#50

73 6 8
                                    

"Ares, look at me."
Angele elinde iki kumaşla Ares'in yanına ulaştı ve onları işaret ederek gülümsedi.
"Whicever?"
(Hangisi?)
"Tam olarak amacını anlayamadım Angele."
"Ahh sweety. Wedding dress of course."
(Ohh tatlım. Gelinlik elbette.)
Ares uykusuzluğunu bastırması için içtiği kahveden bir yudum almıştı ki Angele'nin cümlesiyle onu dışarı püskürtüp öksürmeye başladı.
"Heyy, are you okey?"
Dudaklarına bir peçete bastırıp boğazındaki gıcıktan kurtulmaya çalıştı.
"Gelinlik de nerden çıktı ?"
"Biz evleneceğiz. Siz burada gelinlik giymiyor yoksa?"
Athena yaslandığı tezgahta, keyiften kahkaha atarken, Angele'nin elindeki kumaşlara baktı.
"Dostum itiraf etmeliyim, bu kez fena çuvalladın ama bir söz vardır sende bilirsin ki tecavüz kaçınılmazsa zevk almaya bakacaksın."
"Bu ne kadar iğrenç bir benzetme oldu."
"Ahh sweety yoksa düğün arifesi seni biraz fazla mı alınganlaştırdı ?"
Athena, Ares'in yanaklarını sıkıştırarak gülmeyi sürdürdü.
"Athena! Ares is my sweety."
"Sorry, I forget. Hadi ben kaçtım. Akşam haberleşiriz."
* * *
Kumsal<

Bir sabah yürüyüşüm sırasında aldığım telefonla Türkiye'ye döndüm.
Özgeçmişimi bıraktığım hastanelerden bir tanesi geri dönüş yapmıştı ve eğer anlaşabilirsek önümüzdeki pazartesi başlamamı istiyorlardı.
Bu beni çok sevindirmişti. Neredeyse iş bulma konusunda ki umudumu kaybedecektim...
Evime geldiğimde eşyalarımı güzelce yerleştirdim ve yarınki görüşme için erkenden uyudum.
İnanılmaz heyecanlıydım. Sanki ilk kez çalışacakmış gibi.
Bazı duygularımı yeniden hissedebilmek beni gerçekten mutlu ediyor...
Sabah oldu, güzel bir duş aldıktan sonra dolap önünde ki mesaim başladı. Herhalde 500 tane kıyafet değiştirmişimdir.
Biraz resmi biraz spor tarzlı bir şey istiyordum ve aradığım şeyi bulmam ve onun içime sinmesi uzun sürmüştü.
Alelacele kahvaltımı yapıp evden çıktım.
Hastane evime yürüme mesafesiyle 25 dk, arabayla 10 dakika süredeydi.
Yürümeyi tercih ettim, ama bir şeyi unutmuştum, lanet topuklular.
Uzun zamandır spor ayakkabı giyiyordum ve bunların üzerinde durmayı neredeyse unutmuştum. Oraya varana kadar üç kez bileğimi burktum ve hiç gün yüzü görmemiş küfürler ürettim.
Böyle bir başlangıç hayal etmemiştim. Yine de enerjimi kaybetmeyeceğim...
Yetkili kişinin odasına bir sekreter eşliğinde gittim. Beyaz saten gömleği ve dapdar kalem eteğiyle önümde yürüyen kadının neredeyse her adımında dişilik akıyordu.
Potansiyelinin farkındaydı ve bunu sonuna kadar kullanıyordu. Özgüven önemli, her yerde...
Odaya geçip oturduktan yaklaşık yarım dakika sonra orta yaşlı sevimli bir adam girdi.
Beni samimiyetle selamladıktan sonra yerine oturdu.
"Öncelikle hoşgeldiniz, ismim Turgut Pala. Sizde Kumsal Çelebi olmalısınız ?"
"Kumsal Ateş."
"Hemen düzeltiyorum..."
Klavye üzerinde hızla bir şeyler yazdıktan sonra ellerini birbirine kenetleyip gülümsedi.
"Bizimle çalışmanızı çok isterim Kumsal Hanım. Haftanın 4 günü 8-16 saatleri arası bir çalışma programımız var. Maaş, sigorta, prim ve ek olarak yemek ücreti bizim tarafımızdan karşılanıyor.
Çalışma programı güzel, beğendim.
"Maaş konusunda da sizi memnun edeceğimizi umuyorum."
Elindeki birkaç evrağı bakmam için uzattı.
Üzerinde alacağım maaş ile ilgili bilgilendirme vardı. Önceki çalıştığım yere kıyasla biraz azdı ama çok da dert edilecek bir fark yoktu.
Son olarak birkaç sözleşmeyi de okuduktan sonra imzamı attım. Artık resmi olarak bu hastanenin bir çalışanıydım bende.
Çıkmadan önce Turgut Bey ile tokalaştık.
Hislerime göre burada güzel günler yaşayacaktım. En azından böyle olmasına yürekten inanıyorum.  Evime döndüm, dairemin önüne bırakılan gazeteleri alıp içeri girdikten sonra onları sehpanın üzerine bıraktım ve koltuğa oturup ayağımda ki işkence  aletleri olan topukluları çıkarttım.
Arkama yaslanıp bugün olanlara ve sonra yanaşacak olanlara ait düşüncelerim, az evvel sehpaya attığım gazetenin anasayfasında Ares'in fotoğrafını görmemle dağılmıştı.
Onu görünce kalbimin gümbürdemişti. Onu ne zamandır görmüyordum. Yaslandığım yerden doğrulup gazeteye uzandım.
Gözlerim yazılanları okumayı reddediyordu sanki. Sadece ağlamaya programlıydılar.
Bu haber gerçek olabilir mi? Gerçek olmayıp da ne olacaktı ki?
Ahh, kalbimde, hayatımda devrimlere yol açan adam. Beni kahreden bu haberi okurken bile aklımın bir köşesinde neden böyle güzel güldüğünü düşünüyorum.
Aşk böyle bir şey miydi sahiden? Acıdan başka bir işe yaramaz mıydı? Tam yoluna koydum derken her şeyi alt üst etmek zorunda mıydı?

 Aşk böyle bir şey miydi sahiden? Acıdan başka bir işe yaramaz mıydı? Tam yoluna koydum derken her şeyi alt üst etmek zorunda mıydı?

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

*          *            *
Yazardan<

Günler birbirini ardı ardına kovalarken aradan geçen birkaç ayda değişen şeyler olmuştu.
Angele son hızda evlilik hazırlığını tamamlarken bu durum Ares'in açısından cenaze hazırlığına benziyordu.
Düğünden bir gün önce durum daha da katlanılmaz bir boyuta ulaşmıştı.
Ares tüm gün yatakta kalarak kendi çapında bir direniş gösterirken Angele, gün boyunca karnını sivrelte sivrelte onun odasında gelinlik provası yapmıştı.
"Ares hamile olmam problem mi?"
"Bir de soruyor musun?"
"Jerk!"
(Pislik.)
"Thanks."
"Turkıye de problem mi?"
Ares yataktan kalkıp bembeyaz tüller içinde ki Angele'yi süzdü. O an gözlerinin önüne Kumsal gelmişti. Melek gibi süzülüyordu karşısında.
Öyle hayran bakıyordu ki ona. Yüzüne bir gülümseme yayıldı.
"Ares, what do you think ?"
(Ares, ne düşünüyorsun ?)
Etraftaki ışıklar sönmüş, Kumsal kaybolmuş ve karşısına, karışmış saçlarıyla cadıyı andıran Angele çıkmıştı.
Yataktan çıkıp hızla banyoya girdi ve ardından kapıyı kapattı.
Onun arkasından sıkıntıyla bakan Angele karnını tutarak güçlükle koltuğa oturdu ve sinirle duvağını çıkarttı.
Son günleri çok sıkıntılı geçiyordu, düğünün daha erken olması için çok uğraşmıştı ama ne yazık ki hamileliğinin son ayına denk gelmişti.
"Alex, please don't come tomorrow.)
(Alex, lütfen yarın gelme.)
* * *
Kumsal<
Ağlayarak uyandım.
3 gündür şafak sökmeden uyuyamadığım için göz bandımı takarak yatıyordum, sırılsıklam olmuştu. Bandımı saçlarıma kaydırdım.
Aynadaki görüntüm korkunçtu.
Her zamanki gibi.
Saçlarım birbirine karışmıştı. Onları dizginlemeye çalışan göz bandım imdat çağrısı yapıyordu.
Önceki geceden eşini bulamadığım pembe pijamamı, ayıcıklı lacivert bir takımla tamamlamıştım. Bir de turuncu bir sabahlık vardı üzerimde. İvana Sert'in "Bizımle diyılsın." Deyişi adeta kulaklarımda çınlıyor.
Su ısıtıcısının tuşuna basıp bugünün gazetesini almak için dış kapıyı açtım.
Kapımın önünde gazete haricinde bir demet gül ve el yazısıyla yazılmış bir kağıt duruyordu.
Yere çömelip gülü aldım, ciğerlerime dolan mis gibi kokusunun günümü güzelleştirmesini isterdim. Gülü kağıdın arkasına alıp yazanları okudum. Yazısından anlamıştım, Ares'indi.
-Yine çıksan karşıma, yine kesişse yollarımız. Son kez istesem senden, beni yeniden kurtarır mısın?-

♠️S A R M A Ş I K /2 ♠️ Where stories live. Discover now