1.7

106 19 22
                                    

J'lui ai dit "aime-moi", prends-moi dans tes bras
Je n'ai plus personne
Ne laisse pas ton odeur imprégner mes draps si tu m'abandonnes
J'suis pas celle que tu crois
Aucun cabrón ne m'a touché
À part toi caballero
Non personne ne m'a touché~Clandestina,emma peters

(Bana dedi;"beni sev,beni kollarına al. Kimsem kalmadı. Kokuna izin verme,çarşaflarıma sinmesin. Düşündüğün gibi değilim,hiçbir erkek bana dokunmadı. Sizin dışınızda bayım,kimse bana dokunmadı.")

Az kaldı. Biraz gayretle her şey mümkün.

~~

"Neden buradasın Angela? Bir sorun mu var?" Başımı' hayır' anlamında sallayarak yanına oturdum.

"Ne içiyorsan ben de içebilir miyim?" Kafasını tamam dercesine salladı ve barmene el kol hareketleri yaptı.

Bana döndü,ben de ona.

"Annem babamın beni hiç sevmediğini söyledi. Bence bu doğru değil. Sence de öyle değil midir? Babam beni çok seviyordu değil mi?" Mike bana anlamlandıramayan gözlerle baktı.

"Bana bak Angela,sakin ol." Derin nefeslerim azaldı ve sakinleştim.

"Her baba evladını sevecek diye bir şey yok. Benimki mesela,beni sokağa bırakıp gitmiş."

Ona inanmayarak baktım.

"Ama babam beni çok severdi. Bana hep canım kızım derdi. Seni çok seviyorum derdi. Yalan olmalı,bu yalan olmalı." Çıldırmış gibiydim. Birinin bana inanması gerekiyordu ve Mike bana yardımcı olmuyordu.

Garson içeceği getirince kafama diktim. İğrenç bir tadı vardı,yüzümü buruşturarak masaya bıraktım.

Mike konuyu değiştir gibi konuştu.

"Baksana,fransızcayı nerden öğrendin?" Kendimi akışına bırakmaya,gevşemeye karar verdim. Başımı arkadaki koltuğa yasladım.

"Babam öğretti. O bir melezdi,ben küçüklüğümden beri fransızcayla büyüdüm. Ya sen?"

Mike bir bardak daha aldı.

"Ben okumayı çok severim. Fransızcaya da merak saldım ve öğrendim. Bu kadar."

"Başka dil biliyor musun?"

"İspanyolca,İtalyanca,Almanca ve biraz Türkçe." İnanmayan gözlerle ona baktım.

"Çok başarılısın. Güzel bir hayatın olabilir. Neden burada insanlara dövme yapıyorsun?"

Bana döndü. Bakışları her zamanki gibi soğuktu.

"Bu hayatın nesi varmış? Ben seviyorum." Daha fazla uzatmadım.

Dolu dolu gözlerle devam ettim.

"Babam bana Fransızca öğretmiş ya hani. Beni seviyordur değil mi?" Mike sıkılmış gibiydi.

"Anlamıyorsun Mike... Bu hayatta bir tek babam sevdi beni. O da gerçekten sevmemişse ölürüm ben."

Mike ofladı.

"Bak, derdini dinlemekten sıkılmıyorum. Ama kendini böyle kahretmen sinirimi bozuyor. Biraz eğlenmek ister misin?"

Yorgunca başımı salladım.

Garsonu yanına çağırdı ve kulağına bir şeyler fısıldadı.

"Şimdi Fransızca bir şarkı açtıracağım. Sen bana şarkıyı çevireceksin,insanların tepkilerini izleyeceğiz."

Başımla onayladım.

Şarkı başladı.
(Şarkıyı tekrar yazmayacağım. Yukarıda yazan sözler. Devam edebilirsiniz.)

"Bana dedi;"beni sev,beni kollarına al. Kimsem kalmadı. Kokuna izin verme,çarşaflarıma sinmesin. Düşündüğün gibi değilim,hiçbir erkek bana dokunmadı. Sizin dışınızda bayım,kimse bana dokunmadı.""

Şarkının anlamı o kadar güzeldi ki gözümden bir yaş geldi.

"Şimdi insanlara bak Angel." İnsanlar şarkının hareketli ritmine aldanıp dans ediyorlardı.

"İşte hayat böyledir Ann. Bazıları bir şarkıya ağlarken,bazıları güler. Herkesin dünyaya bakışı farklıdır. Baban seni sevmeseydi bunu hissederdin. Çünkü çocuklar her şeyi hisseder."

Onu anlıyordum. İkna olmuştum ve içim rahatlamıştı. Elimdeki bardaktan biraz daha içtim ve sessiz kaldım.

İkimiz de sustuk. Bazen ağızlarla değil,kalplerle konuşulurdu.

Gözüm ileriye takılınca kirpiklerimi kırptım. İçtiğim şey etrafı bulanıklaştırmıştı.

"Mike,şurada oturanlar kim?"

"Birkaç ergen liseli. Sevişmeye geliyorlar işte."

Biraz daha odaklanınca bizim okuldan Julian'ların olduğunu gördüm. Yanında birkaç arkadaşı vardı ve Alex'i gördüm.

Alex'in kucağında ise Rose vardı.

Akıllara gelecek her şeyi yapıyorlardı ve iğrençti. Bu görüntüyü görünce dayanamadım ve kusmaya başladım. Mike ne olduğunu anlamamıştı. Hemen bir poşet istedi. Poşet gelene kadar işim bitmişti. Garson tiksine tiksine yeri temizlerken ben ona özürler diliyordum.

Hızla ağzımı sildim ve Mike'a döndüm. Kustuğumdan dolayı yanaklarım kızarmış olmalıydı.

"İyi misin sen? Hastaneye gidelim mi?" Başımı iki yana salladım.

"Uzun zamandır midemde bir şey yok. Ondan olmalı." Yalan söylüyordum. Bu da bir sebepti ama gerçek sebep gördüklerimdi.

Bunu nasıl yapardı Bruno'ya?

~~~

Merhabalar. İlk göz ağrım bitecek,az kaldı. Sizce final nasıl olacak, teorileri alalım buraya.

Acılarla kalın...

Natalie.Where stories live. Discover now