58. BÖLÜM: İMKANSIZ VAAT...

329 46 10
                                    

                                     Hastanenin kapısında ayak direyen, son derece çekimser bir adam vardı. Asansöre bindiğinde heyecanı ikiye katlandı. Aydan fazla olmuştu ki Elif'i o sivri zekâsının aktığı, duygu dolu, anlam yüklü gözleriyle ilk defa karşılaşacaktı. Nasıl bir tavırla karşılanacağını bir türlü kestiremiyordu. İstemediği bir hayatta yarım bir bedenle kalmasına sebep olan bir adama nasıl bir tepki verebilirdi? Sitem mi minnet mi? Ya da sevgi mi? Fatma Hanım ve Zeynep Öğretmen onu sevdiği kanaatine nasıl varmışlardı? Elif sever miydi? Onu sever miydi? Annesiyle birlikte sevme yetisini de yitirmemiş miydi aylar öncesinde? Kalbinde sevginin kırıntısı dahi kalmış olsa bu onu teskin edecekti. Hem neden onun için harcasındı ki? Bacaklarında titreme, kalbinde tereddüt, aklında del sorular... Ağır aksak yürüyerek çıktı asansörden. 8. Katın koridoruna çıktığı an vücudu sarsıldı birden. Karşısındaki resim onu hazırlıksız yakalamıştı. Tasavvur ettiğinden çok uzak, yakışmamasından ziyade onun yakıştıramaması, belki konduramaması belki de kabullenememesi... Hepsi dört koldan ona kement atmış çok hazırlıksız yakalamıştı. O böyle acınası, böyle elim bir görüntüye hazırlıklı değildi. Bu görmek çok erken olmuştu onun için. Bir şekilde olacaktı ama böyle değildi. Daha vardı onun için. Biraz daha hazırlamalıydı kendini. Uzun koridorda yürürken kendini teskin edecekti daha. Odanın kapısına kadar vakti olmalıydı. Kapının arkasında da birkaç saniye oyalanıp kendisine öğütler yağdırıp gaz verecekti belki. Ama böyle olmadı başına gelenler. Bu çok ani olmuştu. Görmüştü bir kere. 


                    Gözlerinden beynine ulaşan görüntü hayalinde oluşturduğu hiç bir şablona da uymuyordu üstelik. Hepsinden daha ağır, hepsinden daha müşküldü. O, koridorun bir başındayken gördüğü diğer ucundaydı. Gözleri açık, işte karısındaydı Elif. Ama her zamankinden daha farklıydı. Kalbindeki paklığa dayanamayan şeytanı sol omzunu terk etmiş, cennetten havadis getirmiş gibi apaktı benzi. Bir tarafında Zeynep Öğretmen diğer tarafında teyzesi... Ayakta bekliyor, onun koruyucu meleklerini andırıyorlardı. Ama elif ayakta değildi. Soğuk bir tekerlekli sandalyenin üstünde çaresizce oturuyordu. Yeni taranmış saçlarının arasından göz kırpan kulaklarıyla, saçlarına iliştirilmiş kırmızı kurdeleli tokasıyla, yüzünde ikamet eden masumiyetiyle her zamanki gibi çok tatlı duruyordu. Şirinliği ve özlemi o kadar baskındı ki Azat ilk seferde ne sandalyeye ne de suçluluk duygularına dikkatini verebildi. O şimdi sadece uzun zamandır onu görmeyen hasret çeken gözlerini doyuruyordu. Ama ne acı ki arada sadece koridor boşluğu yoktu. Azat'ın yıllardan gelen çocuklara özgü duvarı, Elif'in de annesinden sonra herkese ördüğü duvar vardı. Mesafe kısaydı ama birbirlerine fersah fersah ıraklardı. Azat o kadar özlediğini o an fark etti. Ona öyle hasretti ki aradaki duvarları kırıp koşarak onu kucağına almayı doya doya sarılmayı istedi hiç düşünmeden. Çaresizce ne yapacağından emin olmadan yürümeye başladı. O ilerleyince karşıdakiler de ilerlemeye başladılar. Yürürken Azat'ın içinde bazı tedirginlikler hâsıl oldu. Sağlıklıyken hayata karşı o denli kayıtsız ve ümitsiz duran bu küçük beden şimdi yarım bedenle nasıl baş edecekti hayatla? Canının yarısı bildiği annesinden ayrıyken mutluluğu hissedemeyişinin yanında şimdi bir de bacaklarını hissedememeyi nasıl hazmedecekti? Kim bilir nasıl yıkılmıştır diye düşündü. Ve ilerledikçe o virane olmuş dünyanın aynası olan gözlere nasıl bakacaktı, onu düşünüyordu. Azat, ilerlemeye devam ediyordu. İlerledikçe de bazı ayrıntılar gözüne çarpıyordu. Teyzesinin itelediği sandalyenin üstünde oturan Elif'in kucağında bir saksı çiçek vardı. O çiçek neden kucağındaydı anlamamıştı. Ayrıca yaklaştıkça ve karşısındaki gözleri daha iyi seçtikçe beklediği enkazdan eser yoktu sanki. Hatta neredeyse üzülmüyordu. Hatta ve hatta neredeyse Elif'in gözlerini ilk defa bu kadar şen görmüştü. Birkaç metre mesafe kalınca Azat tamamen emin oldu. Elif, gözleriyle tebessüm ediyordu. O an Zeynep Öğretmen'in Elif sizi seviyor sözü geldi aklına. Gerçekten seviyor olabilir miydi? O bu soruya cevap ararken aradaki mesafe tükendi fark etmeden. Sandalye tam Azat'ın önüne kadar gelip durdu. Azat, kadar Zeynep Öğretmen ve Fatma Hanım da meraklıydı olacaklara. Elif'le Azat'ın birbirlerine nasıl davranacaklarını, ne yapacaklarını kestiremiyordu kimse. Azat, hemen önündeki sandalyede oturan küçük kıza ne yapacağını bilemez halde bakarken Elif'in ani bir hareketi onun için kapı araladı gevşemeye. Elif, aniden elindeki çiçekli saksıyı yukarı doğru, Azat'a uzattı. Tercümesi de Zeynep öğretmene düştü bu jestin.

BANA ANNEMİ GETİR (TAMAMLANDI) KİTAP OLDUWhere stories live. Discover now