1.3

99 18 25
                                    

Help,ı lost myself. Again. But ı remember you. ~billie eilish,six feet under.

(Yardım et. Kendimi kaybettim. Yine. Ama seni hatırlıyorum.)
Bu bölüm yıllardır arkadaşım olan ve beni en kötü anımda bile yalnız bırakmayan Nehir'e. Umarım kalbindeki insanlar da senin gibi temiz kalpli olur.
Lütfen buraya bıraktığım şarkıları dinleyin.
Acılarla okuyun.

~~~~

Her şeyin bir yuvası vardır. Her şeyin.
Güvercinlerin bir yuvası vardır. Vaktini geçirdiği,yavrularını beslediği.
Karıncaların yuvası vardır. Dayanışma içinde oldukları ve birbirlerini önemsedikleri.
Kartalların yuvası vardır. Gün boyu uçtuktan sonra nefes almak için geldikleri yuvaları.

Benim hiç yuvam olmadı.

Dünyadaki herkesin siktiğimin yuvası vardı ama benim yoktu.

Okuldan geldiğimde beni karşılayan bir annem yoktu. Okul toplantılarına katılan bir babam da.
Hayatta tek güvendiğim insan beni yalnız bırakıp gitmişti.

Bana ben gidersem aya bak,seninle orada buluşuruz demişti. Ben her gece aya bakmıştım. Ama o gelmemişti.

Sana bir sır vermeliyim Natalie.

Hâlâ her gece aya bakıyorum.

Ve şimdi yabancı olduğum bir mekanda dövme sırası bekliyorum. Etraf annem çok içince elbiselerinden gelen koku gibi kokuyor.

Yuvamda değilim,yuvamda hiç olmadım, belki de hiç yuvamda olamayacağım.

Ama içimdeki umut,köylü bir çocuğun yeni ayakkabı alışındaki heyecan kadar taze.

Sıranın bana geldiğini fark ettiğimde titreyerek ayağa kalktım.

Bunu yapmak istediğimden emin değildim. Kapıya doğru ilerlediğimde içeriden küfür sesi geldi.

"Siktir!" Kapıyı araladım ve ne olduğuna baktım. İri yarı bir adam bacağını tutuyordu. Ayağının üzerinde de sanırım dövme makinesi vardı. Ayağının üstüne dövme makinesi düşmüştü. O bana bakarken hızla ona yaklaştım.

"İyi misin? Neyin var?" Hızlı hızlı konuşurken adamın da sık sık aldığı nefeslerin kesildiğini duydum.

"Teşekkür ederim. İyiyim. Normalde hafif bir şey gibi görünüyor bu alet ama..."

Anlayışla kafamı salladım ve adamın karşısındaki koltuğa oturdum.

"Ne yapmamı istersin?" Diş hekimlerinin odasındaki koltuğa benzeyen koltuğa başımı yasladım, ayaklarımı uzattım.

Derin bir nefes aldım.

"Hiç kimsesiz gibi hissettin mi?" Aniden sorduğum soruyla iri yarı adam şaşırdı.

Adamın saçları yoktu, vücudu çok genişti ve uzun boyluydu. Gözleri koyu kahveydi. Üzerine kısa kollu, vücuduna yapışan siyah bir tişört giymişti. Boynuna kadar her yerinde dövme vardı. Yakışıklı biri değildi. Hatta korkutucu gözüküyordu. Kaşını çatınca kaşındaki piercing aşağı indi.

"Ben zaten kimsesizim."
Al işte.
Kendime her zaman kızardım. Seninki dert değil empati kur diye.

İlk defa kendimi birine açmıştım, o ise benden daha yaralıydı.

"Ben sokaklarda büyüdüm. Beni sokaktaki kadınlar emzirdi. Sokaktaki adamlar üzerime kıyafet giydirdi."

Ona anlayışla baktım. Ben böyleydim işte. Herkesi tek bakışından anlardım. Onlara inanır,güvenirdim. Belki de bundan dolayı çok kırılırdım.

"Adını öğrenebilir miyim?"

Sessizce yanıtladı.

"Adımı ben koydum. Bana 10 yaşıma kadar İsa derlerdi. Adım Michel ama kısaca Mike de." Ağzımı açıp konuşacaktım ki devam etti.

"Adını tahmin etmek istiyorum. Lütfen söyleme."

Ona izin verdim.
Bir kaç dakika yüzüme baktı. İnceledi her köşesini. Kendime itiraf edemezdim ama vücudumun aksine yüzüm güzeldi.

Yani,ben öyle sanıyordum.

"Kırılmışsın. Üzmüşler seni. Sen de üzülmeye meyilli birine benziyorsun zaten. Gözlerin kızarık. Muhtemelen ağlıyorsun. Durup dururken kirpiklerin ıslandığı için kendinden özür dilemelisin." Nefesimi tutmuş ona bakıyordum.

"Geldiğin an bana söylediğin sözlere bakılırsa kimsesiz hissediyorsun. Şunu bil;ne hissediyorsan hisset,ben kimsesizliği iliklerime kadar yaşadım. Seninki gelip geçici bir duygu patlamasıdır."

"İsmin ise...
İnsanın ismi kılavuzudur,haritasıdır,pusulasıdır.
Sen çok güzel bir kızsın. Belki de hayatımda gördüğüm en güzel kız. Tıpkı bir meleğe benziyorsun. Ben senin ailen olsam sana Angela derdim."

Büyülenmiştim.

Adımı doğru bilmişti,beni hiç tanımıyorken beni tanımlamıştı. Ve en önemlisi ;beni güzel bulmuştu.

Belki de yeni bir kitaba başlamalı,eski kitabı yakmalıydım.
Belki de Bruno'yu silmeli,renkli kalemlerle Mike yazmalıyım.
Belki de susmalıyım.

~~~

Ağğaağğağağa. Şu sıralar sizi acıya boğamıyorum. Ondan dolayı....
Acılarla kalın.

Natalie.Where stories live. Discover now