0.2

178 22 26
                                    

Acılarla okuyun...

Yıkılırken kumdan kalelerim birer birer karşımda. Zırhı paslanmış bir kahraman gibiyim.~Kalben, sadece

Onun derdi neydi Natalie?
Beni üzmek mi istiyordu? Anlamış olmalıydı. Onu sevdiğimi, onu deli gibi sevdiğimi.
Benden ne istedi ki? Onun gibi güzel değildim. Elimde zekamdan başka bir şey yoktu.

Onun bende çekemediği şey neydi?
Babam geldi aklıma. Babam dinine önem veren bir adamdı, annemin aksine. Dedikleri kulağımdaydı:
"Kimsenin seni üzmesine izin verme. Bu senin hayatın. Onları umursama ve Tanrı'ya dua et."

Tanrım, çok üzülüyorum. Görmüyor musun? Kalbim o kadar çok kırıldı ki, kırılacak parçası kalmadı. Ağlarken dökülen göz yaşlarım zarif bir şekilde yanaklarımdan inerken, gülümsemekten yoruldum. Sesimi çıkaramamaktan, bağıramamaktan...

Tanrım, babamında dediği gibi sana dua ediyorum.
Bu dünya hassas kalpler için bir cehennem.
Bana yardım et.

Aslında Bruno o kadar yakışıklı değil. Alex'le kıyaslarsak eğer Bruno onun yanından bile geçemez. Ama bunu en iyi ben bilirim. Bir insanın ruhunun güzelliğine aşık olmayı.

Başkalarını kınarken, dış görünüşe bakarım mı sanıyorsun Natalie?
Onu ilk gördüğümde metrodaydık. O beni herkes gibi görmemişti.

Görünmezdim.

Yaşlı bir teyzeyi görmüş, ona yer vermişti. Bunu yapmakla kalmadı, sırf yaşlı kadın için üç durak önce indi ve onu evine bıraktı.
O gün nasıl yağmur yağdığı hala aklımda.
Tek bu değildi.
Yemekhanede herkesin önünde düşmem ve eteğimin komple açılmasından sonra kalın, selülitli bacaklarım ve kalçam meydana çıktı.
O zaman,herkes kahkaha atarken, utançtan öleceğimi düşündüm.
Şokla birlikte yerimden bile kalkamazken üzerimde sıcak bir örtü hissettim. Bana ceketini fırlatmıştı.
Hemen kalktı, beni elimden tutarak kaldırdı.

Çirkin kahkahalar arasında yemekhaneden çıkardı beni.
O çok kibardı Natalie. Ve benim ona layık olmadığımı fark etmemi sağlıyordu.

Bana neyim olduğunu sorarken onun kadife sesini dinliyordum. O an dedim ki, keşke bir bedel karşılığında güzel olabilsem.

Ceketini almayı unuttu o gün benden. Ben de ona seslenmedim. Biliyorum,yaptığım oldukça kaba bir şeydi fakat istedim ki biraz daha onun kokusunu alayım. O kadar çaresizdim ki Natalie, bunu yaptım.

Eve gittiğimde cekete sarılarak uyuduğumu hatırlıyorum. Bu çok acizce geliyor Natalie. Ama aşk zaten,acizlik değil mi? Her dakika, her saniye onu düşünüyorum. Yemek yerken, ders çalışırken veya ders dinlerken.

Onu kalbimde taşıyorum Natalie.
Onun kalbini, kalbimde taşıyorum ve bu çok yüce.

Bedenime zıt olan küçük tombul ellerimi yumruk yaptığımda,yumruğumun büyüklüğü kadar olan kalbimde onun için hazırlanmış bir oda var.
Ama o, insanların sevgisini önemsemeyen Rose'a aşık.

Bu beni üzüyor Natalie.

Bruno'nun bana aşık olmayacağını zaten biliyorum, ama onun sevdiği kızın iyi kalpli bir kız olmasını isterdim.

Onun sevgisini, düşük alınmış sınav kağıdı gibi buruşturup atacak olan Rose'a değil.
Rose çok güzel Natalie, ve ben çok çirkinim...

~
Boğuluyor gibi mi hissediyorsunuz? Yaşamak istemiyorsunuz belki de.
Rahatlamak için ne yapmanız gerekiyor biliyorum. Yaklaşın ve dikkatle dinleyin...
Sizi üzen, kalbini kıran kim varsa;derin bir nefes alın ve onları def edin.
Hayatınızdan, evinizden, odanızdan belki de yatağınızdan.
Size iyi gelecek,eminim.
Acılarla kalın...

Natalie.Kde žijí příběhy. Začni objevovat