32

4.4K 269 103
                                    

Olan biten hakkında fikrim yoktu. Köklerime kadar çürümüş zehirli bir sarmaşıktan farkım yoktu. Her şey kontrolden çıkmış hırçın bir okyanusun üzerinde gibi oradan oraya savrulmuştuk, kendime geldiğimde bittiğimizi fark edebildim sadece.

Ateşi kaybettiğimi, seni kaybettiğimi. Belki de sizdiniz beni kaybeden. Belki de asıl yok olan bendim darw. Uzun zaman önce, bakir bedenimin yaşadığı en özel gün, kanlı bir baltayla parçalandı. Yalnızca bir telefon. Yalnızca. Lakin bu pamuk ipliğine bağlı olan mutluluğunuzu elinizden alabilecek kadar güçlü.
Belki de o gücü ona veren bizlerdik.

Her neyse, teknolojinin günlük yaşama sağladığı kolaylık ve dehşetten bahsedecek kadar enerjim yok. Bütün gücümü yaşananları anlatmaya çalışarak harcama kanısındayım. Bunu ilaç saatinden önce yapmam gerekiyor. Miligramı bir süredir düşürülmüş bile olsa, kafamı toplayıp geçmişe odaklanmamı engelliyorlar.

Evet..
Ben deniz. Ve sana kendi gözümden anlatmak istiyorum olan biteni. Senin için uzak bir geçmiş belki de, benim içinse bir kaç dakika öncesi. Sanırım geçmiş algısı tamamen bakış açısıyla alakalı.

Daha önce başarısız denemelerim oldu. Nihat, kamera karşısında kayıt tutmamın daha faydalı ve az yorucu olduğunu söylemişti. Yapamadım. Çünkü kameranın karşısında zihnimi meşgul edecek başka bir şey bulamıyor tamamen geçmişe odaklanıyorum. Takdir edersin ki, bu krizi tetikliyor. Yazarken daha rahat olduğumu fark ettim böylece. Nihat bu seviyeye gelebilmemi mümkün kılan doktorum. Bir çok şey anlattım ona. Ateşi, seni, beni.. bir kayıp ateşi, bir de beni arkasında bırakan seni bilmiyor. Çünkü sizi ben de bilmiyorum.

El yazım daha özenli ve okunaklı olsun diye, uzun zamandır kalem tutmamış parmaklarıma biraz alıştırma yaptırdım. İki elimi de kullanabilmem ilk defa bu kadar işe yarayacak belki de. Çünkü fazlasıyla geriye saracağım kayıtları.

Bu eski deriden kalın defter ne zaman eline ulaşır bilmiyorum. Ulaşır mı onu da bilmiyorum. Bilmediğim bir çok şeyin varlığını hep sayende öğrendim. Şayet eline geçerse, sen geçmişimi benim gözlerimle seyre dalarken, benim meçhul varlığımı merak edeceksin. Neredeyim, nasılım..

Biliyorum, en azından artık biliyorum. Gücün bulmaya yetecek beni. İstediğin an hemde. Saklanıyor olmayacağım. Beni, seviştiğimiz evde bulabilirsin, yanan fabrikanın önünde, ailemin mezarlığında bir çok yerde olabilirim..

Olayı dramatize etmek istemiyorum. Hatta bir an olayları ilahi bakış açısıyla mı yazsam diye düşündüm, hatırlıyor musun bana sen bu oyunda Tanrı olacaksın demiştin, lakin olan biten hep benden bağımsız ve kontrolüm dışındaydı. Senin son sözlerinle beraber de aslında hiç bir şeyden haberimin olmadığını anladım. Nasıl Tanrı ben olabilirdim ki? Ancak şimdi anlıyorum teminatını yerine getirdiğini.

Ben bizim oyunumuzda tanrıydım değil mi? Tıpkı gerçek Tanrı gibi. Gözlerimin önünde dönen tatsızlıklara kör oldum. Engel olabilecekken yapmadım. Vicdanlarınız ise kaybettirdi her birimize.
Aç çocuklara, ağlayan annelere, ölen babalara sessiz kalan Tanrı gibiydim. Onun kadar sessiz ve görünmez. Benim adımı zikrederek girdiğiniz iki taraflı savaşlarda tarafımı belli edemedim değil mi? Kimin kutsandığını, kimin günahkar ilan edildiğini gözlerinize batırmadım. Sizler de görmek istemediğiniz için bakmadınız bile.

Ben delirdim. Kartlar dağıtıldı. Kurallar çiğnendi. Her bir oyuncu çekildi masadan. Sen ise, en beteriydin. Elinde ki kanlı kartları önüme serip asil bir kalkış yaptın. Ateş ise ben ve bütün kartları yakarak, yaşamadığı çocukluğundan intikam aldı, en büyük mızıkçılığı yaparak hem de.

Kendimi bulduğumda buradaydım. Yalnız başıma. Belki de olması gerektiği gibi, emin olamıyorum. Eğer realist davranmazsam yalnız kalışım büyük bir yanlış gibi gelecek gözüme, darılacağım belki de o yüzden tamamen objektif baktığım tarafımı göstereceğim kalemime zira diğer tarafım oldukça buruk ve incinmiş. Küçük bir kızın değil, akıl hastası bir adamın hikayesi olacak bu.

Uzak Dur [bxb]Where stories live. Discover now