"Hadi ama Ateşm birbirimizi seviyor olsakta bu bebek için yapılmış bir evlilik birbirimizi özleyecek kadar aşık değiliz.  Hatta hiç aşık değiliz." Ben sözlerimi tamamlarken Ateş aramızdaki mesafeyi kapatarak  soluğu burnumun dibinde aldı. Neden böyle bir şey yaptığinı anlamasamda dudaklarıma yapışmasıyla kendimi geriye çektim. 

"Ne yapıyorsun Kübra görecek."dediğimde dünya umrunda değilmiş gibi ellerimden tuttu.

"Hâlâ anlamadın mı? Ben seni seviyorum. Bu adam aşık olalı bir asırdan daha uzun zaman oldu..."  Ellerimi ondan çekerek boynuma götürdüm. Bana aşık mıydı?

"Ben...Ben otobüs bileti ayırsam iyi olacak."

"Dur bir saniye  otobüsle hiçbir yere gitmeyeceksin seni ben götüreceğim." Saniyelik ruh değişimi diye buna derler. Hayır, tek başıma gitsem ne olacak  şunun şurasinda kaç saatlik yol.

"Ateş, çocuk değilim.  Karnım burnumda falanda değil? Ben evime otobüsle gideceğim. Otobüs yolculuklarinida çok seviyorum. Illa bir şeyler yapmak istiyorsan terminale bırak yeter."

"Inar keçi! Peki, sana bilet ayarlayağim." Ateş telefonunu sarılarak uzaklaşmıştı. Şükür ki ikna etmek için uzun saatler dil dökmemiştim.

Ateş tekrar geri döndüğünde sabah ona bilet ayırttığını söyleyerek yemeğe geçelim demişti. Berbarce yemek yiyip kalktığımızda Kübra  masayı kaldırıp izin isteyerek gitmişti. O gidince Ateş, bana biraz daha yaklaşarak sarıp sarmaladı.

'Seni özleyeceğim." Biraz daha içimi eritir gibi özleyeceğim derse bende söylecektim. Selda bu adam senin devrelerinle oynuyor haberin olsun.  Ateş küçük küçük öpmeye başladığında midemde bir şeyler olmaya başladı.

"Ben gidip valizimi hazırlayayım..." Kollarının arasından nasıl sıyrıldığımı bilmeden kaçıp odaya geldim. Iki hafta kalacağım için yalnızca el çantası  temiz iç çamaşırlarımla giyebileceğim birkaç elbise koydum. Diğer ihtiyaçlarım fazlasıyla vardı. Birde büyük bir valiz alıp Ateş'i ürkütmek istemiyordum.

"Hâlâ bitmedi mi, bizim için güzel bir film buldum." Bitti derken elime çantayı alıyordum ki elimden alarak dolabın kenara bıraktı. Ne yaptığına bakarken cebinden cüzdanını çıkartarak içinden bir kart aldı,

"Boşuna verme Ateş, benim ihtiyacim yok."

"Ne demek yok, iki hafta benden uzakta olacaksınız. Baban her şeyinle ilgilenecektir ama yine de bu kartı alacaksın... Selda bu senin maaş kartin neden almakta tereddüt ediyorsun, senin kocan değil miyim?"

"Maaş kartım mı? Ateş birbirimizi kandırmayalim ben orada hiçbir halt yaptığım falan yok..." Ateş sinirlenmiş olmalı ki yüzü gerilmeye başladı. "Tamam, alacağım sende  iki hafta boyunca oturup düşün çünkü geri döndüğümde boş boş oturmak istemiyorum."

"Orası kolay  artık inelim mi?" Kartı elinden alınca  cüzdanıma koyup ona elimi uzattim. Madem son günümüz onun gönlünce olsun. Elele aşağıya inerken karım film için bize ne yapacak diye sordu.

"Mısır... Mısır patlatabilirim olur mu?"

"Olur ama dikkat et, fazla tuzlu yaparsan miden yanar." Peki, diyerek zorda olsa elimi elinden kurtarıp mutfağa geçtim. Mısır patlattığım da bir tabakta meyve hazırlamıştım. Içecekleride koyduğumda Ateş imdadıma yetişerek hepsini benim için salona taşıdı. Beraberce film izleyip huzur içinde uyuduk.

Galiba ayrılmak bir tek onun için zor olmayacaktı. Sabah güç bela uyanıp hazırlandığımızda Ateş'in canı çok sıkkındı. Otogara kadar keyiflsizliği sürerken benimde canım hiç konuşmak istemiyordu. Ayırttığımız bileti alıp perona gelince elimi tutan adama baktım.

"Selda oraya gidince her anın için rapor istiyorum."

"Merak etme iyi olacağız."

"Baban seni almaya kesin gelecek değil mi, eve yalniz gitme."

"Babam kesinlikle almaya gelecek ve emniyet kemerime bağlayacağım. Hatta kaplumbağa gibi gitmesini söylecegim ki sag salim eve varalım." Onunla uğrasmak istesemde yüzü gülmedi. Beni kollarının arasına aldığında bende sarıldım.  Ateş saçıma öpücük bırakarak seni seviyorum demiş sonra da eklemişti.

"Sizi seviyorum."



Ve gittin,
Ve dağ çöktü.

《》

Oturup konuşsaydık
Geçerdi belki her şey.
Başını alıp gitmek,
Sevdaya dahil değil...

Bir Değirmendir Bu Dünya, Cahit Zarifoğlu






İNTİKAM ATEŞ'İ 🚬 Where stories live. Discover now