Didem Akgül, bir şirkette müdür yardımcısıydı. Paris'e iş için giden Didem hayatının aşkıyla, Şahin Giray Eroğluyla tam da orada tanışmıştı. Ünlü Eyfel Kulesinin zirvesinde. Her şey harika gidiyorken Şahin Giray'ın aniden ortadan kaybolmasıyla hayat...
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Paris
Didem kıyafetine son kez bakıp derin bir nefes aldı. Şahin Giray Eroğlu. Son haftalarda hayatı bu isimle çalkalanıp duruyordu. Adam onu tavlamıştı. Artık sık sık görüşüyorlardı. Bugün de birlikte vakit geçireceklerdi. Onun yanındayken eli ayağına dolaştığı için sürekli rezil oluyordu. Fakat yapabileceği bir şey yoktu. Elini tutmak ve ona bakmak iyi geliyordu. Kim bilir onu öpmek nasıl hissettirirdi?
Bir gün bunu da tadacağına emindi. Çünkü Giray her an üstüne atlayacak gibi duruyordu. Otelin kapısında onu bekleyen beyaz arabaya doğru ilerledi. Nefesini tuttuğunun farkında bile değildi. Arabanın içindeki güneş gözlüklü adam ona gülümserken kalbinin erimemesi imkansızdı. Kendine gel Didem. Alt tarafı gülümsüyor. Ne olur kendini kaptırma.
Arabanın ön koltuğuna binen genç kadın yanındaki adama doğru baktı. "Hazırsan Paris turumuza başlıyoruz. Kemerini bağla."
Genç kadın kemerini bağlayıp yola bakmaya başladı. Şahin Giray arabayı hareket ettirmişti. Didem bugün uzun sarı bir elbise giymişti. Beyaz tenine bu renk çok güzel uyum sağlıyordu. O da Giray gibi güneş gözlüğü takmıştı.
"Daha önce Montmartre Tepesi'ne gitmiş miydin?"
"Hayır. Ama adını çok duydum."
"Tamam bugünümüzü orada geçireceğiz."
Açık camdan içeriye süzülen rüzgar kadının saçlarını uçuştururken, uçuşan saçlarının kokusu Giray'ı mest etmeye yetiyordu. Aşık olduğuna hala inanamıyordu. Haftalar boyunca Didem'in peşinde koştuktan sonra nihayet onu ikna edebilmişti. Artık sevgililerdi. Hemen şimdi Türkiye'ye dönüp onunla evlenmek istiyordu. Fakat özellikle annesinin buna izin vermeyeceğini çok iyi biliyordu. Aile için çok iyi bir gelin adayı varken Didem'i kabul etmezlerdi. Ona fikrini soran elbette yoktu. Aklına gelen, bazı fikirler vardı. Fakat bunun için Didem'i ikna edebileceğinden emin değildi. Genç kadın ailesine çok bağlı görünüyordu.
Eğer Fransa da evlenir ve bir bebekleri olursa... O zaman ne annesi ne de bir başkası onlara engel olabilirdi. Aklına sürekli bu gelip duruyordu. O evliliğe ve baba olmaya hazırdı. Peki Didem? Kadına doğru bakış atan genç adam derin bir iç çekti. Hazır olsa bile birkaç haftadır tanıdığı adamla evlenecek hali yoktu ya. Fena halde tutulduğu kadının kendisini kendinin onu sevdiği kadar sevmediğini düşünüyordu.
"Niğdeli olduğunu söylemiştin değil mi?"
"Evet. Ailem Niğde'de yaşıyor."
"Anladım. Daha önce hiç gitmediğim bir yer. Umarım bir gün gideriz."
"İnşallah." diyen genç kadın gülümsedi. Ailesi ile Giray'ı tanıştırmak istiyordu. Tabi bunun için daha çok erkendi.
Bir süre devam eden yolculuktan sonra Montmartre Tepesi'ne geldiler. Giray aracını park ettikten sonra birlikte gezinmeye başladılar.
