Bölüm 12

6.2K 453 11
                                    

Oliver, yemek masasına doğru kayınpederiyle yürürken gözüne masanın üzerindeki devasa vazo içindeki pembe güller takıldı.

-Harika bir zevkin var, bir tanem.” Helen yanağından öpüp yerine otururken işveyle genç adama gülümsedi. Kayınpederi yerine, masanın başına yerleşirken, Oliver Helen’in karşısına oturdu, sinirlerine hakim olmaya çalışıyordu.Onu alt etmişti.

Lanet olsun.

Kafasını şimdiki zamana odaklamaya çalışırken, Alex’in bilmiş gülümsemesi zihnine doluştu. Zoraki bir kibarlıkla kayınpederiyle havadan sudan konuştular. Yemekler servis edildiği sırada öfkesi daha çok kabarıp, coşuyordu.

-Oliver, Dubai hakkında babanla tartıştığını duydum.” Dedi Dean tabağındaki son lokmasını çiğnediği sırada. Oliver ağzındaki lokmayı yuttu ve arkasına yaslandı. Buraya çağırılmasının sebebi anlaşılmıştı. Dean'de Oliver kadar kadınların düğün alışverişlerine meraklı biri değildi. Kayınpederiyle babası arasından su sızmıyordu, Oliver bu çapraz ateşe çok fazla maruz kaldığından artık alışmıştı. Gözlerini kayınpederine dikti.

-Bu bizim aramızda.” Dedi taviz vermeyen ses tonuyla.

-Anlıyorum ama baban haklı olabilir, Oliver. Yarın bir gün evleneceksiniz ve riskli bir yatırım pek akıllıca olmaz.

-Saçmalık.” Cevabı odanın içinde yankılanınca kayınpederinin kaşları çatıldı. Oliver’ın yeterince karşı fikir savunucusu vardı ve bir yenisi daha şu an eklenmiş oluyordu. İşine karışılmasını sevmiyordu, hele de konuyla uzaktan yakından alakası olmayan insanların müdahalesine hiç sabrı yoktu. "Alacağım riski tartışacak durumda değiliz."

-Öyle demek istemedi, baba.” Helen bu sert çıkışı yumuşatmak için araya girdi. Gözlerini nişanlısına dikti. Oliver kapana kısılmış hissediyordu. Öfkeliydi. Yüzüğüne, Helen’e, kayınpederine, babasına, en çokta onu önce öpüp sonra da reddeden Alex’e . Şu durumda bile onu düşünmekte olan zihnine küfretti. Derin bir nefes aldı.

-Hayır, Helen. İş meselelerim ne seni ne de babanı ilgilendirir. Sana iyi bir yuva sunduğum sürece karışmanızı da istemiyorum ve…” Masadan hışımla kalktı ve kucağındaki kumaşı masaya fırlattı.   “Biraz güven duyman hiç de fena olmazdı sevgili nişanlım.” Pembe güllerine baktı son bir kez. Helen bu çıkışı karşısında hiçbir şey söylemedi. Oliver döndü ve duvarda yankılanan adımlarla evden çıktı. Alex’in numarasını aradı ama cevap veren olmadı. Oliver küfür savurarak Rolls’a bindi.

John patronuna dikiz aynasından baktı; telefonu döşemeye fırlatan o eski küçük çocuğa. Yüzüğünü parmağından koparırcasına çıkardı ve cebinde taşıdığı kutuya koydu.

Üç sessiz geçen günün ardından, tam toplantısının ortasında telefonu vızıldadı.

Pençelerinizi arkadaşımdan uzak tutun, bayım. Evet, yine alarm sistemimi dürttünüz.

Lanet olası kız işte yine onun bütün dikkatini dağıtmıştı. Telefonu kapattı ve işe döndü. Akşam babasıyla bir görüşmesi daha vardı. Dikkatini toplantıya odaklamaya çalışsa da Alex’in o çokbilmiş yüzü aklından çıkmıyordu. Ona haddini bildirecekti.

Alex önündeki rapora midesi bulanarak baktı. O yokken kimse elini bir şeye sürmemişti. Daha gitmeden herkesi organize etmişti ama şimdi o kadar emeğin boşa gittiğini görmek, onu öfkeden delirtiyordu. Müşterilere sunacağı hiçbir şeyi yoktu, kendi verileri işe yaramıyordu. Acil bir toplantı çağrısı yaptığı sırada ekranında sistemi delmeye çalışan bir ip adresi belirmişti. Alice’i arayan adrese uzun süre bakmadı çünkü bunun kimi yaptırdığını biliyordu.

FİRARİ DUVAKWhere stories live. Discover now