-12-

695 107 107
                                    

İyi okumalar. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.

medya için, credit to NOMAE

Sihirli uğurböcekleri tüm Paris'in etrafını dolaşıp süper kötünün yarattığı yıkımı onarırken insanların yüzünde gülümseler belirmişti. Bu uğurböcekleri onların kahramanlarına her seferinde daha sıkı bağlanmalarını sağlıyordu. Onlara daha fazla güvenmelerini sağlıyordu. Çünkü bu uğurböcekleri kahramanlarının tekrar kazandığını gösteriyordu.

Uğurböceği ve Kara Kedi her zaman yaptıkları gibi kurbanı sakinleştirmiş ve güvenle evine göndermişlerdi. Kara Kedi yumruğunu Uğurböceği'ne uzattığında Uğurböceği önce yumruğa sonra Kara Kedi'ye baktı.

"Bunun için henüz erken Kara Kedi." Kara Kedi partnerinin ne dediğini anlamamış, kaşlarını çatmıştı. Yumruğunu çekerken konuştu. "Nasıl yani? Akumayı yakalamadın mı yoksa?"

Uğurböceği gülüp kafasını iki yana salladı. "Tabi ki yakaladım. Sadece bunu daha iyi bir ana saklayacağım." deyip göz kırptı Kara Kedi'ye. "Zamanın var değil mi? Benim için her zamanki yerimizde bekleyebilir misin beni?"

"Beklerim tabi." dedi Kara Kedi. Sesinden merak akıyordu. Uğurböceği yoyosunu bir çatıya fırlattı. "Plagg'i besle, biraz uzun sürecek. Dönüşeceksin diye kaçmanı istemiyorum."

Uğurböceği uzaklaşırken Kara Kedi'nin merakı iki katına çıkmıştı. Uğurböceği neden onu her zamanki yerlerine çağırmıştı gerçekten çok merak etmişti. "Gidince göreceğiz." diye düşünürken çoktan göz önünden uzak bir yerde saklanmıştı. Geri dönüşüp çantasındaki peyniri Kwami'ye uzattı. Plagg kefiyle peynirini yemeye başladı.

"Sence neden çağırdı?" Sahibinin sorusuyla Plagg kıkırdadı. "Sana ilan-ı aşk edecek olabilir." Felix gözlerini kısıp Plagg'e baktı. Ardından göz devirdi. "Çok komiksin(!) Plagg."

"Öyleyimdir." derken son lokmasını da ağzına atmıştı. "Bir peynirlik sürem daha yok mu?" diye sorduğunda Felix kafasını sallayıp yüzüğünü gösterdi.

"Hayır, yok."

Felix tekrar Kara Kedi'ye dönüşüp Uğurböceği ile hep oturup sohbet ettikleri, gün batışını izledikleri, dinlendikleri yere gitti. Diğer evlere kıyasla biraz daha yüksek olan bu evin büyük çatısı onların bir numaralı buluşma mekanlarıydı. Paris'in sessiz kısımlarından birisiydi burası. Bu yüzden burada kafa dinlemek gerçekten ikisine de iyi geliyordu.

Kara Kedi çatının kenarını oturup ayaklarını aşağıya sarkıttı. Yere bakarken istemsizce ayaklarını hafifçe salladı. Bu duruşu aklına annesinin ona ve kardeşine küçükken öğrettiği şarkı gelmişti. Gülümseyip sessizce mırıldandı.

"Un petit chat sur un toit, se languit sans sa Lady..."

Yere bakmak içini huzursuz edince ayağa kalktı. Gerindi ve etrafa bakınmaya başladı. Tam o sırada arkasından gelen sesi duyduğunda kafasını çevirmek için hareket etmişti ki Uğurböceği hızlıca konuştu. "Ben demeden arkanı sakın dönme!" Kara Kedi bir şey demeden tekrar önüne döndü. Meraktan delirmek üzereydi. Neydi bu kadar gizli olan?

Uğurböceği yanına gelip yere bir şeyler bıraktı. "Sakın bakma." diye uyarıp yine arkaya gitti. "Hadi ama Leydim... Senin bana aşık olmanı bile bu kadar beklememiştim." Arkadan gelen kıkırdamayla sırıttı. Uğurböceği'ni güldürmüş olmanın zaferiyle göğsünü kabarttı.

"Şimdi bakabilirsin!" Kara Kedi arkasını döndüğünde gözünün önündeki mumlarla dondu kaldı.

Uğurböceği elindeki yeşil, siyah, kırmızı renklerle süslenmiş küçük pastaya üç adet mum koymuş gülümseyerek Kara Kedi'ye bakıyordu. Kara Kedi'nin kaşları çatıldı. "Doğum günüm değil?" dedi gülerek.

q u e e n [miraculous pv] •Yenilenen Bölümler•Where stories live. Discover now