on beş

14K 848 44
                                    

Baş belası : Merhaba?

[Görüldü]

Baş belası : Sorma deniz dedim, haddini bil. Ama, on gündür seni görme umuduyla geliyorum okula.. Sormaya, hiç hakkım yok mu?

Ateşim : İşlerim var.

Baş belası : Seni çok özledim ateş. Nolur hemen sinirlenme. Zaten finaller geliyor ve sonrasında bir daha görmeyeceğim seni. En azından bugün görmeme izin ver.

[Görüldü]

Bir mesaj daha atsam sinirlenirdi. Atmasam cevap vermeyecekti. Telefonumu masaya bırakıp balkona sigara içmeye çıktım. Akşam serinliği vardı havada. Bir kaç sigara içip, hafif atıştıran yağmurun altında telaşlı adımlarla yürüyen insanları izledim. Dışarı çıktığımda telaşsız sakin adımlar atardım ben. Yetişmek zorunda olduğum, aciliyet gerektiren işlerim olmuyordu. Yağmurdan, kardan, rüzgardan da kaçmazdım. Hatta inadına daha da yavaşlar, bedenime çarpan havayı hissetmek isterdim.

Sokak hayvanlarının başını okşamadan geçmezdim mesela yanlarından. Kaldırımda can bulmuş çiçeklere saygı duyar, insanlara çarpmamaya özen gösterirdim.
Her gece yıldızları izler, içlerinden ailemi bulmaya çalışırdım. Milyonlarca yıldız arasında anne ve babamı bulamasamda abim en büyük yıldızdı şüphesiz.
Her doğum günümde balkona çıkar, bir yıldızın kaymasını bekler, bir an önce kavuşmayı dilerdim. Fakat aksi gibi rüyama bile uğramazlardı.
Temiz ve düzenli bir rutinin içinde kaybolmuş, basit bir ruhtum. Silik karakterim ve gökkuşağına bulanmış ruhumdan ibaretti tüm varlığım. Fazla göze batmayan sıradan bir bedenim vardı. Aydın ve hoşgörülü zihnim insanların yaptıklarını anlamlandırmaya çalışırken kesinlikle yavaşlıyor, beni çıldırtıyordu.

Yağmur iyiden iyiye hızlanırken dışarda kalan insanları düşündüm. Tanrı bedenlerini sıcak bir esintinin içine hapsederdi umarım. Bulutlar dağılacak gibi değildi. Hava durumu spikerinin de söylediği üzre sağnak şeklinde ki yağışlar, yurt genelinde bir süre etkisini yitirmeden devam edeceğe benziyodu.

Yıldızları göremeyecek olmanın huzursuzluğu doldu içime. Görmediğim geceler daha yanlız hissederdim zira.
İçeri geçtiğimde telefonumun ekranı kısa bir süre yanıp söndü. Kahve yapmak için mutfağa geçtim. Muhtemelen operatörlerden gelen bir kampanya mesajı, ya da indirim haberiydi.

Büyük kupamın içinden yayılan kahve kokusu, dışardan gelen yağmur sesleriyle birleşince, dudaklarım kıvrıldı. Bunu seviyordum.

Küçük mutfağımın tek kişilik masasında oturmuş, açık camdan gelen hava, elimde kahvemle, huzuru solurken, düşüncelere dalmıştım yine. Aklım sürekli ateşteydi. On gün geçmişti son görüşümün üzerinden. Eksik hissettiriyordu bu durum.
Onu uğruna ölecek kadar seviyorken, yanlızca bir ay kadar sonra tamamen yokluğa karışacak olduğu gerçeği, ruhumu kasvetli bir hale bürüyodu.

Kapım çaldığında irkildim. Saat dokuza gelirken, apartmandan kimsenin çalmadığı kapım çalınca meraklanmıştım. Evin küçüklüğünün verdiği avantajla hemen çıktım kapıya.

Ateş gelmişti.

Uzak Dur [bxb]Where stories live. Discover now