadıklarından dolayı kıskançlık duyguları kabardığı için hazmedemeyip öyle konuşurlardı. Kasım bir kaç kez bu söylentilere tesadüfen kulak vermiş ve iyice hırslanmıştı.

'Burda üç beş taş ile ev yapamaz' diyip gülmüşlerdi. Zoruna gitmişti, halbuki her işi kavrayan zeki genç bir adamdı. Eskiden ılıcaların bulunduğu mevkiye pansiyon daireler yapmak için gitmişti kardeşi Ahmet ve Adem. Ellerinde bulunan malzeme ve vakit kısıtlıydı. İşçiler nasıl yetiştirip bu malzemeyi nasıl yettirecekleri konusunda kara kara düşünür olmuştu. Kasım onların bulunduğu inşaata sonradan gelmişti. Yetmiş küsür küveti zeki ve pratik fikirler ile işçilere bölüştürüp nasıl yapacaklarını tarif edip tam iki günde tamamlatmıştı pansiyonların banyolarını. Sistematik düşüncesine hayran kalmıştı oradakiler, halbuki pek bir numarası yoktu, nasıl düşünememişlerdi böyle ustalığı.

Bu anısını hatırladı Kasım, bir özgüven oluştu bedeninde. Akrabalarının ona gülüp yapamaz demesi onun enerjisini düşürmeyip aksine daha çok azmetmesine sebep olmuştu. İki bayram arasında geçen o kısa müddette kendi inşaatının hem ustalığını hem ameleliğini yaptı, arada kardeşleri de yardım etti.

Adile yemeklerini pişirip ikram ediyordu. Bir keresinde işleri akşama kadar sürmüş ve saat geç olduğundan Kasım, kardeşi Adem'i eve yemeğe çağırmıştı. Karısına sofra kurması için haber vermemişti o vakit. Adile ise tüm gün üç çocukla uğraşıp, evin sıvası için yardım ettiğinden eve vardığında yorgun düşmüş, çocukları acıktığı için büyükçe bir tasa yoğurtlu ekmek doğrayıp ortaya sofra bezi serip onlara yedirdikten sonra çocuklarla beraber az içi geçmiş ve uyuyakalmışlardı. Elektrikler olmadığından dam karanlıktı.

Kasım eve girdiğinde gaz lambasını yakıp ortada sofrayı görmüş, içerisinde ise farelerin o yemek tasına girip yoğurda bulanıp etrafa kaçıştıklarını gördükten sonra kardeşine mahcup olmuş ve onun yanında Adile'yi kaldırıp çok şiddetli dövmüştü. Halbuki Adile'nin bir suçu yoktu. Kasım bir kere bu olaya şahit olsa da kendi belki kaç defa aynı durumu yaşamış fakat isyan etmeden kimseye bahsedememişti bu durumu. Hem çocuklarına bakıp hem inşaata yardım ettikten sonra üstelik birde dayağa maruz kalmıştı.

Yirmi yaşındaydı, üç çocuğu vardı lakin kendi yaşayamamıştı ki çocukluğunu. Sokakta ip atlarken birden nişanlandığı haberini almış sonrasında ise oyunlara doyamadan kadın olmuştu. Kendi büyüyemeden anne olup çocuklarını büyütmek ile vazifelenmişti. Hala saftı ve aklı getirmiyordu kocasına karşılık vermeyi. Öyle öğrenmemişti, hem bir karşılık verse rezil ederlerdi onu. Kalbi temizdi ne kadar şiddetli olaylar yaşasa da kocasını sevdiğinden gönlü yumuşuyor, kısa süren bir küslükten sonra tekrar barışıyordu.

Esasında pasaklı pis bir kadın değildi. Çalışkan ve pratik bir hanımdı. Her işini kendi görür, kışlık tezeklerini kendi hazırlayıp kalıp oluşturup güneşte kurutur, odunlarını kırar, yazın yorganlarını yıkayıp yünlerini çırpar, tandırda ekmeğini düzenli olarak pişirir ve makine olmadığından çamaşırlarını elde yıkardı. Bebeklere tek kullanımlık bez bağlamak çok lükse girerdi o zamanlar. O sebeple amerikan bezi kullanır her defasında onları arındırıp iyice elde çitiler, yıkadıktan sonra kurutmak için asardı.

Kışın sobasını kendi başına kurup, baharda yine kendi kaldırırdı. Üç çocuğunu büyütmenin yanı sıra bu işlerin hepsini aksatmadan yapıverirdi.O sofra üzerinde yorgunluktan uyuyakalmaları bir gafletti lakin dayağı icab edecek bir durum değildi. Kimsenin günümüzde yaşayamayacağı şartlar altında yaşam sürmüştü orada.

Günler böyle iyi yahut kötü geçip giderken nihayetinde o iki üç aylık kısa süreçte Kasım evin tüm kaba işini tamamlamayı başardı. Elektrik ve tesisat da tamamlanmış yalnızca ince işleri kalmıştı. Kapı ve camları yoktu. Evin boya badanası yapılmamış, yerler betondu. Her şeye rağmen o damdan kat be kat iyiydi. En azından tavandan su sızmayacak ve etrafta fareler cirit atmayacaktı.

Evini tamamlayıp yerleşeceğini duyan köy ahalisi hayretler içinde kalıp sonrasında dedikodu yapacak malzeme bulamamışlardı. Bu sefer takdir, tebrik ve yalakalığa başlanmıştı. Ademoğulları ve Havvakızları menfaatine olan yada olmayan her şeyi dile getirip konuşmayı çok severdi neticede, torba değildi ki ağızları büzülebile..

Adile çocukları ile annesine ziyarete gittiğinden evde değildi. Kasım, kardeşi Fatma ve Saadet'i çağırıp o zamanın elli lirasını bahşiş vererek inşaatın temizliğini onlara yaptırmıştı. Evi temizledikten sonra damda bulunan eşyalarını getirtip evin bir odasına yerleştirmişti. Camlar olmadığı için yine naylon taktırmıştı. En azından kışı bu şekilde atlatıp biraz birikim yapıp evinin kalan işlerini halledebilirdi. 1991 senesi sonrasında yaşama burada devam edeceklerdi. .

ANNEMİN HİKAYESİ 🥀 (Gerçek Yaşanmış)Where stories live. Discover now