0.6

108 17 11
                                    

Çek, dertleri çeker gibi.
Çek, dokunmadan öper gibi.~kalben, çek

Acılarla okuyun...

~~

Hayat, acılarla dolu Natalie.
Dünyada o kadar çok sorun var ki, beni düşünmeye zorluyor.

Tanrı bizi seviyorsa, bize neden böyle acılar çektiriyor?

Arkasından bağırmak istedim, gitme demek istedim. Biraz daha yanımda otursun, başımı onun boynuna gömeyim, derin bir nefes çekeyim sigara çeker gibi.

Ama dediğim gibi, istedim Natalie.
Elimi yavaşça yanağıma dokundurdum. Okşadım biraz yanağımı. Onu hissetmeye çalıştım. O, bilmeden kalbimin üzerine köz yerleştirdi Natalie.

Belkide Tanrı bunun için bize acı çektiriyordu.
Acı,insanı güçlendiriyordu. Ve Tanrı bizim güçlenmemizi istiyordu. Babamın bir sözü geldi aklıma.

Hayatındaki acılar yüzünden isyan etme. Unutma ki hepsi seni daha güçlü yapmak için var. Gözünü kapat ve kendini Tanrı'ya bırak. O, senin hakkında her şeyi bilir, her zaman senin yanındadır.

Çektiğim acının beni güçlendirmesini bekledim. Öyle aciz, öyle yalnızdım ki o an Tanrı bile yanımda değildi.

İşte o an, yapayalnız hissetim. Sanki ölsem cenazeme kimse gelmeyecek gibi. Sanki hiçbir zaman bir dostumun omzunda ağlayamayacak gibi.

Sanki ölmüş gibi.

Okuldan çıkarken Rose'la Bruno'yu gördüm. Rose kendinden emin adımlarla yürürken Bruno utana sıkıla Rose'a bir şeyler anlatıyordu.
Rose kendisini dinlemiyordu bile. O an biraz daha yıkıldım. Yanımda bana atılan iğrenç lafları bile duymadım. Bruno üzülecekti. Kalbimin alev aldığını hissetim.

Sonra bana baktı. Gülümsedi. Kalbi dağlanacaktı ama o gülümsüyordu. Karşılık veremeden koştum. Koşabildiğim kadar. Bir büfenin önüne denk geldiğimde durdum. Aklıma gelen fikirle cebimden para çıkardım. En ağırından bir sigara aldım. Çakmağıda alınca hızla eve yönelttim yolumu.

Acı,insana en nefret ettiği şeyleri yaptırabilirdi Natalie.

"Baba, içme şunu!"
"Tamam, bu son."
Minik kız babasının elindeki sigarayı almaya çalışıyordu. Küçük tombul elleri babasının yanağına gelince adam dayanamadı ve sigarayı söndürüp kızının avucunu öptü.

"Tamam bunu da içmiyorum. Sen yeter ki iste ma fille.*"

Eve vardığımda üzerimde iç çamaşırlarım kalana kadar soyundum ve boy aynasının önüne geçtim.

Acılarımla yüzleşmeliydim.

Uzun uzun kendimi izledim. Kendimden nefret edene kadar, midem bulanana kadar, üşüyene kadar.

Artık dayanamadığımda üzerime bir şeyler geçirdim. Hızla sigarayı kaptım ve salonda oturan annemin yanına gittim. Elindeki şişe ve masadaki şişeler onun kör kütük sarhoş olduğunu gösteriyordu.

Karşısına oturup dikkatle onu izledim. Annem Anna, çok güzeldi. Babam Lou, çok yakışıklıydı.
Ve ben Angela, tam bir ucubeydim.

Annem rahatsız olmuş ki bana baktı. Ve etimden et koparan o cümleyi kurdu.

"Neyin var? Ağlamak istiyor da ağlayamıyor gibisin."

İşte o an gözümden bir damla yaş düştü. Hıçkırarak ağladım. Elim titrekçe sigaraya uzandı. Yakarken göz ucuyla ona baktım. Benim yaptığım şeyi görmüştü ama sesini bile çıkarmadı.
İlk başta alışamadığım zehir, artık kendini alıştırmıştı. Annem içki içerken ben bir paket sigarayı bitirdim. Kaybetmiştim.

Hayata karşı olan bu sınavda, kaybetmiştim..
O an aklıma yeminim geldi.
Gözyaşım düştüğü an, kıyameti koparacağım dediğim yemin.

Benim hakkımda çok şey bilmiyorsun belki Natalie. Ama ben sözümü tutarım.

Her zaman.
Rose çok güzel olabilir Natalie, ama zaman benim zamanım.
~~~
Şu an çok sinirliyim. Bölüm hazırdı ama bir baktım yarısı yok. Tekrar yazdım. Neyse, olan oldu.

Ma fille:kızım
Fransızca kızım demek.

Acılarla kalın...

Natalie.Where stories live. Discover now