Nerede kalmıştım.. evet kendimi hastanede buldum. Elbette Ateş'in kaybından biraz sonraya tekabül ediyor bu. Onu kaybettiğim günü özel olarak kaleme almak istediğim çok oldu. Yazamadım. Ben ateşin bu dünyadan yanarak gittiği, her yerin patladığı o günü yazamadım. Görmek delirttiyse şayet, yazmak bana ne yapardı kestiremiyorum. Nasıl yaptınız bana bunu darw? Ne hak ettirir böyle bir şeyi insana? Delirmenin ötesine gidiyor geliyorum..

Seviştiğimizi hatırlıyorsun değil mi? Senin yasak elmayı yediğin o lanetlenmiş gün. Ağlayarak bütün olduk seninle.. Ben ihanet ettim sözlerime, sen ise.. senin adına konuşmak istemiyorum. Lakin büyük ayıptı değil mi yaptığımız. Yine de o anları bütün bir ömrüme değişmem. Yasak olan bu yüzden güzel belki de, daha tatlı olduğundan, yanlış olduğunun bilincinde yapıldığından.

Bedenimde gezen ellerini unutmadım. Tenin ezberimde. Avuç içlerinin içine gizlenmiş saklı fay hatlarını. Dudaklarının kıvrımını, gövdende gizlenmiş izleri, gri gözlerini. Seni unutmadım. Sesin ve kokun dahil hepsi belleğimde. Belki de cezam bu benim de.
Seni de, Ateşi de hiç unutmadım. Gözlerimi her kapatışım size açılan bir pencere. Sol göz kapağımda sen varsın. Sağ da ateş.

Size haksızlık ettiğimi düşünmüyorum. Dürüst konuşmak gerekirse elbette Aziz sayılacağım bir yaşam değildi benimki.
Söylemek istediğim şu; büyük bir aşka tutuldum. Çok sevdim lakin bu uzun zaman karşılıksızdı. Sudan ibaret bir dünyada karayı bulmak için atılmış kulaçlar kadar değersiz ancak içinde barındırdığı umut kadar yüce.
Karayı bulamadım hiç. Lakin bir zaman ayaklarım toprağı hissetti. Aşka aşık oldum ardından. Ateşten geçmiş ona olan hislerime tutunmuştum. Böylece eksikliğini hissettiğim şeyler gözümde yok oluyor, ilahi bir iş yapıyormuş gibi, ibadet eder gibi seviyordum onu. Fiziksel acı hissetmeye başladığımda zihnimi onunla doldurarak hafifletmeye çalışıyordum. Yalnızlığım büyük bir ciddiyete dönüşüyordu. Kimsesiz hissetmiyordum. Hislerim ikinci bir kişiliği olan ateşti sanki ve ben ona bağımlıydım.

Ardından sular çekilmeye başladı. Oysa tam da karanlığına batmaya başlamıştım suyun. Kanıksamıştım neredeyse, acısız olduğuna kanaat vermiştim. Hazırdım boğulmaya. Lakin söylediğim gibi bütün sular çekildi darw. Sudan ibaret o kocaman dünya gri bir çöle dönüştü.

Coğrafyacılarla iddialaşacak kadar dürüstüm gri bir çöl gördüm. Ilık kumların vardı. İncitmiyordun beni. Sürpriz dalgaların yoktu. Daha kolaydı sende yaşamak. Ben susadıkça yüreğinden kuyular çıkarttın. Eski bir divan sanatçısının şarabı kadar özeldi suyun. Şifaydı.

Ne yazık ki, benim ciğerlerim yuttuğu fazla sudan hastalanmıştı. Senden gizli kan kustuğum oluyordu. Gri topraklarına kan bulaştırdım. Önemli bakmadın hastalığıma, üstesinden gelebileceğime inandırdın beni. Gelemedim. Fakat yemin ederim yenmek üzereydim. Topraklarına gömülmek üzereydim sular tekrar yükseldiğinde. Hem de üzeri cayır cayır yanan sular. Yanarak boğuldum. Seninde güvenli toprakların yanık insan eti koktu.

Yaşadıklarımızı her düşleyişim dehşet veriyor bana. Bizim başımıza neler geldi böyle? Nasıl düzeleceğimizi Tanrı nasıl hesaplamaz.. Nasıl bu acıyı yüreğimize mesken eder darw?

Gidişin, gittiğin günü en sona saklayacağım. Sen beni bırakırken çektiğin acıyı biliyorsun. Benimkini değil. Ama anlatacağım. Sır kalamayacak. Ben de aklanmak istiyorum, vicdanımı baskılayan, kalbimde yara olan şeyleri kusmak istiyorum satırlara. Defterim ıslanmış gri kumlarla gelecek sana. Bu da sana benden kalan son şey olacak.

En başa döneceğim. Ateşe aşık olduğum, üç buçuk senenin sonunda bir deli cesaretiyle gidip açıldığım zamanlar. Sanki asırlar öncesi.. Ateşin hayatını ben mi mahvettim darw? Aksini söylesen de bu histen kurtulamıyorum. Geçmişe geri dönme şansım olsa, seninle hiç tanışmayacağım bir hayat sürme ihtimalini bile göze alır, ateşe açıldığım gün intihar ederdim.

Uzak Dur [bxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin